Yargıtay 11. Hukuk Dairesi
E:2023/3784, K:2024/6352, T:12.09.2024
- Kanuni yedek akçe haricinde yedek akçe ayrılmasının kanun ve esas sözleşme ile dürüstlük kuralına aykırı olduğu iddiasının iptal sebebi olarak ileri sürülebileceği
- Kâr ve kazanç paylarının belirlenmesi ve dağıtılmasına ilişkin karar alma yetkisinin genel kurulun devredilemez yetkileri arasında bulunduğu, pay sahibinin kâra katılma hakkının doğması için genel kurulda kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre kâr dağıtımı kararı alınmış olmasının zorunlu olduğu
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/147 Esas, 2023/683 Karar
HÜKÜM : Esastan ret
İLK DERECE MAHKEMESİ : Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2020/758 E., 2020/851 K.
Taraflar arasındaki alacak davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir.
Kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davacılar vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildi. Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip, gereği düşünüldü.
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin miras yolu ile davalı şirketin ortağı olduklarını, ancak muris muvazası ile davacı …’in hisselerinden mahrum kaldığını, buna ilişkin açılmış muris muvazaasına dayalı dava bulunduğunu, davalı şirketin 1998 ve 1997 yılında kâr payı dağıtımına karar verildiğini ancak uygulanmadığını, 1993, 1994, 1995, 1996 yıllarında yapılan olağan genel kurul toplantılarında kâr dağıtımı ile ilgili karar alınmadığını, 1999, 2000, 2001, 2002, 2003, 2004, 2005, 2006, 2007, 2008, 2009, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015 yıllarında yapılan olağan genel kurul toplantılarında ise şirket kârlarının kanuni yedek akçeler ayrıldıktan sonra kalan kısmının olağanüstü yedek akçe olarak ayrılmasına karar verilip olağanüstü yedek akçeye ayrılan kârların bir kısmı ya da tamamının hakim hissadarlar tarafından yönetim kurulu eliyle eşitlik ilkesi de ihlal edilerek gayri resmi olarak hakim hissedarlara dağıtılmak suretiyle haksız zenginleşmeye sebebiyet verildiğini, şirketin kâr payı dağıtmama konusunda direngen hale geldiğini, ancak şirkette 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun(6102 sayılı Kanun) 523 üncü maddesindeki istisnai hallerin gerçekleşmediğini ileri sürerek davanın kabulü ile davalı şirket genel kurullarında alınan şirket karlarının kanuni yedek akçeler ayrıldıktan sonra kalan kısmının olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına ilişkin kararların yoklukla malul olduğunun tespitini ve butlanını, davalı şirketin kurulduğu 1992 yılından itibaren kâr paylarının tespitini, her bir davacı için fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 10.000,00’er TL olmak üzere toplam 20.000,00 TL kâr payı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline, 1997 ve 1998 yıllarında dağıtılmayan kâr payları için kâr paylarının tespiti ile her bir davacı için 10.000,00’er TL olmak üzere fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 20.000,00 TL’nin tahsiline, muris muvazaasına dayalı davanın bekletici mesele yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacıların gerçekleşen tüm genel kurullara karşı dava açtıklarını, taleplerin açıklık içermediğini, davacıların taleplerinin ayrı ayrı zamanaşımı ve hak düşürücü süreden reddinin gerektiğini, davacıların aktif dava ehliyetinin bulunmadığını, …’in müvekkili şirkete ortak oluşuna dayanak işlemin 2009 yılında tesis edildiğini, dava dilekçelerinde …’in müvekkili şirketteki ortaklığının muvazaalı biçimde gerçekleştiğinin kabul edildiğini, davacı … bakımından ortak olmadığı döneme ilişkin talepte bulunması imkanının olmadığını, davacı …’un şirket ortağı olmasından bu yana her genel kurul toplantısına katılarak kabul oyu verdiğini, … oluncaya kadar kendisine velayeten …’in, … olduktan sonra kendisinin toplantılara katıldığını, davacı …’in ise hiçbir zaman şirket ortağı olmadığını, davacı …’in müvekkili şirketin ortağı olan birtakım kimselere ikame ettiğini beyan ettiği davaların müvekkili şirketle ilgisinin bulunmadığını, davanın dürüstlük kuralına aykırı şekilde açıldığını, genel kurul kararlarının tümünün usule ve yasaya uygun olduğunu, kâr payının ortaklara dağıtılmasına ilişkin kararların gereğinin eksiksiz olarak yerine getirildiğini, paydaşların oybirliğiyle alınan kararların yok hükmünde sayılmasının mümkün olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile … tarafından 1999, 2000, 2001, 2002, 2003, 2004, 2005, 2006, 2007, 2008, 2009 yılı genel kurullarında şirket karlarının kanuni yedek akçeler ayrıldıktan sonra kalan kısmının olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına ilişkin kararlarının butlanı talep edilmiş ise de, davacının davalı şirketin 26.02.2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında pay sahibi olduğu, 2010 yılı öncesinde şirkette pay sahibi sıfatı bulunmadığından bu genel kurullarda alınan kararların butlanını ileri süremeyeceği, … tarafından 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015 yılları genel kurullarında şirket kârlarının kanuni yedek akçeler ayrıldıktan sonra kalan kısmının olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına ilişkin kararların butlanı talep edilmiş ise de pay sahibinin genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, anonim şirketlerin … yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararlarının batıl olacağının düzenleme altına alındığı, şirket kârlarının kanuni yedek akçeler ayrıldıktan sonra kalan kısmının olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına ilişkin kararının iptal edilebilir nitelikte kararlardan olduğu, batıl olduğunun ileri sürülemeyeceği, … tarafından dağıtılmayan kâr paylarının tespiti ve tahsili talep edilmiş ise de genel kurul tarafından, kâr payı dağıtımına karar verilmediği sürece, pay sahibinin şirkete karşı ileri sürebileceği muaccel bir kâr payı alacağından söz edilemeyeceği, davacının 1997 ve 1998 yılı genel kurulları haricinde kâr payı dağıtılması yönünde alınmış bir genel kurul kararı olduğunu ve davanın genel kurul kararına karşı açıldığını iddia etmediği, dosya içerisindeki genel kurul kararlarından da bu yönde alınmış bir karar bulunmadığının tespit edildiği, davacı … tarafından 1997 ve 1998 yıllarına ilişkin kâr paylarının tahsili talep edilmiş ise de 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 147 nci maddesinin 4 üncü fıkrasına göre bir ortaklıkta, ortaklıkta ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklara 5 yıllık zamanaşımı uygulanacağının hüküm altına alındığı ve davalı tarafça süresi içerisinde zamanaşımı itirazında bulunulduğu, bununla birlikte davacının davalı şirketin 26.02.2010 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında pay sahibi olduğu 2010 yılı öncesinde şirkette pay sahibi sıfatı bulunmadığından bu yöndeki taleplerinde öncelikle aktif husumet ehliyeti bulunmadığı, davacı … red gerekçelerinin davacı … yönünden de geçerli olduğu, genel kurullarda şirket kârlarının kanuni yedek akçeler ayrıldıktan sonra kalan kısmının olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına ilişkin kararların iptal edilebilir nitelikte kararlar olduğu, batıl olduğunu tespiti istenemeyeceği, kâr payı dağıtılmasına ilişkin karar tesis edilmeyen genel kurullar yönünden kâr payı isteminin muaccel olmadığından reddinin gerektiği, 1997 ve 1998 yılı kâr payı dağıtım kararlarına karşı zamanaşımı süresinin dolduğu, bununla birlikte …’in davalı şirkette pay sahipliğinin bulunmadığı, bu hususun öncelikli olarak değerlendirilmesi gerektiğinden red gerekçesinin aktif husumet ehliyeti olması gerektiği gerekçesiyle davacı … yönünden açılan davanın aktif husumet ehliyet yokluğu nedeniyle reddine, davacı … yönünden; 1999, 2000, 2001, 2002, 2003, 2004, 2005, 2006, 2007, 2008, 2009 yılı genel kurullarına ilişkin butlan taleplerinin aktif husumet ehliyet yokluğu nedeniyle reddine, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015 yıllarına ilişkin kararların yoklukla malul olduğunun tespiti talebinin reddine, dağıtılmayan kâr payının tespit ve tahsiline yönelik talebin reddine, 1997 ve 1998 yıllarına ilişkin kar paylarının tahsiline yönelik talebin aktif husumet ehliyet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
IV. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. İstinaf Sebepleri
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle; davacı … için kuruluştaki muvazaanın ve muris …’nın gerçek pay oranının tespiti ile …’in miras payı oranındaki hisselerinin … adına tescili amacıyla, dava dışı …, … ve … aleyhine Bakırköy 4 Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açıldığı, bu davanın bekletici mesele yapılması yönündeki talepleri değerlendirilmeksizin davacı …’in tüm taleplerinin aktif husumet yokluğundan reddine karar verilemeyeceğini, öte yandan mahkemece davacının tüm talepleri aktif husumet yokluğundan reddedilmiş olmakla birlikte, gerekçede diğer davacı … açısından yapılan açıklamaların … yönünden de geçerli olduğu belirtilerek işin esasına girilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldı ki bu gerekçelerin de yerinde olmadığını, kâr payı alacağı istemleri bakımından zamanaşımı süresinin dolmadığını; davacı … için ise; 1997 ve 1998 yıllarında alınan kâr payı dağıtım kararının icrası için usulden ret kararına rağmen işin esasına girilip değerlendirme yapıldığını, 2010, 2011, 2012, 2013, 2014, 2015 yıllarında yapılan olağan genel kurul toplantılarında şirket kârlarının kanuni yedek akçeler ayrıldıktan sonra kalan kısmının olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına ilişikin olarak alınan kararların 6102 sayılı Kanun’un 447 nci maddesi gereği batıl olduklarını, mahkemenin bu kararların iptal edilebilir olduğuna yönelik kabulünün yerinde olmadığını, şirketin kuruluşundan bu yana kâr payı dağıtılmasına dair karar alınmamış ve tüm karın yedek akçeye ayrılmış olmasının, kâr ve tasfiye payı hakkına ilişkin aynı Kanunun 507, kâr payı ile yedek akçeler arasındaki ilişkiyi düzenleyen 523 ve eşit işlem ilkesini düzenleyen 357 maddelerini ihlal ettiğini, böylece pay sahibinin kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki kâr payı alma hakkını ortadan kaldırdığı gibi anonim şirketin … yapısını bozucu mahiyette olduğunu, davacı …’un 1999 ile 2009 yılları olağan genel kurullarında alınan kârın olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına dair kararlar kesin hükümsüz olduklarından, bu dönemde pay sahibi olmasa dahi davacı … tarafından kesin hükümsüzlüğün ileri sürülebileceğini, davacı …’un kâr payının tespiti ve tahsili talebinin, genel kurul kararı bulunmadığından reddine karar verilmesinin de isabetsiz olduğunu, zira genel kurulun keyfi olarak kâr payı dağıtımına direnemeyeceğini, şirketin kâr payı dağıtılmamasına yönelik haklı nedene dayanmayan direnimi karşısında pay sahiplerinin kazancının kanun hükümlerine göre tespitini ve dağıtılmasını talep edebileceklerini, somut olayda zamanaşımı sürelerinin dolmadığını beyan ederek kararın kaldırılmasını istemiştir.
C. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile davacılar vekilinin bekletici mesele yapılmasını istediği dava dosyasının akıbetinin belli olmadığı, davacı … bakımından ileri sürülen istinaf sebepleri değerlendirildiğinde; davacının davalı şirkette pay sahibi olmadığı tarafların kabulünde olup, muris … …’in 08.06.2020 tarihinde vefat ettiği, davacının davalı şirkette aslen değil miras yoluyla pay sahibi olduğunu iddia ettiği, diğer ifade ile yukarıda bilgileri verilen dava ile davalıların şirketteki paylarının muris muvazaası nedeniyle gerçekte muris …’nın terekesine ait olduğunun tespitinin talep edildiği, muris muvazasına dayalı davanın kabul edilmesi halinde dahi, davacının mirasa dayalı pay sahipliğinin mirasın açıldığı 08.06.2020 tarihinden sonra ve mirasın paylaşılması ile doğacağı, bu tarihten önce davacının şirkette pay sahibi bulunmadığı, dava tarihi itibariyle yapılmış son genel kurulun murisin vefatından önce 09.12.2019 tarihinde yapıldığı, dava konusu edilen tüm genel kurulların yapılış tarihleri itibariyle davacının davalı şirkette pay sahibi olmadığı, mahkemece anılan genel kurullarda verilen, karın olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına ilişkin kararların batıl olduğunun tespiti talebi bakımından davacının aktif husumetinin bulunmadığına dair kararın yerinde olduğu, dosyaya mübrez mirasçılık belgesine göre; muris …’nın yasal mirasçıları davacı … ve … ile … …, … … ve … olduğu, yasal mirasçıların terekeden doğan hakları elbirliği ile kullanabilecekleri, buna göre davalı şirkete karşı, dava konusu genel kurullarda alınan kararların batıl olduğunun tespiti veya iptali davası açma hakkı terekeden doğan bir hak olup, davacının aktif husumeti bulunmadığı, bu izahın, davacının ileri sürdüğü dağıtılmasına karar verilmeyen kâr payı alacaklarının tespiti talebi ile 1997 ve 1998 yılına ait dağıtılmasına karar verilen kâr payının tahsili talepleri bakımından da geçerli olduğu, davacının aslında, muris …’ya ait olduğunu iddia ettiği paylara tekabül eden dağıtılmasına karar verilmeyen kâr payı tutarları ile 1997 ve 1998 yıllarına ait kâr paylarının miras payı oranında kendisine ödenmesine karar verilmesini talep ettiği, özünde terekeye ait olan kâr payı tutarlarının terekeye ödenmesi talep edilmediğine göre, dava dışı yasal mirasçıların açılan davaya muvafakat edip etmediklerinin araştırılmasına da lüzum bulunmadığı, sonuca etkili olmayacak muris muvazasına dayalı davanın bekletici mesele yapılmamış olmasında da isabetsizlik mevcut olmadığı, davacı … yönünden ileri sürülen istinaf sebepleri bakımından yapılan değerlendirmede; davacının tüm taleplerini pay sahipliğine dayandırdığı, davalı şirketin incelenen sicil kayıtlarından, davacının davalı şirkete 2010 yılında %12 pay oranı ile ortak olduğu, bu tarihten önce şirkette pay sahibi olmayan davacının 1999 ila 2009 yılları arası olağan genel kurullarında alınan kararların batıl olduğunu tespit veya iptal davası açmak bakımından aktif husumeti bulunmadığı gibi, şirketin kuruluşundan 2009 yılına karar dağıtımına karar verilmiş veya verilmemiş kâr paylarının tespiti ve tahsili talepleri bakımından da aktif husumetinin bulunmadığı, davacının 2010 ila 2015 yılları olağan genel kurullarında alınan, kârın olağanüstü yedek akçeye ayrılması kararlarının iptali talebi yönünden ise; 26.02.2010 tarihli genel kurulda davacının da içerisinde olduğu tüm payların temsil edildiği, 2008 yılı karının olağanüstü yedek akçe olarak şirket bünyesinde tutulmasına oy birliği ile karar verildiği, 19.01.2011 tarihli genel kurulda davacının da içerisinde olduğu tüm payların temsil edildiği, 2009 yılı kârının olağanüstü yedek akçe olarak şirket bünyesinde tutulmasına oy birliği ile karar verildiği, 31.10.2011 tarihli genel kurulda davacının da içerisinde olduğu tüm payların temsil edildiği, 2010 yılı kârının olağanüstü yedek akçe olarak şirket bünyesinde tutulmasına oy birliği ile karar verildiği, 14.01.2014 tarihli genel kurulda davacının da içerisinde olduğu tüm payların temsil edildiği, 2011 ve 2012 yılları kârının olağanüstü yedek akçe olarak şirket bünyesinde tutulmasına oy birliği ile karar verildiği, 15.12.2016 tarihli genel kurulda davacının da içerisinde olduğu tüm payların temsil edildiği, 2013, 2014 ve 2015 yılları kârının olağanüstü yedek akçe olarak şirket bünyesinde tutulmasına oy birliği ile karar verildiği, davacının kararlara muhalif kalmadığı gibi olumlu oy kullandığı, bu kararlara karşı davacının özel dava şartı noksanı bulunduğundan iptal davası açma hakkı bulunmadığı, nitekim davacı tarafından eldeki davanın iptal davası değil butlan davası olduğunun beyan edildiği, mahkemece de bu çerçevede değerlendirme yapıldığı, ancak 6102 sayılı Kanun’un 523 üncü maddesinin birinci ve ikinci fıkraları uyarınca genel kurula; aktiflerin yeniden sağlanabilmesi için gerekliyse, yahut tüm pay sahiplerinin menfaatleri dikkate alındığında, şirketin sürekli gelişimi ve olabildiğince kararlı kâr payı dağıtımı yönünden haklı görülüyorsa, kanunda ve esas sözleşmede öngörülenden başka yedek akçe ayrılmasına karar verme yetkisi tanındığı, bu koşulların oluşmadığı, bu nedenle kanuni yedek akçe haricinde yedek akçe ayrılmasının kanun ve esas sözleşme ile dürüstlük kuralına aykırı olduğu iddiasının aynı Kanun’un 445 inci maddesi uyarınca iptal sebebi olarak ileri sürülebileceği, mahkemece bu gerekçe ile talebin reddine karar verilmesinde isabetsizlik mevcut olmadığı, davacının şirket ortağı olduğu 2010 yılından dava tarihine dek dağıtılması gereken kâr payının tespiti talebi bakımından; Kanun’un 408 inci maddesinin ikinci fıkrasının (d) bendi uyarınca kâr ve kazanç paylarının belirlenmesi ve dağıtılmasına ilişkin karar alma yetkisinin genel kurulun devredilemez yetkileri arasında bulunduğu, nitekim 507 nci maddenin birinci fıkrası uyarınca pay sahibinin kâra katılma hakkının doğması için genel kurulda kanun ve esas sözleşme hükümlerine göre kâr dağıtımı kararı alınmış olmasının zorunlu olduğu, incelenen genel kurul kararlarında kâr payı dağıtımı kararı alınmadığı, mahkemece davacının talep edebileceği doğmuş bir kâr payı alacağının bulunmadığı kabulü ile talebin reddine karar verilmesinde de isabetsizlik mevcut olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
Davacılar vekili temyiz dilekçesinde istinaf dilekçesindeki beyanlarına ek olarak muris muvazasına dayalı davanın sonucuna göre davacı …’in ortak olmadan önceki genel kurullar bakımından da talepte bulunabileceği ihtimaline binaen bekletici mesele talebinin kabulü gerektiğini, zira ortak olunmadan öncesine ait kararlara ilişkin de yeni pay sahibinin butlan tespiti talebinde bulunabileceğini, talep edilen kâr payı kaleminin terekeye ait olmadığını, mirasçılardan herbirinin terekedeki haklarının korunmasını isteyebileceğini, butlana dayalı davada olumsuz oy şartı aranmayacağını beyan ederek kararın bozulmasını istemiştir.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Dava; davalı şirketin 1999 ila 2015 yılları arasında yapılan olağan genel kurul toplantılarında alınan, yıllık kardan kanuni yedek akçeler ayrıldıktan sonra kalan karın tamamının olağanüstü yedek akçeye ayrılmasına yönelik kararların yoklukla malul olduklarının tespiti, davalı şirketin kurulduğu 1992 yılından dava tarihine dek her bir davacının hakettiği kâr payının tespiti ile davacılara ödenmesi, 1997 ve 1998 yıllarına ilişkin olağanüstü genel kurulda alınan kâr payı dağıtımı kararının yerine getirilmediğinden bahisle bu yıllara ait karların davacılara ödenmesi istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 369 uncu maddesinin birinci fıkrası ile 370 ve 371 inci maddeleri.
2. 6102 sayılı Kanun’un 408, 446, 447, 523 üncü maddeleri.
3. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 640 ıncı maddesi.
3. Değerlendirme
1. Bölge adliye mahkemelerinin nihai kararlarının bozulması 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
2. Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacılar vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeple;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA,
Aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlere yükletilmesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
12.09.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.