Yargıtay 11. Hukuk Dairesi
E:2015/14181, K:2016/6415, T.:09.06.2016
- Ayni Sermaye
- İpotekli Taşınmazların Anonim Şirkete Ayni Sermaye Olarak Konulamayacağı
MAHKEMESİ : ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada … Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12/03/2015 tarih ve 2014/1280-2015/213 sayılı kararın duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olup, duruşma için belirlenen 07/06/2016 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. … dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalı şirket ortaklarından davalı … adına kayıtlı olup iyileştirme projesi kapsamında şirkete ayni sermaye olarak konulan … Mahallesi, 215 ada, 47 parsel, 1 ve 2 nolu bağımsız bölümler ile .. ili, … ilçesi, … Mahallesi, 280 ada, 19 parsel 38 numaralı bağımsız bölüm üzerinde müvekkilleri banka lehine her 3 taşınmaz için toplam 2.320.000 TL bedelli ipotek tesis edildiğini, yaptırılan kıymet takdirlerinde ipotekli her 3 taşınmazın maksimum değerinin 630.000 TL olarak belirlendiğini, bu nedenle satışı yapılması halinde dahi şirket sermayesine ilave edilecek bir bakiye kalmayacağının belli olduğunu, söz konusu taşınmazların şirkete ayni sermaye yapılmasının, tamamen müvekkiline olan borçları dolayısıyla satışının engellenmesi amacıyla kötü niyetli olarak yapıldığını ileri sürerek, müvekkil bankaya ipotek verilen taşınmazların davalı … şirketine ayni sermaye olarak konulmasına dair 22/03/2013 tarihli ortaklar kurulu kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, dava konusu olan taşınmazların davacı bankanın iflasın ertelenmesi isteminde bulunan davalı şirketten olan alacağı sebebiyle ipotekli olduğu, ipoteğin dayanağının da aynı borç olduğu, şirketin pasifindeki borcun aynı zamanda ortağa ait talep konusu taşınmazlar üzerinde banka lehine tesis edilen ipotek miktarını da kapsadığı, artık değer kadar ipotekli taşınmazın ayni sermaye olarak konulabileceği, ancak bu hususun iflasın ertelenmesi talebinde bulunan şirketler yönünden üçüncü şahıs konumundaki kişi veya tüzel kişiler açısından değerlendirilebileceği, oysa talepte bulunan davacı bankanın zaten iflasın ertelenmesi talebinde bulunan şirketten alacaklı olduğu, iflasın ertelenmesine gerekçe olarak da bu borç da dahil olmak üzere diğer borçların toplamının aktiflerden fazla olması sebebiyle borca batık durumda olduğu, bankanın şirketten alacaklı olan tüzel kişi durumda olduğu, ipotek alacaklısının da aynı banka olup üçüncü kişi konumunda bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, davacı bankaya ipotekli 3 adet taşınmazın davalı şirkete ayni sermaye olarak konulmasına dair 22.3.2013 tarihli davalı şirket ortaklar kurulu kararının iptali istemine ilişkindir. Davalı … adına kayıtlı üç adet taşınmazın diğer davalının davacı bankaya olan borcu için ipotekli olduğu dosya kapsamı ile sabit olup, mahkemece yukarıda yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa, 6102 sayılı TTK’nin Ayni Sermaye başlıklı 581’inci maddesi “ üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz veya tedbir bulunmayan; nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî mülkiyet hakları ile sanal ortamlar ve adlar da dâhil, malvarlığı unsurları ayni sermaye olarak konulabilir. Hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar sermaye olamaz” hükmünü haiz olup, söz konusu taşınmazların ayni sermaye olarak şirkete konulmasına ilişkin dava konusu ortaklar kurulu kararından daha önce (15.06.2012-26.09.2012) tarihlerinde davacı bankaya ipotek edilmesi ve anılan hükmün emredici niteliği de dikkate alınarak davacı bankaya ipotekli olan taşınmazların davalı şirkete sermaye konulmasına yasal olanak bulunmadığı kuşkusuzdur.
Bu durumda mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davanın kabulü gerekirken yasal düzenleme karşısında isabetli olmayan ve denetlenebilir dayanağı da gösterilmeyen yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
2-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.350 TL duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 09/06/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.