Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
E:2023/1060, K:2024/137, T:28.02.2024
- Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
- Sigortacının Sorumluluğu
- İşletenin Kendisi ya da İşleten Adına Hareket Eden Sürücünün İşletene Göre Üçüncü Kişi Olmadığı
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2022/608 E., 2022/977 K.
KARAR : Yeniden karar verilmesine yer olmadığına
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 14.06.2022 tarihli ve
2021/9749 Esas, 2022/8706 Karar sayılı BOZMA kararı
Taraflar arasındaki maddi tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin desteği sürücü …’in aracıyla seyir hâlindeyken sürücü…’in idaresindeki çekiciye takılı yarı römorka 02.11.2015 tarihinde arkadan çarpması sonucu vefat ettiğini, olayda desteğin asli ve tam kusurlu olduğunu, üçüncü kişi konumunda bulunan destekten mahrum kalanlara destek/sürücünün kusurunun yansıtılamayacağını, davalı sigortaya yapılan başvuruya rağmen ödeme yapılmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacı eş … ile oğlu … için ayrı ayrı 1.000,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıya yapılan başvuru tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiş; bedel artırım dilekçesi ile maddi tazminat talebini davacı … için 88.966,38 TL’ye, davacı … için ise 20.156,44 TL’ye artırmıştır.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; kazaya karışan aracın müvekkili sigorta şirketi nezdinde 11.08.2015-2016 tarihleri arasında Zorunlı Mali Mesuliyet Sigorta (ZMMS) poliçesiyle teminat altına alındığını, müvekkilinin sigortalısının kusuru oranında ve poliçe limiti dahilinde sorumlu olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 28.03.2018 tarihli ve 2017/58 Esas, 2018/200 Karar sayılı kararıyla; davacıların desteği sürücü …’in sevk ve idaresindeki aracıyla seyir hâlindeyken aynı istikamette sağ şeritte önünde seyreden sürücü…’in yönetimindeki römork takılı çekici ekindeki yarı römorkun arka kısmına kendi aracının ön kısmıyla çarptığı, olayda desteğin asli ve tam kusurlu olduğu, davacıların ölenin salt mirasçısı sıfatıyla değil destekten yoksun kalan üçüncü kişi sıfatı ile dava açtıkları, ölüm nedeniyle doğrudan davacılar üzerinde doğan destekten yoksunluk zararının oluşumundaki kusurun davacılara yansıtılamayacağı, bu nedenle davalı … şirketinin zararın tamamından sorumlu olduğu, hükme esas alınan hesap bilirkişisi raporunda PMF beklenen ömür tablosuna göre hesaplama yapıldığı, buna göre davacı eş …’nin toplam destek tazminatının 88.966,38 TL, davacı oğul …’ın 20.156,44 TL olduğu, dava dilekçesi ve ıslahla talep edilen miktarın poliçe limiti dahilinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile davacı … için 88.966,38 TL, davacı … için ise 20.156,44 TL olmak üzere toplam 109.122,82 TL destekten yoksun kalma tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 19.06.2020 tarihli ve 2018/2827 Esas, 2020/815 Karar sayılı kararıyla; 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6704 sayılı Kanunla 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nda (2918 sayılı Kanun) yapılan değişikliklerin kaza tarihinde yürürlükte olmaması ve 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın da somut olaya uygulanamaması nedeniyle davacı tarafın talebinin teminat kapsamı dışında olmasından bahsedilemeyeceği gerekçesiyle istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile;
“…1-Davalı vekilinin davacılardan …’e yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
İhtiyari dava arkadaşı olan davacılar bakımından temyiz sınırı davalının her bir davacıya yönelik temyizi bakımından ayrı ayrı belirlenecektir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 362/1-a maddesinde öngörülen kesinlik sınırı, 6763 sayılı Kanunun 44. maddesiyle HMK’ya eklenen Ek-Madde 1’de öngörülen yeniden değerleme oranı dikkate alındığında 2020 yılı için 72.070,00 TL’dir.
HMK 362/1-a ve 362/2. maddeleri gereğince temyiz edenin sıfatına göre hükmedilen ya da mahkemece kabul edilmeyen bölümünün miktar veya değeri 72.070,00 TL’yi geçmeyen davalara ilişkin bölge adliye mahkeme kararlarının temyizi kabil değildir. Kesin olan kararların temyizinin istenilmesi halinde Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi tarafından bu konuda temyiz dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, verilmemiş olması halinde Yargıtayca da temyiz isteminin reddine karar verilebilecektir.
Davalı tarafından adı geçen davacı bakımından temyize konu edilen miktar, yukarıda belirtilen temyiz kesinlik sınırının altında kalmaktadır. O halde Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyiz kabiliyeti olmayıp davalının adı geçen davacıya yönelik temyiz dilekçesinin HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin davacı … yönünden temyiz itirazlarına gelince;
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Karayolu Trafik Kanunu’nun 91. maddesi gereği, KTK 85. maddesinde belirtilen bir motorlu aracın işletilmesinin bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olması durumunda, poliçe limiti dahilinde işletenin sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere, mali sorumluluk sigortası yaptırılması zorunludur.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun “Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Dışında Kalan Hususlar” başlıklı 92. maddesinde:
“Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.
a)İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d)Bu Kanun’un 105. maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e)Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f)Manevi tazminata ilişkin talepler” hükmü ile zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmış, burada örnekseme yoluna gidilmeyip tek tek ve tahdidi olarak sorumlu olunmayan haller sıralanmıştır.
Bu noktada üzerinde durulması gereken hususlardan birisi, 2918 sayılı KTK’nın 92/b maddesinde yer alan “İşletenin; eşinin, usul ve fürunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri taleplerin zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışında olduğuna” ilişkin hükümdür.
Kaza tarihinde yürürlükte bulunan Karayolları Trafik Kanunu 92. madde hükmüne göre de sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı taleplerini sigorta teminat kapsamında olduğuna ilişkin bir düzenleme olmadığı ve kapsama giren teminat türleri arasında bulunmamasına göre, başvuru sahibinin desteğinin kusuruna denk gelen destek tazminatını talep etme hakkı bulunmamaktadır.
01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları’nın uygulanmasının, Karayolları Trafik Kanunu’nun 95. maddesinde belirtilen “tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hallerin zarar görene karşı ileri sürülemeyeceği” ilkesine aykırı olduğunu söylemek mümkün değildir. Bu ilkenin uygulanabilmesi için her iki tarafın özgür iradesi ile poliçe düzenlendikten sonra zarar görenin aleyhine tazminatın kaldırılması yada azaltılmasını gerektirecek değişikliklerin yapılması durumunda geçerli olacaktır. Oysa 01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları, yürürlüğe girmesinden sonra düzenlenen poliçelerde geçerli olacağından, poliçenin düzenlendiği tarih itibarı ile Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası’nın kapsamı tüm taraflarca bilinmektedir. Sigortacı, işletenin sorumluluğunu poliçe ve genel şartlar kapsamında üstlendiğine göre, sonradan bir değişiklikten bahsetmek mümkün olmayacaktır. Kaldı ki, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1423. maddesine göre sigortacı, sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerinden oluşan aydınlatma yükümlülüğünü sigortalıya karşı yerine getirmese dahi sigortalı, sözleşmenin yapılmasına 14 gün içinde itiraz etmemiş ise sözleşme poliçede yazılı şartlar ve poliçenin ayrılmaz bir parçası olan genel şartlar kapsamında yapılmış olur.
01/06/2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları’nın amacı A.1 maddesinde; “Karayolları Trafik Kanunu uyarınca motorlu araç işletenlerine yüklenen hukuki sorumluluk için düzenlenen Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına yönelik ilgililerinin hak ve yükümlülüklerine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesidir.” şeklinde belirlenmiştir. Sigortanın kapsamı ise, Genel Şartlar A.3. maddesinde; “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukuki sorumluluk çerçevesinde Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının KTK çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır.” şeklinde düzenlenmiştir. Kapsama giren teminat türlerinin tanımlandığı A.5. maddesinin (ç) bendinde ise; Destekten Yoksun Kalma (Ölüm) Teminatı “Üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla ölenin desteğinden yoksun kalanların destek zararlarını karşılamak üzere bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek tazminattır.” şeklinde ifade edilmiştir. Genel Şartlar A.6. maddesinin (c) bendinde; “İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri” ve (d) bendinde “Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri” Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının teminatı dışında kalan hallerden sayılmıştır.
Somut olayda, sigortalı sürücü desteğin, sevk ve idaresindeki araçla 02/11/2015 tarihinde, asli kusurlu olarak yapmış olduğu çift taraflı trafik kazasında ölmesi nedeni ile desteğin eşi ve çocukları tarafından murisin aracının zorunlu mali sorumluluk sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talebinde bulunulmuştur.
Muris ile davalı … arasında düzenlenen poliçenin teminat başlangıç ve bitiş tarihleri 11/08/2015 ile 11/08/2016 tarihleri olup, kaza 02/11/2015 tarihinde gerçeklemiş olup KTK 92. madde hükümlerine göre sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber desteğin kusuruna denk gelen destekten yoksun kalma tazminatı taleplerinin sigorta teminat kapsamında olduğuna ilişkin bir düzenleme olmadığına göre, başvuranın zorunlu mali sorumluluk sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talep etme hakkı bulunmadığından, davacı … yönünden başvurunun reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesine ek olarak; davacı … hakkında verilen karar miktar yönünden kesin olması nedeniyle temyiz incelemesine konu yapılmadığından anılan davacı yönünden hükmün kesinleştiği, desteğin oğlu davacı … hakkında tazminat davası sübut bularak mahkemece tazminata hükmolunması karşısında aynı olaya ve davaya ilişkin desteğin eşi davacı … hakkında tazminat hükmü kurulmamasının hukuki güvenlik, eşitlik ve hakkaniyet ilkeleri yönünden çelişki oluşturduğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
VI. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili temyiz dilekçesinde; trafik sigortası genel şartlarının yürürlüğe girdiği 01.06.2015 tarihinden sonra ve 2918 sayılı Kanun’da yapılan değişikliğinin yürürlüğe girdiği 26.04.2026 tarihinden önce meydana gelen sürücü zararının teminat kapsamı dışında kaldığını belirterek direnme kararının bozulmasına karar verilmesini talep edilmiştir.
C. Uyuşmazlık
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda, 02.11.2015 tarihinde sürücü desteğin tam kusuru ile gerçekleşip ölümüne neden olan çift taraflı trafik kazasında, davacıların aracın zorunlu malî sorumluluk sigortacısı olan davalı … şirketinden destekten yoksun kalma tazminatı talep edip edemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
D. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
2918 sayılı Kanun’un 85, 91 ve 92 inci maddeleri,
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 53 üncü maddesi,
Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Malî Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartları
2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle “Destekten yoksun kalma zararı” ile “Destekten yoksun kalma tazminatı” kavramalarının incelenmesinde yarar vardır.
2. Trafik kazası, bir kişinin ölümü sonucunu doğurabilir. Böyle bir durumda, bazı kişiler onun ekonomik desteğinden, malî yardım ve bakımından yoksun kalabilirler. İşte; ölenin destek ve yardımından yoksun kalanlarının uğradıkları bu zarara, destek kaybından doğan zarar denir.
3. Destekten yoksun kalma zararı 6098 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinde yer almaktadır. Anılan madde aynen;
“Ölüm hâlinde uğranılan zararlar özellikle şunlardır:
1. Cenaze giderleri.
2. Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
3. Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.” şeklinde düzenlenmiştir.
4. Görüldüğü gibi destek zararları sayılırken “özellikle şunlardır” demekle madde metninde sayılan zararlar ile sınırlandırılmamıştır. Madde de çok dar kapsamlı sayılan zararların ne tanımı ne de şartları yer almıştır. Desteğin ölümünden önce kurulmuş olan veya destek yaşasaydı, kurulması muhtemel olan bir bakım ilişkisinin tespit edilmesi, ardından bu bakım ilişkisinin destek yaşasaydı gelecekte göstereceği değişim neticesinde, destekten yoksun kalanın uğradığı zarar miktarının ve ödenecek tazminat miktarının tespit edilmesi, tahminlere ve varsayımlara dayalıdır.
5. 6098 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinin öngörmüş olduğu hâl, ölüm sonucu vukua gelen bir kısım zararların tazminini hükme bağlamaktır. Bu hükme göre, ölenin yardımından faydalananlar, bu yüzden yoksun kaldıkları faydayı, tazminat olarak, sorumludan isteyebilirler. Buna “destekten yoksun kalma tazminatı” denir.
6. Destekten yoksun kalma tazminatı, bir şahıs öldüğünde, ölenin sağlığında destek olduğu veya ileride destek olacağı kimseleri korumayı, desteklerinin ölümünden önceki sosyal ve ekonomik durumlarına uygun hayat sürdürebilmeleri için, ölüm sebebiyle mahrum kaldıkları yardımı, ölüme sebebiyet verenden tazmin edebilmelerini amaçlayan bir tazminat türüdür. Kanun metninden de anlaşılacağı gibi destekten yoksun kalma tazminatının konusu, desteğin yitirilmesi nedeniyle yoksun kalınan zarardır. Buradaki amaç, destekten yoksun kalanların desteğin ölümünden önceki yaşamlarındaki sosyal ve ekonomik durumlarının korunmasıdır. Olaydan sonraki dönemde de, destek olmasa bile, onun zamanındaki gibi aynı şekilde yaşayabilmesi için muhtaç olduğu paranın ödettirilmesidir. Yani haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse 6098 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Davalı destekten yoksun kalmadan ileri gelen somut zararı gidermek zorundadır. Bu nedenle tazminat hesabından önce zarar tutarını belirlemek gerekir. Bunun yanında amaç zarar görenin mal varlığındaki eksilmeyi giderme olduğuna göre, ölüm nedeniyle desteğini yitirenin elde ettiği çıkarlar varsa, bunların da zarar tutarından indirilmesi gerekir. Aksi hâlde zarar görenin mal varlığında olaydan önceki duruma göre bir artış meydana gelmiş olur. Buradaki amaç zarar görenin mal varlığını zenginleştirmek değil, desteğini yitiren kişiye ölümden önceki yaşam düzeyini sürdürebilme imkânı tanımaktır.
7. Destek zararından bahsedebilmek için destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli imkânlardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç bulunma şartı gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, davacının ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir.
8. “Destekten yoksun kalanların meydana gelen zararlarını tazmin hakkı ölenden intikal eden bir hak olmayıp doğrudan doğruya desteğini yitiren kişinin kendisinde doğan, asli ve bağımsız nitelikte bir haktır. Ölenle ya da mal varlığı ile bir bağıntısı bulunmadığı için bağımsız bir talep hakkı yaratır, Bu nedenledir ki ölen kimse ile destekten yoksun kalan arasında kanuni veya akdi bir bakım yükümlülüğü, mirasçılık ya da akrabalık ilişkisi bulunması gerekmemektedir. Destekten yoksun kalma tazminatı talebi miras yoluyla kazanılan, mirasçılık sıfatına bağlı bir hak olmadığından desteğin veya mirasçılarının da herhangi bir tasarruf hakkı bulunmamaktadır” (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 22.06.2018 tarihli ve 2016/5 E., 2018/6 K. sayılı kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15.06.2011 tarihli ve 2011/17-142 E., 2011/17-411 K.; 20.04.2011 tarihli ve 2011/17-34 E., 2011/216 K.; 14.03.2019 tarihli ve 2017/1089 E., 2019/294 K. sayılı kararları).
9. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 06.03.1978 tarihli ve 1/3 sayılı kararında destekten yoksun kalma tazminatı; “Destekten yoksun kalma tazminatının eylemin karşılığı olan bir ceza olmayıp, ölüm sonucu ölenin yardımından yoksun kalan kimsenin muhtaç duruma düşmesini önlemek ve yaşamının desteğin ölümünden önceki düzeyde tutulması amacına yönelik sosyal karakterde kendine özgü bir tazminattır” şeklinde tanımlanmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.11.2005 tarihli ve 2005/4-648 Esas, 2005/691 Karar sayılı kararında da aynı esaslar benimsenmiştir.
10. Haksız bir eylem sonucu desteğini yitiren kimse 6098 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesine dayanarak uğradığı zararın ödetilmesini isteyebilir. Ancak, destekten yoksun kalma tazminatına hükmedilmesi için öncelikle, ölen ile destekten yoksun kalan arasında maddi yönden düzenli ve eylemli bir yardımın varlığı gerekir. Burada sözü geçen destek kavramı hukuksal bir ilişkiyi değil, eylemli bir durumu hedef tutar ve ne hısımlığa ne de yasanın nafaka hakkındaki hükümlerine dayanır; sadece eylemli ve düzenli olarak geçimini kısmen veya tamamen sağlayacak şekilde yardım eden ve olayların olağan akışına göre eğer ölüm vuku bulmasaydı, az çok yakın bir gelecekte de bu yardımı sağlayacak olan kimse destek sayılır.
11. O hâlde destek sayılabilmek için yardımın eylemli olması ve ölümden sonra da düzenli bir biçimde devam edeceğinin anlaşılması yeterli görülür. Bununla birlikte destekten yoksun kalan kimse devamlı ve gerçek bir ihtiyaç içerisinde bulunmalıdır. Genel olarak bakım ihtiyacı, sosyal düzeye uygun olan yaşamın devamını sağlamak için gerekli olanaklardan yoksun kalmayı anlatır. Eğer ölenin eylemli olarak baktığı davacı, ölüm yüzünden bu bakımın sağladığı yaşama düzeyinin altına düşmüş olursa, ihtiyaç içerisinde bulunma koşulu gerçekleşmiş sayılır. Burada önemli olan, destekten yoksun kalan kimsenin ve ailesinin temsil ettiği sosyal ve ekonomik düzeye göre normal karşılanan giderlerdir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.04.1982 tarihli ve 1979/4-1528 E., 1982/412 K. sayılı kararı).
12. Destekten yoksun kalma tazminatı talep edilebilmesi için destekten yoksun kalma zararı yanında zarar ile haksız fiil arasında uygun illiyet bağının da bulunması gerekir. Somut olayda gerçekleşen türden bir sonucu, olayların normal akışına ve hayat tecrübelerine göre, mahiyeti ve ana temayülü itibariyle meydana getirmeye genel olarak elverişli olan veya bu türden bir sonucun gerçekleşme ihtimalini objektif olarak artırmış bulunan zorunlu şartla söz konusu sonuç arasındaki bağa uygun illiyet bağı denir.
13. Hukuki sorumluluğu doğuran şartlar arasında illiyet bağı büyük bir önem taşır. İlliyet bağı, sorumluluğun aslî şartı, tazminat hukukunun temel ilkesi olarak görülür. Bu şart olmaksızın bir şahsın sorumluluğu düşünülemez. İnsan düşüncesinin bir kanunu olan illiyet kavramı, zararlı sonuçla sorumluluğu doğuran davranış veya olay arasında bir sebep-sonuç bağının bulunmasını gerektirir. Hukukta, gerçekleşen zararla sorumluluğu doğuran olay veya davranış arasındaki sebep-sonuç ilişkisine, genel anlamda illiyet bağı denir (Fikret, Eren: Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Yayınları No. 361, Sorumluluk Hukuku Açısından Uygun İlliyet Bağı Teorisi, Sevinç Matbaası, Ankara-1975).
14. İlliyet bağı, hukuki sorumluluğun sadece kurucu bir şartı olmayıp, aynı zamanda tazminatın kapsamını tayininde de büyük bir rol oynar. İlliyet kavramı, hukuka özgü bir kavram olmayıp, bütün bilim dallarının yararlandığı ortak bir kavramdır. Sebeple zarar arasında uygunluğun yokluğu, sebeple zararlı sonuç arasında tabii illiyet bağı bulunmaktadır, ancak bu bağ, uygun illiyet bağının kabulü için gerekli kriterleri taşımadığından, hukuken nazara alınmamakta, sorumluluğu doğurmamaktadır. Başka bir deyimle, uygunluğun yokluğunda, söz konusu sebep, hayat tecrübelerine ve olayların normal akışına göre gerçekleşen türden bir zararı meydana getirmeğe elverişli değildir. Sebeple zararlı sonuç arasındaki bu elverişsizlik başlangıçtan itibaren mevcuttur.
15. Sebeple zararlı sonuç arasındaki uygunsuzluğun (elverişsizliğin) ikinci şekli olan illiyet bağının kesilmesini, uygunluğun yokluğundan ayırmak gerekir. Uygunluğun yokluğunda, sebep, somut olayda gerçekleşen zararlı sonucu mahiyeti itibariyle doğurmaya elverişli değildir. Oysa illiyet bağının kesilmesinde, ilk sebep gerçekleşen türden bir sonucu doğurmağa mahiyeti itibariyle elverişli olmakla birlikte, ortaya çıkan yeni bir sebep, ilk sebebi arka plâna atmış, onu somut olayda elverişsiz hâle getirmiştir. Mesela intihar etmek kastıyla kendisini bir otomobilin altına atarak ölen şahsın durumunda her ne kadar otomobil kullanılmasıyla ölüm olayı arasında bir illiyet bağı bulunmaktaysa da, bu sebep intihar eden şahsın ağır kusurlu davranışıyla arka plâna itilmiş, şahsın kendi davranışı ölümün uygun sebebi hâline gelmiştir (Fikret, Eren: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Ankara 2018, s. 581 vd).
16. İlliyet bağını kesen sebepler, mücbir sebep, zarar görenin kusuru ve üçüncü şahsın kusuru olmak üzere üçe ayrılır. Aynı zamanda sorumluluktan kurtulma sebebi olan bu üç sebep, yalnız tehlike sorumluluğunda değil, alelade sebep sorumluluğu ile kusur sorumluluğunda da kabul edilmektedir (Eren, s. 581).
17. Destekten yoksun kalma tazminatı talep edilebilmesi için diğer bir şart, destekten yoksun kalma zararından bir sorumluluk doğmasıdır. Trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatında üç tür sorumluluk bulunmaktadır. Haksız fiil sorumluluğu, tehlike sorumluluğu ve sözleşmeden doğan sorumluluktur.
18. Haksız fiil sorumlusu olarak sürücünün sorumluluğu 6098 sayılı Kanun’un 49 uncu maddesinde düzenlenen kusur sorumluluğudur. Madde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” belirlemesi ile kusur, haksız fiilin kurucu bir unsuru olarak düzenlemiştir.
19. Kusurlu davranış, kasti davranış ile olabileceği gibi, ihmâli (taksirli) davranış ile de olabilir. Kasti davranışta zarar veren zararlı sonuca bilerek, isteyerek sebep olmuştur. Başka bir deyişle failin iradesi, hukuka aykırı hareketle zararlı sonucun meydana gelmesine, gerçekleşmesine yönelmiştir. Taksirli (ihmâli) davranışta ise, zararlı sonuç istenmemekle birlikte, böyle bir sonucun meydana gelmemesi için şartların gerekli kıldığı dikkat ve özen sarf edilmemiştir. Eş söyleyişle; burada zararlı sonuç öngörülmemekte ancak fail gerekli iradî çabayı sarf etmiş olsaydı, böyle bir sonucu öngörülebilirdi.
20. Kusurun subjektif ve objektif olmak üzere iki unsuru vardır. Kusurun subjektif unsuru, kusur ehliyeti için gerekli olan ayırt etme gücünü ifade ederken; objektif unsuru, soyut ve ortalama tipin örnek davranışından sapma anlamına gelmektedir.
21. Bir motorlu aracın işletilmesinden doğan sorumluluk ise tehlike sorumluluğudur. İşletenin sorumluluğu 2918 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinde düzenlenmiştir. 85 inci maddeye dayalı sorumluluktan bahsedebilmesi için sorumlu olacak kişinin öncelikle 2918 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesinde tanımlanan “işleten” sıfatına haiz olması gerekmektedir.
22. 2918 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesine göre, “İşleten, araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet ve rehin alan kişidir. Ancak, ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.”
23. Özellikle endüstri devrimiyle birlikte ortaya çıkan teknik buluşlar ve makineleşme zarar tehlikesini arttırmış ve artan bu zarar tehlikesini önlemek için kusura dayanan sorumluluğun her zaman yeterli olmayacağı öngörülerek tehlikeli faaliyette bulunanların sebep oldukları zararları gidermesi kabul edilmiştir (Fikret, Eren: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 9. Bası, s. 449 vd.).
24. Motorlu bir aracı, kendi menfaat ve hesabına işleten, tehlike ve masraflarını üstlenen, araç ile aracın işletilmesi için gerekli personel üzerinde fiilen ve doğrudan doğruya emir ve tasarruf yetkisine (gücüne) sahip olan kimseye işleten denir (Tekinay, Selahattin Sulhi/ Akman, Sermet/ Burcuoğlu, Haluk/ Altop, Atilla:Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1993, s. 713).
25. Bir aracı kendi menfaatine, masraflarına katlanmak suretiyle işletmekten amaç, geçici, bir defaya mahsus özel bir kullanma menfaati değil, aracın tahsis amacına yönelik, sürekli, çok daha genel bir nitelikte bir kullanma menfaatidir. Keza, fiili hâkimiyetten de anlaşılması gereken, araçtan bir anlık, geçici bir yararlanma gücü olmayıp, aksine aracın hangi şartlarla ve özellikle hangi kişinin egemenliği altında hareket edebileceğine karar verme gücüdür. Özellikle aracın trafiğe sokulmasına, orada tutulmasına veya trafikten çekilmesine, donatılmasına, bakılmasına, muhafazasına, kim tarafından, nasıl ve hangi amaçla kullanılması gerektiğine karar verme yetkisi, fiili hâkimiyeti oluşturur. Bir aracın masraf ve tehlikelerini üstlenme ise, onun donatım, bakım ve işletme giderlerini, vergi ve sigorta primlerini ödemeyi ifade eder.
26. 2918 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrası, “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın işleteni bu zarardan sorumlu olur.” hükmü ile 2918 sayılı Kanun’un, zarara, motorlu aracın işletilmesinin sebep olması hâlinde, işleten hakkında tehlike sorumluluğunu öngörmüştür. Bu hükme göre, sorumluluk, motorlu taşıt aracının işletilmesine bağlanmıştır. Bu itibarla, işletenin sorumlu olması için, zarara, aracın işletilmesinin sebep olması gerekir. Burada sorumluluğun temeli, işletme tehlikesi, türü ise, tehlike esasına dayalı işletme sorumluluğudur. İşletme tehlikesi gerçekleştiği anda, işletenin sorumluluğu doğar.
27. 2918 sayılı Kanun’un 85 inci maddesine göre, işletenin, aracın işletilmesinin sebep olduğu zararlardan doğan sorumluluğu, kusur sorumluluğu olmadığı gibi, objektif özen ödevinin ihlâline dayanan olağan sebep sorumluluğu da değildir. Bu itibarla, işleten hiç bir kusuru bulunmasa bile, aracın işletilmesinin sebep olduğu zararları tazmin etmek zorundadır. Sorumluluk kusura dayanmadığı için, kendisi veya eylemlerinden sorumlu olduğu kimseler, temyiz kudretine sahip olmasalar da işleten, doğan zarardan sorumludur (Eren, s. 631 vd.; Kılıçoğlu, Ahmet: Borçlar Hukuku, 10. Baskı, s. 264 vd.).
28. 2918 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrası sorumluluğu, aracın işletilmesine dayanan tehlike sorumluluğu olarak düzenlediğinden, işleten kusurlu olsa bile, kusur ilkesine göre değil, tehlike ilkesine göre sorumlu olur. Bunun nedeni, böyle bir hâlde işletenin şahsında birden çok sorumluluk sebebinin birleşmesi veya başka bir deyişle, çeşitli sorumluluk normlarının çatışmasıdır. Sorumluluk normlarının çatışması veya aynı kişide birden çok sorumluluk sebebinin birleşmesi hâlinde, tehlike sorumluluğu ilkesi uygulanır.
29. 2918 sayılı Kanun’un 86 ncı maddesinde, bu Kanun’un 85 inci maddesinde düzenlenen sorumluluktan kurtulma ve sorumluluğu azaltma şartlarına yer verilmiştir. Bu düzenlemelere göre, araç işleteni veya araç işleteninin bağlı bulunduğu teşebbüs sahibi, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru bulunmaksızın ve araçtaki bozukluk kazayı etkilemiş olmaksızın kazanın bir mücbir sebepten veya zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusurundan ileri geldiğini ispat ederse sorumluluktan kurtulabilecek; sorumluluktan kurtulamayan işleten veya araç işleticisinin bağlı olduğu teşebbüs sahibi ise kazanın oluşunda zarar görenin kusurunun bulunduğunu ispat ederse, hâkim, durum ve şartlara göre tazminat miktarını indirebilecektir. Burada kanun koyucu zarar görenin kusuru nispetinde indirim yapılabileceğini öngörmüş ve indirimi zorunlu tutmayarak hâkimin takdirine bırakmıştır. Uygulama ve öğretide de bu husus kabul edilmektedir (Ünan, Samim: “Ergün Atilla Çetingil ve Rayegan Kender’e 50. Birlikte Çalışma Yılı Armağanı 2007”, s. 1180).
30. Kanun koyucu, açıklanan düzenlemeler yanında 2918 sayılı Kanun’un 91 inci maddesiyle de; işletenin aynı Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere malî sorumluluk sigortası (Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası) yaptırma zorunluluğunu getirmiştir. Hemen belirtmelidir ki, işletenin sorumluluğu hukukî nitelikçe tehlike sorumluluğuna ilişkin bulunmakla birlikte, işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen zorunlu sigortacının 91 inci maddede düzenlenen sorumluluğunun ise, sözleşmeye dayalı bir sorumluluk olduğu tartışmasızdır.
31. Sorumluluk sigortasının konusu, sözleşmede aksine bir hüküm yoksa sigortacının, sigorta sözleşmesinde öngörülen bir olayın gerçekleşmesi nedeniyle zarar görenlere karşı sigortalının sorumluluk riskinin üstlenilerek zarar gören üçüncü kişiye sigorta sözleşmesinde öngörülen miktarda tazminat ödenmesidir.
32. Sorumluluk sigortası bir yandan sigorta ettirenin üçüncü kişilere verebileceği zararlardan ötürü bu zararların giderilmesi için sigorta ettirenin mal varlığındaki azalmayı önlemeyi amaçlarken, diğer yandan da sigorta ettirenin eyleminden zarar gören üçüncü kişilerin zararlarının giderilmesini hedeflediğinden sorumluluk sigortası, sigorta ettiren ile onun eylemlerinden zarar görenlerin menfaatlerini dengeleyen suigeneris bir sigorta türü olarak kabul edilmelidir (Ulaş, Işıl: Uygulamalı Zarar Sigortaları Hukuku, Ankara 2012 s. 764).
33. 2918 sayılı Kanun’un 91 inci maddesi “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere malî sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.” ifadesi ile karayolları motorlu araçlar malî sorumluluk sigortası işletenin 2918 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrasından kaynaklanan sorumluluğunu poliçe teminatı kapsamında karşılamak amacıyla yapılması zorunludur.
34. 2918 sayılı Kanunun 85/1 inci maddesinde yer alan; “Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın işleteni bu zarardan sorumlu olur.” hükmü ile 2918 sayılı Kanun’un; zarara, motorlu aracın işletilmesinin sebep olması hâlinde, işleten hakkında tehlike sorumluluğunu öngörmüştür. Bu hükme göre, sorumluluk, motorlu taşıt aracının işletilmesine bağlanmıştır. Bu itibarla, zorunlu malî sorumluluk sigortasının sorumluluğu motorlu aracın işletilmesi ile meydana gelen zararlar ile sınırlı tutulmuştur.
35. 2918 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrasında işletenin hukukî sorumluluğunu üstlenen ve sigorta sözleşmesi teminat kapsamında olan tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dâhilinde karşılamakla yükümlü olan sigortaya karayolu motorlu araçlar malî sorumluluk sigortası denilmektedir.
36. Sigorta hukuku, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 6 ncı kitabında 1401 inci maddesi ilâ 1520 nci maddeleri arasında düzenlenmiştir. Bu düzenlemede sigorta hukukunun genel hükümleri, zarar sigortalarından mal sigortaları ve sorumluluk sigortaları ile can sigortaları düzenlenmiştir.
37. 6102 sayılı Kanun’un 1483 üncü maddesi gereğince, sigortacılar, diğer kanunlardaki hükümler saklı kalmak üzere, faaliyet gösterdikleri dalların kapsamında bulunan zorunlu sigortaları yapmaktan kaçınamazlar.
38. 6102 sayılı Kanun’un 1425 inci maddesinin birinci fıkrasına göre; “Sigorta poliçesi, tarafların haklarını, temerrüde ilişkin hükümler ile genel ve varsa özel şartları içerir, rahat ve kolay okunacak biçimde düzenlenir.” ifadesiyle sigorta poliçesinin, mutlaka genel şartları, taraflar isterlerse özel şartları içereceği belirtilmiştir. Bu maddeye göre, her sigorta dalında sigorta poliçesinin temel şartlarını oluşturan genel şartların düzenlenmesi zorunluluğu getirilmiştir.
39. Genel şartların nasıl belirleneceği ise Sigortacılık Kanunu’nun 11 inci maddesinin birinci fıkrasında düzenlenmiştir. Bu maddeye göre; “Sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası, Müsteşarlıkça onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenir.” ifadesiyle, sigorta sözleşmesinin ana muhtevasını içeren genel şartlar Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenecektir. Ayrıca sigorta sözleşmeleri (poliçeleri) genel şartlara uygun olarak düzenlenecektir. Bir başka deyimle sigorta sözleşmesi (poliçesi) düzenlenecekse mutlaka o dalda Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenen ve sözleşmenin ana ilkelerini içeren genel şartlar bulunması zorunludur.
40. 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 11 inci maddesinin dördüncü bendine göre; “Sigorta sözleşmelerinde kapsam dahiline alınmış olan riskler haricinde, kapsam dışı bırakılmış riskler açıkça belirtilir. Belirtilmemiş olan riskler teminat kapsamında sayılır.” Bu maddeye göre genel şartlarda sigorta poliçesinin kapsam dahilinde olan rizikolar ile sigorta poliçesi kapsam dışı yani teminat dışı rizikolar açıkça belirtilmek zorundadır. Kapsam dışında sayılmayan rizikolar teminat kapsamında sayılmaktadır.
41. 2918 sayılı Kanun’un 93 üncü maddesinin ilk cümlesine göre; “Zorunlu malî sorumluluk sigortası genel şartları, teminat tutarları ile tarife ve talimatları Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlıkça tespit edilir ve Resmî Gazetede yayımlanır.”
42. 2918 sayılı Kanun’un 93 üncü maddesi, gerek 6102 sayılı Kanun’un 1425 inci maddesine gerekse Sigortacılık Kanunu’nun 11 inci maddesine göre daha özel bir düzenleme getirmiştir. Bu maddeye göre, karayolu motorlu araçlar zorunlu malî sorumluluk sigortası genel şartlarının Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlıkça tespit edileceği ve Resmî Gazete’de yayımlanacağı belirtilmiştir. Bu maddeye göre genel şartlar sigorta teminat tutarları ile tarife ve talimatları içerir.
43. Sigorta genel şartları, sigorta poliçesine ekli olan ve her sigorta dalı için önceden hazırlanmış sözleşme şartlarıdır. Genel şartlar bir sigorta dalında yapılan tüm sigorta sözleşmelerinde yer alır. Sigorta genel şartlarında, sigorta teminatının kapsamı, sigorta ettirilen riziko ve tarafların hak ve borçlarına ilişkin usul ve esaslar ile rizikonun gerçekleşmesi durumunda sigorta tazminatının ödenmesi ile ilgili konular yer almaktadır. Sigorta genel şartları sigorta sözleşmesinin hükümleridir.
44. Sigorta genel şartlarını diğer sözleşme şartlarından ayırt eden en önemli özellik, sözleşmenin her iki tarafının da bu şartlara uymak zorunda olmasıdır. Bu durum Sigortacılık Kanunu’nun 11 inci maddesinde açık bir şekilde hükme bağlanmıştır. Taraflar, istese de bu sözleşme şartlarının dışına çıkamamaktadır. Özellikle de sigorta şirketleri tarafından aynı şekilde uygulanması emredici bir hükme bağlanmıştır. Sigorta genel şartlarının emredici olduğu, birçok genel şartta da açıkça belirtilir. Aslında diğer bir yorumla, Hazine taraf menfaatlerini genel şartlarla dengelemekte, bu dengenin de özel şartlarla sigorta ettiren aleyhine bozulmasını istememektedir (Tekin, Memiş: Sigorta Sözleşmesi Şartlarının Yargısal Denetimi, İstanbul 2016, s. 34).
45. Sigortacılık Kanunu’nun 11 inci maddesine göre sigorta sözleşmelerinin ana muhtevası, Hazine Müsteşarlığınca onaylanan ve sigorta şirketlerince aynı şekilde uygulanacak olan genel şartlara uygun olarak düzenlenmesi ve 2918 sayılı Kanun’un 93 üncü maddesine göre, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları, teminat tutarları ile tarife ve talimatları Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Bakanlıkça tespit edilerek Resmî Gazete’de yayımlanır olması karşısında genel şartları, genel işlem şartı olarak değerlendirmek mümkün görülmemektedir. Genel şartların mahiyetinin, genel işlem şartı olduğuna ilişkin bu yargının kabul edilmemesinin başkaca nedenleri de vardır. Genel şartların belirgin özelliği sadece Hazine tarafından onaylanması değildir. Genel şartları genel işlem şartı olmaktan çıkaran çok sayıda neden vardır. Bunlardan ilki, genel şartların sigorta sözleşmesinin her iki tarafı da bağlayan düzenlemeler olmasıdır. Bu yönüyle taraflar, genel şartlardaki hükümlere aykırı düzenlemeler yapamaz, sözleşme şartları kabul edemezler. Kanun, bir taraftan genel şartları, yorumlayıcı ve tamamlayıcı bir işlevle tanımlarken diğer taraftan sözleşmenin kurulması için temel bir ikincil düzenleme olarak kabul etmiştir. Bu nedenle genel şartlar, genel işlem koşulu değildir. Bu nedenle genel şartların, genel işlem şartlarının ötesinde bir mahiyetinin olduğu açıktır. Sonuç olarak sigorta genel şartları, mahiyeti itibarıyla genel işlem şartı sayılamazlar. Bu nedenle 6098 sayılı Kanun’un genel işlem şartlarına ilişkin, düzenlemeler genel şartlara tatbik edilemezler. Kanun, genel şartları, tarafların iradesinden bağımsız olarak sözleşmeye dahil etmiştir ve bağlayıcılıkları konusunu da yine yasal düzenlemelerle teyit etmektedir (Memiş, s.34-39).
46. 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası Genel Şartlarının C.11 inci maddesi ile yeni genel şartların yürürlük tarihinden sonra akdedilmiş sözleşmelere uygulanacak olması karşısında sigorta sözleşmesinin yapıldığı tarihte yürürlükte olan yeni genel şartları hükümlerinin taraflarca bilinmesi ve Sigortacılık Kanunu’nun 11 inci maddesi ile poliçenin bu yeni genel şart hükümlerine göre düzenlenme zorunluluğu düşünüldüğünde, yeni genel şartların 2918 sayılı Kanun’un 95 inci maddesinde belirtilen tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya miktarının azaltılması sonucunu doğuran hâllerin zarar görene karşı ileri sürülemeyeceği ilkesine aykırı olduğunu söylemekte mümkün değildir. Kaldı ki 6102 sayılı Kanun’un 1423 üncü maddesine göre sigortacı, sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerinden oluşan aydınlatma yükümlülüğünü sigortalıya karşı yerine getirmese dahi sigortalı, sözleşmenin yapılmasına on dört gün içinde itiraz etmemiş ise sözleşme, poliçede yazılı şartlar ve poliçenin ayrılmaz bir parçası olan genel şartlar kapsamında yapılmış olur.
47. 01.06.2015 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Karayolu Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ile 12.08.2003 tarihli Genel Şartları yürürlükten kaldırılmış ve birçok yeni düzenleme getirilmiştir.
48. Genel Şartların A.1 inci maddesinde Genel Şartların amacı, 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Kanun uyarınca motorlu araç işletenlerine yüklenen hukuki sorumluluk için düzenlenen Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına yönelik ilgililerinin hak ve yükümlülüklerine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesi olarak belirlenmiştir.
49. Genel Şartların “Tanımlar” başlıklı A.2. maddesinin (d) bendinde zarar; “Motorlu bir aracın işletilmesi ile oluşan bir trafik kazası sonucunda üçüncü şahısların ekonomik değeri olan mal varlığında doğrudan azalma olmasına veya vücut bütünlüğünde eksilmeye, sürekli sakatlığa veya ölümüne sebebiyet verilmesi nedeniyle ilgililerin uğradıkları bu Genel Şartlar ile içeriği belirlenen maddi kayıpları” olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma göre zorunlu malî sorumluluk sigortasının sorumlu olduğu zarar, motorlu bir aracın işletilmesi ile oluşan trafik kazasında üçüncü bir şahsın ölmesi veya bedensel zarara uğraması yahut malına bir zarar gelmesi durumunda ortaya çıkan zarardır.
50. Sigortanın kapsamı ise A.3 maddesinin birinci fıkrasında “Sigortacı, poliçede tanımlanan motorlu aracın işletilmesi sırasında, üçüncü şahısların ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebebiyet vermiş olmasından dolayı, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalıya düşen hukukî sorumluluk çerçevesinde bu Genel Şartlarda içeriği belirlenmiş tazminatlara ilişkin talepleri, kaza tarihi itibariyle geçerli zorunlu sigorta limitleri dahilinde karşılamakla yükümlüdür. Sigortanın kapsamı üçüncü şahısların, sigortalının Karayolları Trafik Kanunu çerçevesindeki sorumluluk riski kapsamında, sigortalıdan talep edebilecekleri tazminat talepleri ile sınırlıdır.” ifadesi ile düzenlenmiştir. Bu maddeye göre zorunlu malî sorumluluk sigortasının kapsamı, motorlu aracın işletilmesi sırasında üçüncü kişinin ölümüne veya yaralanmasına veya malına zarar gelmesi ile yöneltilecek tazminat talepleri ile sınırlıdır. Ayrıca bu maddeye göre zarar gören üçüncü şahıslar ancak sigortalının 2918 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrasındaki sorumluluk riski kapsamında, sigortacıdan tazminat talep edebileceklerdir. Bir başka deyimle zarar gören üçüncü şahıslar 2918 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrası kapsamında sigortalıya başvurabileceği tazminatları sigortacıya karşı ileri sürebilecekler, sigortalıya karşı ileri süremeyecekleri tazminat taleplerini sigortacıya karşıda ileri süremeyeceklerdir.
51. Poliçenin geçerli olduğu dönemde yürürlükte bulunan zorunlu malî sorumluluk sigortasının “Kapsama Giren Teminat Türleri” başlıklı A.5 inci maddesinin (ç) bendinde “Destekten Yoksun Kalma (Ölüm) Teminatı” “Üçüncü kişinin ölümü dolayısıyla ölenin desteğinden yoksun kalanların destek zararlarını karşılamak üzere bu genel şart ekinde yer alan esaslara göre belirlenecek tazminattır. Söz konusu tazminat miktarının tespitinde ölen kişi esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. Bu maddeye göre zorunlu malî sorumluluk sigortası, üçüncü kişinin ölümü dolayısı ile destekten yoksun kalanların zararlarını teminat altına almaktadır.
52. Sonuç olarak; 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolu Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının A.2 nci maddesinin (d) bendi, A.3 maddesinin birinci fıkrası ve A.5 maddesinin (ç) bendi incelendiğinde karayolu motorlu araçlar zorunlu malî sorumluluk sigortası bir motorlu aracın işletilmesi sırasında üçüncü kişinin ölümü veya yaralanması veya malının zarara uğraması durumunda teminat kapsamına almaktadır.
53. 2918 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre bir motorlu aracın işletilmesi sırasında üçüncü kişilere verilen zarardan işleten sorumludur. Sigortacı ise bu sorumluluğu üstlenmektedir. Bu nedenle Genel Şartların A.2 maddesinin (d) bendi, A.3 maddesinin birinci fıkrası ve A.5 maddesinin (ç) bendinde yer alan “üçüncü kişi” işletene göre belirlenecektir. Bir başka deyişle sigortacı işletene göre üçüncü kişi olan kişilerin ölmesi veya yaralanması veya malına zarar gelmesi durumunda işletenin bu sorumluluğunu üstlenmektedir.
54. Karayolu motorlu araçlar zorunlu malî sorumluluk sigortasının teminat kapsamı 2918 sayılı Kanun’un 91 inci maddesinde “İşletenlerin, bu Kanunun 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere…” ifadesi ile düzenlemiştir. Bu maddeye göre sigortacının sorumluluk kapsamı işletenin motorlu aracın işletilmesi ile üçüncü kişilere verdiği zarar ile sınırlıdır. Bir başka anlatımla sigortacının sorumluluğu işletenin sorumluluğu ile sınırlıdır. İşleteni 2918 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrasına göre bir zarardan sorumlu tutamıyorsak sigortacıyı o zarardan sorumlu tutma imkânı bulunmamaktadır. Keza işletenin sorumluluğunu ortadan kaldıran 2918 sayılı Kanun’un 86 ncı maddesinde sayılan şartların bulunması durumunda işleten ile birlikte sigortacıda sorumluluktan kurtulacaktır.
55. Karayolu motorlu araçlar zorunlu malî sorumluluk sigortasının teminatı kapsamı dışındaki hâller hem 2918 sayılı Kanun’un 92 nci maddesinde hem de Genel Şartların A.6 ncı maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
56. 2918 sayılı Kanun’un 14.04.2016 tarihli ve 6704 sayılı Kanun’un dördüncü maddesi ile getirilen değişiklikten önceki hâli ile “Zorunlu mali sorumluluk sigortası dışında kalan hususlar” başlıklı 92 nci maddesinde:
“Aşağıdaki hususlar, zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamı dışındadırlar.
a) İşletenin; bu Kanun uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
b) İşletenin; eşinin, usul ve füruunun, kendisine evlat edinme ilişkisi ile bağlı olanların ve birlikte yaşadığı kardeşlerinin mallarına gelen zararlar nedeniyle ileri sürebilecekleri talepler,
c) İşletenin; bu Kanun uyarınca sorumlu tutulmadığı şeye gelen zararlara ilişkin talepler,
d) Bu Kanunun 105 inci maddesinin üçüncü fıkrasına göre zorunlu mali sorumluluk sigortasının teminatı altında yapılacak motorlu araç yarışlarındaki veya yarış denemelerindeki kazalardan doğan talepler,
e) Motorlu araçta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlar,
f) Manevi tazminata ilişkin talepler.” hükmü ile zorunlu trafik sigortacısının hangi zararlardan sorumlu olmadığı düzenleme altına alınmıştır.
57. 2918 sayılı Kanun’un 91 inci maddesi yollaması ile 85/1, 86 ve 92 nci maddeleri incelendiğinde trafik kazası ile yüzde yüz kendi kusuru ile ölümüne neden olan sürücü ve işletenin mirasçılarının zorunlu malî sorumluluk sigortacısından destekten yoksun kalma tazminat talep edebileceklerine ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Gerek sürücünün gerekse işletenin yüzde yüz kendi kusuru ile ölümü durumunda mirasçıları işletenden nasıl tazminat talep edemeyeceklerse sigortacıdan da talep edemeyeceklerdir.
58. Sigortacılık Kanunu’nun 11 inci maddesinin dördüncü bendinde “Sigorta sözleşmelerinde kapsam dahiline alınmış olan riskler haricinde, kapsam dışı bırakılmış riskler açıkça belirtilir. Belirtilmemiş olan riskler teminat kapsamında sayılır.” ifadesi ile sigorta teminat kapsamı dışında olan teminatların genel şartlarda düzenleneceği belirtilmiştir. Kanunun vermiş olduğu bu yetkiye dayalı (poliçenin geçerli olduğu dönemde yürülükte bulunan) Yeni Genel Şartlar’ın “Teminat Dışı Kalan Hâller” başlığı altında A.6 ncı maddesinde sigorta teminatı dışında kalan hâller şu şekilde düzenlenmiştir:
Aşağıdaki hâller sigorta teminatı dışındadır:
a) İşletilme hâlinde olmayan araçların sebep olacağı zararlar,
b) Hak sahibinin kendi kusuruna denk gelen tazminat talepleri,
c) İlgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri,
ç) Sigortalının, eşinin, sigortalının usul ve fürunun, sigortalıya evlat edinme ilişkisiyle bağlı olanların, sigortalının birlikte yaşadığı kardeşlerinin, mallarına gelen zararlar sebebiyle ileri sürebilecekleri talepler,
d) Destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri,
e) Zarar görenlerin beraberinde bulunan bagaj ve benzeri eşya dışında sigortalı araçta veya bu araç vasıtasıyla çekilen römorkta/yarı römorkta taşınan eşyanın uğrayacağı zararlardan dolayı sigortalıya karşı ileri sürülecek talepler,
f) Manevi tazminat talepleri,
g) Sigortalının, Karayolları Trafik Kanunu uyarınca eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilere karşı yöneltebileceği talepler,
ğ) Sigortalının aracına veya bu araç vasıtasıyla çekilen römorklara ve yarı römorklara veya çekilen araçlara gelecek zararlar nedeniyle ileri sürülecek talepler,
h) Çalınan veya gasp edilen araçların sebep oldukları ve Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalının sorumlu olmadığı zararlar, aracın çalındığını veya gasp edildiğini bilerek binen kişilerin zarara uğramaları nedeniyle ileri sürülecek talepler ile çalan ve gasp eden kişilerin talepleri,
ı) Motorlu bisikletlerin kullanılmasından ileri gelen zararlar,
i) 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda belirtilen terör eylemlerinde ve bu eylemlerden doğan sabotajda kullanılan araçların neden olduğu ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununa göre sigortalının sorumlu olmadığı zararlar ile aracın terör eylemlerinde kullanıldığını veya kullanılacağını bilerek binen kişilerin zarara uğramaları nedeniyle ileri sürecekleri talepler, aracı terör ve buna bağlı sabotaj eylemlerinde kullanan kişilerin talepleri,
j) Motorlu araç kazalarından dolayı toprak, yeraltı suları, iç sular, deniz ve havanın kirlenmesi ya da kirlenme tehlikesi nedeniyle temizleme, toplanan atıkların taşınması ve bertarafı masrafları ile biyolojik çeşitlilik, canlı kaynaklar ve doğal yaşama verilen zararlar nedeniyle bozulan çevrenin yeniden oluşturulması ile ilgili çevresel zararlardan ileri gelen talepler,
k) Gelir kaybı, kâr kaybı, iş durması ve kira mahrumiyeti gibi zarar verici olguya bağlı olarak oluşan yansıma veya dolaylı zararlar nedeniyle yöneltilecek tazminat talepleri,
l) İlgili mevzuatla genel hükümlere tâbi kılınan talepler,
m) 2918 sayılı Kanunun 104 üncü ve 105 inci maddelerinde düzenlenen sorumluluklar
(Bu maddeler kapsamına dahil durumlar bu amaçla yaptırılan zorunlu mali sorumluluk sigortasına tâbidir.),
n) Cezai kovuşturmadan doğan tüm giderler ile idari ve adli para cezaları,
o) Bu Genel Şart ve ekleri ile tanımlanan teminat içeriği dışında kalan talepler.
Sigortacının bu maddenin birinci paragrafının (d) bendi kapsamında olmasına rağmen ilgililere yaptığı tazminat ödemeleri için sigortalının terekesine ve tereke borçlusu olan mirasçılarına sigortalının kusuru oranında ve ilgili mevzuat dahilinde müracaat hakkı saklıdır.”
59. Trafik kazası ile yüzde yüz kendi kusuru ile kendi ölümüne neden olan işleten ve sürücünün desteğinden yoksun kalanların işletenin sigortalısı olduğu aracın zorunlu malî sorumluluk sigortacısından destekten yoksun kalma tazminat talebinde bulunup bulunamayacağını belirleme açısından özellikle Genel Şartların A.6 ncı maddesinin (c) ve (d) bentlerinin de incelemesi gerekmektedir.
60. Poliçenin geçerli olduğu dönemde yürürlükte bulunan Genel Şartların A.6 ncı maddesinin (c) bendine göre ilgililerin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan tazminat talepleri teminat ile Genel Şartlar A.6 ncı maddesinin (d) bendine göre, destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri sigorta teminatı kapsamı dışındadır. Bir başka deyişle sigortacının sorumluluk kapsamı sigortalısının sorumluluğu ile sınırlıdır. Motorlu aracın işletilmesi ile meydana gelen trafik kazası ile doğan bir zarar işleten sigortalının sorumluluk riski kapsamında değilse, zorunlu malî sorumluluk sigortasının da teminat kapsamı dışındadır. Ayrıca destek şahsın kusuruna denk gelen zararlarda sigortanın teminat kapsamı dışında tutulmuştur. Yüzde yüz kendi kusuru ile kendi ölümüne neden olan sürücü veya işletenin kusurun tamamı kendisine ait olması nedeniyle desteğinden yoksun kalanların tazminat talepleri de zorunlu malî sorumluluk sigortasının teminatı kapsımı dışındadır.
61. Anayasa Mahkemesinin 17.07.2020 tarihli ve 2019/40 Esas, 2020/40 Karar sayılı kararı ile; 2918 sayılı Kanun’un 90 ıncı maddesinin birinci cümlesindeki “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” bölümünde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi, 2 nci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresi ve 92 nci maddesinin (i) bendinin iptaline, Kanun’un 90 ıncı maddesinin birinci cümlesinin “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” bölümünde yer alan “…bu Kanun…” ve “…öngörülen usul ve esaslara tabidir.” ibareleri ile 92 nci maddenin (g) ve (h) bentleri, 93 üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartları,…” ibaresinin, 97 nci maddesinin birinci cümlesinin ve 99 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “…zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarıyla belirlenen belgeleri,…” ibaresinin iptaline ilişkin itirazın da reddine karar vermiştir.
62. Uyuşmazlığın çözümü için Anayasa Mahkemesinin iptal ve itiraz ret kararının Genel Şartlar açısından sonuçlarının değerlendirilmesi gerekmektedir.
63. Anayasa Mahkemesinin 2918 sayılı Kanun’un 90 ıncı maddesinde “…bu Kanun ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda öngörülen usul ve esaslara tabidir.” bölümünde yer alan “…ve bu Kanun çerçevesinde hazırlanan genel şartlarda…” ibaresi, ikinci cümlesinde yer alan “…ve genel şartlarda…” ibaresinin iptalinin ne anlama geldiğini ortaya koymak açısından 2918 sayılı Kanun’un 90 ıncı maddesinin hangi alanı düzenlediğinin tespit edilmesi gerekmektedir.
64. Maddenin “Maddi ve manevi tazminat” olan yan başlığından da anlaşılacağı üzere bu madde sigortacının ödeyeceği tazminatın hesaplanmasına ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir. Destekten yoksun kalma zararları 6098 sayılı Kanun’un 53 üncü maddesinde bedensel zararlar ise aynı Kanun’un 54 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Keza haksız fiil sorumlusu açısından tazminatın belirlenmesinin usul ve esasları 55 inci maddede, tazminattan indirim nedenleri ise 51 ve 52 nci maddelerinde düzenlenmiştir.
65. Nitekim Anayasa Mahkemesi iptal gerekçesinde “Motorlu taşıt işletilmesi sebebiyle üçüncü kişilerin zarara uğraması hâlinde işletenin tazminat borcunun kapsamı 6098 sayılı Kanun’un gerçek zararın tazminini öngören kurallarına göre belirlenmektedir. Bu tazminat borcunun ödenmesini teminat altına almak amacıyla zorunlu kılınan mali sorumluluk sigortası uyarınca sigorta şirketinin borcunun kapsamı ise itiraz konusu kurallarda atıf yapılan genel şartlara göre belirlenmektedir. Bu da zarar gören üçüncü kişi ve işleten aleyhine buna karşılık sigorta şirketi lehine menfaat dengesinin bozulmasına yol açabileceği gibi aksi durum da söz konusu olabilecektir.” tespitini yapmıştır.
66. Anayasa Mahkemesinin 2918 sayılı Kanun’un 90 ıncı maddesinde vermiş olduğu kısmi iptal kararı ile madde değişiklikten önceki hâline getirilmiştir. 2918 sayılı Kanun’un 90 ıncı maddesinde 14.04.2016 tarihli ve 6704 sayılı Kanun’un 3 üncü maddesi ile değişiklik yapılmadan önce 01.06.2015 tarihine kadar 12.08.2003 tarihli Genel Şartlar hükümleri uygulanmıştır. Zira Genel Şartların hükümlerinin uygulanmasının hukukî dayanağı 2918 sayılı Kanun’un 90 ıncı maddesi değildir.
67. Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarının dayanağı 6102 sayılı Kanun’un 1425 inci maddesi, Sigortacılık Kanunu’nun 11 inci ve 2918 sayılı Kanun’un 93 üncü maddeleridir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, “Kanun’un 93. maddesinin birinci fıkrası, zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının Bakanlıkça tespit edileceğini ve Resmî Gazete’de yayımlanacağını öngörmektedir. Bu itibarla kural ile yürütmeye düzenleyici nitelikte işlem yapma yetkisinin tanındığı anlaşılmaktadır. Yukarıda da ifade edildiği üzere Anayasa’nın açıkça kanunla düzenlenmesini öngörmediği konularda kanunda genel ifadelerle düzenleme yapılarak ayrıntıların düzenlenmesinin yürütmeye bırakılması mümkündür. Öte yandan Anayasa’da münhasıran kanunla düzenleneceği öngörülen konularda da kanun koyucu temel kuralları saptadıktan sonra uzmanlık ve idare tekniğine ilişkin hususları yürütmeye bırakabilir. Yürütme organına böyle bir yetkinin tanınmış olmasının sebebinin ise zorunlu mali sorumluluk sigortası sözleşmesinin ana muhtevası niteliğindeki genel şartların Bakanlık tarafından belirlenmesini sağlamak suretiyle sözleşmenin güçlü tarafı olan sigorta şirketlerinin kendisi lehine olan sözleşme koşullarını dikte ettirmesinin önlenmesi olduğu görülmektedir” gerekçesi ile 2918 sayılı Kanun’un 93 üncü maddesinde yapılan itiraz iptal istemini reddetmiştir.
68. Anayasa Mahkemesi gerekçesinde şu ifadelere de yer vermiştir: “Kural uyarınca sigortalının sorumluluk riski kapsamında değerlendirilemeyecek risklerden doğan tazminat taleplerinden dolayı zorunlu mali sorumluluk sigortasına dayanılarak sigorta şirketinden talepte bulunulamayacaktır. Mali sorumluluk sigortasının sigortalının kanundan doğan hukukî sorumluluğunu teminat altına almak amacıyla zorunlu kılındığı dikkate alındığında, sigortalının hukukî sorumluluğu kapsamında olmayan tazminat taleplerinden dolayı sigorta şirketinin de sorumlu tutulamamasının işin niteliği gereği olduğu anlaşılmaktadır.
Sigorta şirketinin sorumluluğunun zorunlu mali sorumluluk sigortası ile teminat altına aldığı riskler ile sınırlandırılması suretiyle ilgililerin, işletenin dahi sorumlu olmadığı tazminat taleplerini sigorta şirketine yöneltmelerinin önüne geçilmesinin ve sigorta şirketinin mülkiyet hakkının korunmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda esasen sigortalıdan talepte bulunması mümkün olmayan ilgililerin, sigorta şirketinden de talepte bulunamamasının Anayasa’nın 17. ve 35. maddelerinde düzenlenen haklarını ihlal ettiği söylenemez. Kuralın ilgililerin menfaatleri ile sigorta şirketinin menfaatleri arasında makul bir denge kurulmasını engelleyen bir yönünün bulunmadığı görülmektedir.”
69. 2918 sayılı Kanun’un 91 inci maddesine göre sigortacı, işletenin 2918 sayılı Kanun’un 85 inci maddesinin birinci fıkrasındaki motorlu aracın işletilmesi sırasında üçüncü kişilere vermiş olduğu zararlardan sorumluluğunu üstlenmektedir. Bir başka deyişle sigortacının motorlu bir aracın işletilmesinden doğan zarardan sorumlu tutulabilmesi için öncelikle o zarardan işleten sigortalının sorumlu olması gerekir. İşleten sigortalının sorumlu olmadığı bir zarardan sigortacıyı sorumlu tutma imkânı bulunmamaktadır. Davacıların kendi desteklerinin tam kusuru ile kendi ölümüne neden olduğu olayda destekten yoksun kalma zararlarını işleten sigortalıya karşı nasıl ileri süremeyeceklerse sigortacıya karşıda ileri süremeyeceklerdir. Bu nedenle zorunlu malî sorumluluk sigortacısının, sigortalı işletenden daha fazla bir sorumluluk altına girmesi mümkün değildir.
70. Sigortacı, kendisinden sigorta tazminatı talep edenlere karşı işletenin yapabileceği tüm savunmaları ileri sürebilir. Yani sigortalı işleten hangi oranda sorumlu ise sigortacıda aynı oranda sorumludur (Ünan, S./ Yazıcıoğlu,E.: Sigorta Hukuku Sempozyumları, Ergüne, M.S.:Destekten Yoksun Kalma Tazminatı, İstanbul 2018, s. 18 vd.).
71. 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartların A.2 (d) bendinde sigortalının sorumlu olduğu zarar tanımında, A.3 üncü maddesinde sigortanın sorumluluk kapsamında ve A.5 inci (ç) maddesinde destekten yoksun kalma teminatı kapsamında sigortacının destekten yoksun kalma zararlarından sorumluluğunu motorlu araçların işletilmesi sonucu üçüncü kişinin ölümü ile sınırlandırılmış olması karşısında gerek işletenin kendisine karşı gerekse işleten adına hareket eden sürücünün işletene göre üçüncü kişi olmadığı göz önüne alındığında davacıların sigortacıdan destekten yoksun kalma zararlarını talep etmeleri mümkün görülmemektedir.
72. Ayrıca Genel Şartlar A.6 ncı (d) maddesinde destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmayan destek tazminatı talepleri ile destekten yoksun kalan hak sahibinin, sigortalının sorumluluk riski kapsamında olmakla beraber destek şahsının kusuruna denk gelen destek tazminatı talepleri teminat kapsamı dışında tutulmuş olması karşısında davacıların desteklerinin sorumluluk riski kapsamında olmayan desteğin tam kusuru ile kendi ölümüne neden olmadan kaynaklanan destekten yoksun kalma zararlarından sigortacıda sorumlu değildir.
73. O hâlde mahkemece; sorumluluk hukukunun genel ilkeleri, karayolları motorlu araçlar zorunlu malî sorumluluk sigortacısının Karayolları Trafik Kanunu’nda sınırları çizilen sorumluluk alanı ve 01.05.2015 tarihinde yürürlüğe giren Genel Şartların A.2 nci maddesinin (d) bendi, A.3 üncü maddesi, A.5 inci maddesinin (ç) bendi ve A.6 ncı maddesinin (d) bendi gereğince davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
74. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
75. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Dosyanın HMK’nın 373 üncü maddesi uyarınca kararı veren ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
28.02.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.