Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Hukuk Dairesi
E:2019/1972, K:2022/1051, T.:07.07.2022
MAHKEMESİ : ANKARA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
Taraflar arasında yukarıda bilgileri belirtilen kararın Dairemizce incelenmesi davacı vekili ile davalı … A.Ş. vekili tarafından istenmiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352. maddesi uyarınca, yapılan ön inceleme sonucu, istinaf dilekçesinin süresi içinde verildiği ve eksiklik bulunmadığı anlaşıldığından inceleme aşamasına geçilmiştir. İncelemenin dosya üzerinde yapılmasına karar verildi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ
İDDİANIN ÖZETİ
Davacı … vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili şirketin bayisi bulunduğu davalılardan … Gıda İnşaat Kuyumculuk Petrol Paz. San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ne bayilik sözleşmesinin ve gerçekleştirilecek ticari alışverişlerinin teminatı olarak 22/08/2007 tanzim, 24/12/2008 tarihli bononun tanzim edilerek verildiğini, senet metninde de bu hususun yazılı olduğunu ayrıca sözleşmenin 10. Maddesi değerlendirildiğinde de bu hususun anlaşılacağını ayrıca sözleşme tarihi ile senet tanzim tarihinin aynı olduğunu, senedin sözleşmenin tarafı olan … Gıda İnşaat Kuyumculuk Petrol Paz. San. Ve Tic. Ltd. Şti tarafından diğer davalı, …bankası A.Ş’ye alacağı kredinin teminatı olarak verildiğini, şirket yetkilisinin kredi taleplerinin kabul edilmemesine rağmen senedin iade edilmemesi nedeniyle bankaya bir örneği eklenen 25/12/2008 tarihli ihtarnamenin keşide edildiğini ayrıca 22/12/2008 tarihli ihtarname ile de bu senetlerin davalı şirkete borcu olmayan bayilerin teminat senedi olduğu hususunun davalı bankaya bildirilerek iadesinin talep edildiğini, davalı banka tarafından söz konusu senedin teminat senedi olduğu, diğer şirkete sözleşme karşılığı verildiği ve müvekkili şirketin borçlu olunmadığının bilinmesine karşın Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2011/4656 Esas sayılı dosyasında kötü niyetli olarak icra takibinin konu edildiğini belirterek, davanın kabulü ile müvekkilince Ankara 16. İcra Müdürlüğünün 2011/4656 Esas sayılı dosyasında takibe konulan senetten ötürü borçlu olmadığının tespitine ve fazladan ödenen bedelin istirdatına karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMANIN ÖZETİ
Davalı … A.Ş. vekili, icra takibinin kambiyo senedine dayalı olarak yapıldığını, kambiyo senetlerinin illetten mücerretliğini düzenleyen TTK’nun hükümleri gereği senedin borç ilişkisi dışında verildiği iddiasını kanıtlama yükümlülüğünün davacı üzerinde bulunduğunu, zaten herhangi bir ödeme iddiasında bulunmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir.
Davalı … İnşaat Kuyumculuk Petrol Paz. San. Ve Tic. Ltd. Şti’ne ilanen tebligat yapılmış, ancak cevap dilekçesi verilmediği gibi yargılamaya da katılınmamıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
Mahkemece, davacı ile davalı … …Ltd Şti arasındaki bayilik sözleşmesi kapsamında davacının sözleşmede kararlaştırılan şartlar ile verilen bayilik kapsamında davalıdan su satın alarak kalaba olarak nitelendirilen bölgede satmayı üstlendiği, sözleşmenin 10. Maddesinde teminat olarak 10.000 USD tutarlı senet vermeyi üstlendiği, davalı … Ltd. Şti tarafından çekilen ihtarnamede kredi alma amacıyla davacı tarafından verilen senet dahil olmak üzere 9 ayrı bayinin teminat senetlerinin talep ettikleri kredi teminatı olarak şubeye verildiği, iadesinin istenilmesine karşın iade edilmediği belirtilerek iadesinin istenildiği, davacı ile davalılardan … Ltd. Şti arasında düzenlenen bayilik sözleşmesinin 10. m.de icra takibine konu 10.000 USD tutarlı bononun teminat senedi olarak verilmesinin kararlaştırıldığı, bu senedin sözleşme ile aynı tarihi içerecek şekilde düzenlenerek üzerinde bedelin teminaten ahzolunmuştur ibaresinin yazılarak bu davalıya verildiği, söz konusu davalının çekeceği kredinin teminatı olarak davalı bankaya verdiği,davalının söz konusu senedin bayilerinden teminat olarak alındığı ve iadesi gerektiği yönünde bankaya çektiği ihtarname 22/12/2008 tarihli olup, buna rağmen senedin icra takibine konulduğu tarih ise 22/03/2011 olduğu, bu nedenle bankanın özellikle senedin üzerinde teminat ibaresi de yer almakla, ihtarname sonrasında iyi niyetli hamil olarak kabul edilemeyeceği, davalı bankanın, keşidecisi davacı lehtarı diğer davalı … Ltd. Şti olan bonodan ötürü kredi ilişkisi kapsamında şirketten alacaklı olup bu şirket açısından icra takibi yapmakta haklı olduğu ancak davacının davalı şirkete söz konusu bonodan ötürü borçlu olmadığı ve bu nedenle davacı açısından yapılan icra takibinin haklı olmadığı, icra takibinin kötü niyetle yapıldığının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili, davalı … Ltd Ştine bayilik sözleşmesinin teminatı olarak dava konusu senetin verildiğini, daha sonra senetin davalı … bankasına verildiğini, başlatılan icra takibine borca itiraz davası açıldığını, ardından bu davanın açıldığını, senedin teminat senedi olarak mahkemece kabul edildiğini, müvekkilinin davalılara borçlu olmadığının tespitine karar verildiğini, ancak dava açılmadan icra hukuk mahkemesinde açılan davada önce takibin durması için alacağın %20si oranında teminat yatırıldığını, davanın reddedilmesi nedeniyle teminat mektubunu paraya çevrilerek iş bankasına ödendiğini, müvekkilinin her iki davalı açısından da borçlu olmadığının tespit edildiğini, ancak 3.160,00TLnin iadesi konusunda mahkemece hüküm kurulmadığını, mahkemece istirdatını talep ettikleri 3.160,00TLnin harcının yatırılmadığını, ancak istirdat talep edilen miktarın borçlu olmadıklarına karar verilen miktarın içinde olduğunu ve dava açarken harçlandırıldığını, istinaf başvurusunun kabulü ile müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti hususunun aynen onanmasına, davalı … Bankasına ödenen 3.160,00TL’nin ödeme tarihi olan 12.07.2011 tarihinden başlayacak avans faizi ile birlikte davalı … veya temlik alan … A.Ş.’den alınarak müvekkiline iadesine karar verilmesini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı … A.Ş. Vekili; davacının takibe dayanak 22/08/2007 tanzim ve 24/12/2008 vade tarihli senedin teminat senedi olduğunu ve kayıtsız şartsız borç ikrarı içermediğini iddia ettiğini, davacının söz konusu iddialarının tutarsız olduğunu, senedin borç ilişkisi dışında verildiği iddiasını kanıtlama yükünün davacıda olduğunu, davacının ödeme yaptığına ilişkin herhangi bir iddiasının bulunmadığını, dava konusu senet temlik eden bankaya, teminat amacıyla değil temlik cirosuyla ve senet bedeli tahsil edildiğinde kredi borcuna mahsup edilmek üzere verildiğini, bankanın yetkili hamil olduğunu, “mücerretlik” ilkesi gereğince senedin borçlusu ile lehdar arasındaki temel borç ilişkisinden kaynaklanan ihtilafların müvekkilini ilgilendirmeyeceğini, bedelsizlik iddiası senet borçlusu ile lehdar arasındaki defilerin temlik eden bankaya ve müvekkile karşı ileri sürülemeyeceğinin Yargıtay kararları ile de sabit olduğunu, istinaf başvurusunun kabulü ile yerel mahkeme kararının bozularak müvekkili adına karar verilmesini belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
UYUŞMAZLIK KONUSU OLAN HUSUSLAR
Uyuşmazlık, davaya konu edilen bononun teminat olarak düzenlenip düzenlenmediği ile bu iddianın lehtar ve hamile karşı ispat edilip edilemediği noktasında toplanmaktadır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE
Dava, kambiyo senedine dayalı takip nedeni ile borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nin 355. maddesi uyarınca istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle sınırlı, ancak kamu düzenine ilişkin nedenler resen göz önünde tutularak yapılmıştır.
Davacı tarafından senet lehtarı ve hamil banka aleyhine açılan menfi tespit davasında senedin, “teminat senedi” olduğu ve davalılardan … Gıda İnş. Kuy. Pet. Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti. İle aralarındaki bayilik sözleşmesinin teminatı olarak verildiğini, her hangi bir borçlarının bulunmaması nedeni ile bedelsiz olduğunu iddia etmiş, her iki davalı aleyhine açılan dava mahkemece kabul edilmiş, davalılardan … Gıda İnş. Kuy. Pet. Paz. San. ve Tic. Ltd. Şti. Yönündeki kararın ise kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Diğer davalı olan bononun hamili … A.Ş. (İş Bankası A.Ş.) yönünden istinaf istemi ele alındığında;
Davacı – borçlunun maddi hukuka ilişkin tüm iddia vasıtalarının tamamı, geniş anlamıyla, defi olarak ifade edilir. Dar ve teknik anlamda kullanıldığında bu terim, davacının borçlu olduğu bir edimi, özel bir sebebe dayanarak yerine getirmekten kaçınma hakkı olarak tanımlanabilir. Türk Ticaret Kanunu sisteminde, kambiyo senetlerinde defi kavramı, geniş anlamda kullanılmakta ve bazen borcu ifadan kaçınma hakkı olarak teknik anlamdaki defiyi, bazen ise hakkın mevcut olmamasına dayanan itirazı kapsamaktadır. Bunların dışında defi, kambiyo senedi sebebiyle herhangi bir şekilde borç altına girmiş olan şahısların (keşideci, lehtar, ciranta, kabul eden muhatap, avalist) kendilerinden senet bedelini talep edenlere karşı ileri sürebilecekleri savunmaları da ifade etmek üzere kullanılmaktadır.
Defi konusu eldeki davada uygulanması gereken 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) üç ayrı maddesinde düzenlenmiştir. Bunlardan 659. madde, hamiline yazılı kıymetli evrakla ilgili defilere ilişkindir ve şu şekildedir:
(1) Borçlu hamile yazılı bir senetten doğan alacağa karşı, ancak senedin geçersizliğine ilişkin veya senedin metninden anlaşılan def’ilerle, alacaklı her kim ise ona karşı şahsen sahip olduğu def’ileri ileri sürebilir.
(2) Borçlu ile önceki hamillerden biri arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ilerin ileri sürülmesi, ancak senedi iktisap ederken hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması hâlinde geçerlidir.
(3) Senedin, borçlunun rızası olmaksızın tedavüle çıkarıldığı yolunda bir def’i ileri sürülemez.
687. madde ise, kambiyo senetlerinin bir türü olan poliçede defi kavramına yer vermektedir. Sözkonusu madde ise “(1) Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun.
(2) Alacağın temliki yoluyla yapılan devirlere ilişkin hükümler saklıdır.” hükmünü içermektedir. Poliçeler hakkındaki bu düzenleme, Kanun’un 778/1. maddesi gereğince bonolar hakkında da uygulanacaktır.
Son olarak Kanun’un 825. maddesinde emre yazılı senetlerde defiler “(1) Borçlu, emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak senedin geçersizliğine ilişkin veya senet metninden anlaşılan def’ilerle alacaklı kim ise ona karşı, şahsen haiz bulunduğu def’ileri ileri sürebilir.
(2) Borçlu ile önceki hamillerden biri veya senedi düzenleyen kişi arasında doğrudan doğruya varolan ilişkilere dayanan def’ilerin ileri sürülmesi, ancak senedi iktisap ederken hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması hâlinde caizdir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bu maddeler birlikte dikkate alındığında defi kavramının; senedin hükümsüzlüğüne ilişkin defiler, senet metninden anlaşılan defiler ve senedin önceki hamillerinden biriyle mevcut ilişkiden doğan defiler şeklinde üçlü bir ayırıma tabi tutulduğu söylenebilir.
Klasik bir ayrım olarak ise defilerin, etkili olduğu kişiler açısından mutlak ve nispi defiler olmak üzere ikiye ayrıldığı belirtilmelidir. Geçersizlik defileri ve senet metninden anlaşılan defiler olarak karşımıza çıkan mutlak defiler, kambiyo senedini ödemekle yükümlü olan şahsın kendisinden senet bedelini talep eden her hamile karşı ileri sürebileceği defilerdir. Nispi defiler ise, aynı zamanda şahsi defi olarak da adlandırılırlar ve adından da anlaşılacağı üzere herkese değil sadece belli bir senet alacaklısına karşı ileri sürülebilirler. Türk Ticaret Kanunu’nun yukarıda değinilen ilgili hükümleri incelendiğinde şahsi defilerin, borçlu ile önceki hamiller arasında doğrudan doğruya mevcut münasebetlere dayanan defilerden oluştuğu görülmektedir. Kural, bu defilerin müracaatta bulunan hamillere karşı ileri sürülememesi ise de istisnası senedi iktisap ederken hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması hâlidir (TTK. 571/II, 599/I, 737/II).
Menfi tespit davalarında kural olarak ispat yükü davalı alacaklı üzerindedir. Ancak dava kambiyo senetlerine ve bononun teminat amacıyla verildiği iddiasına dayalı ise davacı borçlu bu durumu yazılı delillerle ispatlamak zorundadır.
Davacı düzenleyen sıfatına sahip olup davalılar ise lehtar ve ciro yoluyla hamildir.
Kambiyo senetleri mücerret kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Ancak kambiyo taahhüdünde bulunmanın temelinde, şart olmamakla birlikte, genellikle satım, bağışlama, kira, taşıma gibi bir borçlandırıcı işlem vardır. Böyle bir borçlandırıcı işlem yoksa senedin hatır için verildiği varsayılır. Temel borç ilişkisinin taraflarından birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle kambiyo ilişkisi diye adlandırılan ve temel borç ilişkisinden bağımsız olan ikinci bir borç ilişkisi doğar. Zira bir borç ilişkisi için kambiyo taahhüdünde bulunulması tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça TBK’nin 133/2 maddesi gereğince borcun yenilenmesi sonucunu doğurmaz; kambiyo senedinin ifa yerine değil ifa uğruna verilmiş olduğu kabul edilir. Dolayısıyla bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur. Aynı durum, kambiyo senedinin tedavülü hâlinde de karşımıza çıkar. Bir kambiyo senedi ciro edildiği zaman ciranta ile ciro edilen kişi arasında kural olarak bir temel ilişki (asıl borç ilişkisi) bulunmaktadır. Ayrıca, bu iki kişi arasında kambiyo hukukundan doğan bir kambiyo ilişkisi de mevcuttur. Bu sebeple taraflar arasındaki temel borç ilişkisindeki bozukluklar kambiyo ilişkisini etkilemez. Temel borç ilişkisinden doğan def’iler, temel borç ilişkisi ile kambiyo ilişkisinin taraflarının aynı olması ve bile bile borçlu zararına hareket edilmesi hâlleri dışında, kambiyo ilişkisinde ileri sürülemez. Zira temel borç ilişkisi kendi hukukuna, kambiyo ilişkisi de kendi hukukuna tabidir.
Borçlu, kambiyo senedi nedeniyle alacaklıya karşı, genel olarak, ya kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ya da temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek menfi tespit talebinde bulunabilir. Başka bir deyişle borçlunun kambiyo senedi borcundan dolayı sorumlu olmaması, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan doğan nedenlerden kaynaklanabileceği gibi, temel borç ilişkisine yönelik nedenlere de dayanabilir. Bununla birlikte borçlunun takas def’ini kullanması hâlinde ise, ne temel borç ilişkisine, ne de kambiyo senedi borcuna dayanılmakta, borçlu, kambiyo senedinden doğan borcu ile hamildeki alacağını takas etmektedir.
Borçlunun, kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ileri sürerek açtığı menfi tespit davası esasında maddi hukuk anlamında bir itiraz sebebine dayanılarak açılmaktadır. Bu kapsamda hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit davalarında, uyuşmazlık temel ilişkiden değil, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan kaynaklanmaktadır. Bu davalarda, kural olarak, davacının iddiası çoğu kez tüm senet ilgilerine karşı öne sürülebilen mutlak def’ilere dayanmaktadır. Örneğin kambiyo senedinin zorunlu şekil şartları içermemesi, kambiyo alacağının zamanaşımına uğraması, vadeyi beklemeden istemde bulunulması, ciro zincirindeki kopukluk, başvuru hakkının yitirilmiş olması, senette yazılı kısmi ödeme açıklaması, sorumsuzluk kayıtları ya da bir kambiyo taahhüdünün senet yapma iradesindeki bozukluk nedeniyle sahibini bağlamayacağı yönündeki iddialar hükümsüzlük nedenine dayalı menfi tespit talebine konu oluşturur.
Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, öğreti ve uygulamada bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik ise, bir kambiyo senedinin ihdasına neden olan temel alacağın herhangi bir nedenle mevcut olmamasıdır (İnan, Nurkut: Türk Hukukunda Hatır Senetleri ve Özellikle Hatır Bonoları, Ankara, 1969, s.16). Başka bir deyişle bir kambiyo taahhüdünün temel alacağı geçersizse ya da sona ermişse, o kambiyo taahhüdü bedelsiz demektir. Bu anlamda senedin bedelsiz sayılmasında esas alınan husus, temel borç ilişkisinin kendisi değil, bu temel borç ilişkisinden doğan temel alacaktır. Bu itibarla bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmakta; borçlu olmadığını iddia eden borçluya, genel hükümlere göre bu durumu tespit imkânı verilmektedir. Dava neticesinde borçlu olunmadığının tespiti hâlinde ise davacı (borçlu) hakkında bir icra takibi başlatılması engellenmiş olacak veya başlatılan ve devam eden icra takibi iptal edilerek, davacının mevcut olmayan bir borcu ödemesi engellenmiş olacaktır.
Bedelsizlik iddiası, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 687. maddesi anlamında bir kişisel def’idir. Bedelsizlik bir kişisel def’i olduğundan düzenleyen tarafından kural olarak ancak senet lehtarına karşı ileri sürülebilir. Ancak borçlu, hamilin senedi bilerek kendi zararına devraldığını kanıtlamak şartıyla hamile karşı da bedelsizlik def’ini ileri sürebilir.
Bedelsizliğe dayalı menfi tespit davasının yasal dayanağı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 77 vd. maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmedir. Zira kambiyo senetlerinde geçerli olan mücerretlik (soyutluk) ilkesi gereğince, temel alacağın mevcut olmaması veya geçersiz olması, kambiyo senedinin hükümsüzlüğü sonucunu doğurmamakta; buna karşılık temel ilişkideki sakatlık, kambiyo borçlusuna, borçlu olmadığının tespitiyle birlikte, alacaklıya karşı sebepsiz zenginleşme def’ini dermeyan etme hakkını vermektedir.
Kambiyo senedinin düzenlenmesinde en önemli unsur temel alacağın varlığıdır. Ancak temel alacağın senedin tanzimi anında mutlak surette varlığı gerekli değildir. Başka bir deyişle kambiyo senedinin metninde muayyen bir meblağın yazılması gerekli ise de bu husus temel alacağın da muayyen olmasını gerektirmez; temel alacak doğduğu anda, senette yazılı olan miktardan az ise, senet kısmi bedelsizliğe uğrar (İnan, s. 45). Bu itibarla taraflar arasında temel ilişkinin varlığına rağmen, temel alacağı doğmamış ancak doğması mümkün ya da şarta bağlanmış bir alacak için veyahut da cezai şarta ilişkin olarak kambiyo senedi düzenlenebilir. Bu şekildeki bir alacağa bağlı olarak düzenlenen senet, vadesi gelmesine rağmen alacak doğmamışsa, o an için bedelsizdir. Fakat bu bedelsizlik geçici bir süre için olup, alacak doğunca senedin bedelsizliği alacak miktarı kadar ortadan kalkacaktır (Ertekin, Erol/Karataş, İzzet: Uygulamada Ticari Senetler, Ankara, 1998, s. 693). Bu kapsamda kambiyo senedinin teminat amacıyla verildiği iddiası da temelinde bedelsizliğe dayalı bir iddiadır. Ancak kural olarak kambiyo senedinin teminat olarak verilmesi senedin doğrudan bedelsizliğine yol açmaz; teminat altına alınan borcun yerine getirilmesi ve teminat ihtiyacının ortadan kalkması ile senet bedelsiz hâle gelir.
Temel borç ilişkisindeki bir edimin teminatı olarak düzenlenen kambiyo senetlerinde, teminat ettikleri husus gerçekleşinceye kadar geçici bedelsizlik, gerçekleşince kesin bedelsizlik söz konusudur. Eğer teminat ettikleri husus gerçekleşmez ise senette bedelsizlik ortadan kalkacaktır. Bu itibarla kambiyo senedinin teminat amacıyla düzenlenmesi hâlinde borçlu, senet lehtarın elindeyse (ciro görmemişse), teminatı talep etme şartlarının oluşmadığını (riskin gerçekleşmediğini) ya da alacaklının senedin teminatını oluşturduğu borç miktarını aşan bir talepte bulunduğunu kişisel def’i olarak öne sürebilir. Senet ciro edilmişse hamil senedin teminat senedi olduğunu biliyor ve borçlunun zararına hareket ediyorsa, anılan def’inin hamile karşı da öne sürülmesi mümkündür.
Hemen belirtilmelidir ki, kambiyo senedinin üzerinde teminat kaydı var ise ancak neyin teminatı olduğu belirtilmemiş ise bu kayıt kambiyo senedinin mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz. Buna karşılık senet üzerinde asıl borç ilişkisine atıf yapan veya ödemeyi şarta bağlayan kayıtlar olması durumunda senedin mücerretlik vasfı ortadan kalkacağından böyle bir senede dayanılarak kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takip yapılamaz. Başka bir deyişle kambiyo senedinin teminat senedi olduğunun senet metninden anlaşılması durumunda senedin mücerretlik vasfı ortadan kalkacağı için senet hükümsüzdür ve bu hükümsüzlük; borçlu tarafından, lehtara veya ciranta konumunda olan hamile karşı da ileri sürülebilir. Dolayısıyla senet metninden anlaşılan bu def’i mutlak defi niteliğinde olup, üçüncü kişilere karşı da ileri sürülebilir.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davaya konu edilen bononun “teminat senedi” olduğu davacı keşideci tarafından iddia edilmiş olup sözkonusu bono incelendiğinde bedel kaydı olarak “teminat” ibaresinin yer aldığı, bunun dışında yukarıda da açıklandığı neyin teminatı olduğu hususu açıkça belirli olmadığı anlaşılması karşısında bu kayıt kambiyo senedinin mücerrettik vasfını ortadan kaldırmaz.
Bu anlamda davacının davaya konu ettiği kambiyo senedinin “teminat” senedi olduğu iddiası şahsi bir defi niteliğinde olup mahkemece ciro yolu ile hamil olan davalı yönünden de dava kabul edilmiş ise de, senet ciro edilmişse hamil senedin teminat senedi olduğunu biliyor ve borçlunun zararına hareket ediyorsa, anılan def’inin hamile karşı da öne sürülmesi mümkündür.
Ancak ilk derece mahkemesinin ciro yolu ile hamil olan banka yönünden kabul gerekçelerinin bono üzerindeki bedel kaydı olarak “teminat” ibaresinin yer alması ile keşideci davalı şirketin bankaya çektiği ihtarname ile bononun teminat senedi olduğu yönündeki bildirimi olduğu nazara alındığında sözkonusu kabul gerekçeleri yerinde değildir. Zira senet metninde bononun neyin teminatı olduğunu gösterecek biçimde bir teminat kaydı yer almadığı gibi keşidecinin senedi temlik cirosu ile bonoyu devrinden sonra senedin teminat olarak verildiği yönündeki beyanına da itibar edilemez.
Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin davalılardan … A.Ş. Yönünden davanın kabulü doğru görülmediğinden, bu yöndeki istinaf itirazının 353/1-b-2 maddesi gereğince kabulü ile ilk derece mahkemesi düzeltilerek yeniden aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nun 349/2.maddesi gereğince FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE,
2-Davalı … A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜ ile;
3-Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/169 Esas 2016/497 Karar sayılı 27/10/2016 Tarihli kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince DÜZELTİLEREK YENİDEN ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE,
4-Davalı … A.Ş. Yönünden davanın REDDİNE,
5-Davanın davalı … İnş. Kuyumculuk Pet. Paz. San. Ve Tic. Ltd. Şti yönünden KABULÜ ile;
Davacı …’ın Ankara 16. İcra Müdürlüğü’nün 2011/4656 E. Sayılı dosyasında takibe dayanak keşidecisi olduğu, 22/08/2007 tanzim, 24/12/2008 vadeli 10.000 USD bedelli, Lehtarı … Gıda Ltd. Şti. Olan senetten ötürü, davalı … İnş. Kuyumculuk Pet. Paz. San. Ve Tic. Ltd. Şti’ye borçlu olmadığının TESPİTİNE,
a-Kötü niyet tazminat isteminin koşulları bulunmamakla REDDİNE,
b-Alınması gerekli 1.213,72 TL harçtan peşin alınan 263,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 949,82 TL harcın davalı … İnş. Kuyumculuk Pet. Paz. San. Ve Tic. Ltd. Şti’den alınarak HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
c-Davacı tarafından yapılan 500,00 TL bilirkişi ücreti, 136,75 TL posta gideri ve v.s.masrflar olmak üzere toplam 636,75 TL yargılama giderinin davalı … İnş. Kuyumculuk Pet. Paz. San. Ve Tic. Ltd. Şti’den alınarak davacıya verilmesine,
d-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş bulunduğundan AAÜT gereğince 2.132,14 TL nispi vekalet ücretinin davalı … İnş. Kuyumculuk Pet. Paz. San. Ve Tic. Ltd. Şti’den alınarak davacıya verilmesine,
e-Davacı tarafından yatırılan 263,90 TL peşin harcın davalı … İnş. Kuyumculuk Pet. Paz. San. Ve Tic. Ltd. Şti’den alınarak davacıya verilmesine,
f-Davalı … A.Ş. kendisini vekil ile temsil ettirmiş bulunduğundan AAÜT gereğince 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak adı geçen davalıya verilmesine,
g-Taraflarca yatırılan gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana iadesine,
İstinaf aşamasında yapılan harç ve masraflar yönünden ;
5-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı ve davalı … A.Ş. tarafından yatırılan istinaf karar ve ilam harcının karar kesinleştiğinde ve istek halinde yatıranlara iadesine,
6-İstinaf aşamasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yapılan istinaf posta giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına
9-HMK’nin 333.maddesi gereğince gider avansından kalanının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine
10-Kararın tebliğinin ilk derece mahkemesince yapılmasına,
HMK’nin 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu 07.07.2022 tarihinde oybirliği ile karar verildi.