Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
E:2024/497, K:2024/486, T:02.10.2024
- Konkordato
- Karma Konkordato
- Teklifin Borçlunun Kaynakları İle Orantılı Olması Şartı
MAHKEMESİ : Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2023/1061 E., 2023/1142 K.
KARAR : Tasdik talebinin reddine
ÖZEL DAİRE KARARI: Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 14.09.2023 tarihli ve
2023/2455 Esas, 2023/2733 Karar sayılı BOZMA kararı
Konkordato isteminden dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince talep eden … yönünden konkordato tasdik talebinin reddine, Hikmet Mağazacılık Giyim San. ve Tic. Ltd. Şti ve Teori Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden konkordato tasdik talebinin kabulüne karar verilmiştir.
Kararın alacaklılar Türkiye Halk Bankası A.Ş., … Finansbank A.Ş., Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., Gelecek Varlık Yönetim A.Ş., …, Türk Ekonomi Bankası A.Ş., Türkiye İş Bankası A.Ş. ve … Başkanlığı vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince yapılan inceleme sonucunda alacaklı Türkiye İş Bankası A.Ş. vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine, alacaklı … Başkanlığı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinin reddine, diğer alacaklılar vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı alacaklılar Türk Ekonomi Bankası A.Ş., Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., Türkiye Halk Bankası A.Ş. ve Gelecek Varlık Yönetim A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 6. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
Direnme kararı alacaklılar Türk Ekonomi Bankası A.Ş. ile T.C. Ziraat Bankası A.Ş. vekilleri tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. TALEP
Konkordato talep edenler vekili dilekçesinde; müvekkillerinin ülkede ve dünyada özellikle Covid 19 pandemisinin etkisiyle ekonomik daralmadan kaynaklanan darboğaz neticesinde konkordato ön projesi çerçevesinde faaliyetlerini değişen şartlara göre uyarlama ve yeni koşullara uyum sağlayarak daha sağlıklı bir şekilde devam ettirme kararı aldığını, bu sayede aktif ve pasif dengesini düzeltmek suretiyle mevcut borçlarını şu an içinde bulunduğu ödeme güçlüğünden kurtularak ödeme imkânına kavuşacağını ileri sürerek 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (2004 sayılı Kanun) 285 ve devamı maddeleri gereğince teklif edilen konkordato projesinin tasdikine karar verilmesini talep etmiştir.
II. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 02.12.2021 tarihli ve 2020/339 Esas, 2021/1140 Karar sayılı kararı ile;
Talep eden … yönünden, teklif edilen konkordatonun 2004 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinde öngörülen çoğunlukla kabul edilmediği anlaşıldığından tasdik şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle konkordato talebinin reddine,
Hikmet Mağazacılık Giyim San. ve Tic. Ltd. Şti. ve Teori Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden ise, Konkordato projesinin 2004 sayılı Kanun’un 305 inci maddesindeki tasdik şartlarını sağladığı gerekçesiyle talep eden şirketlerin konkordato projesinin tasdik talebinin kabulü ile konkordatoya tabi borçların, konkordatonun tasdiki tarihinden sonra bir yıl ödemesiz olmak üzere toplam altı yılda, altı aylık dönemler hâlinde toplamda on bir taksitte, ilk taksit ödemesi en az 20.000,00 TL, devam eden taksitler ise en az 10.000,00 TL olmak koşuluyla; her bir alacaklının alacağının; 30.12.2022 tarihinde %5’inin, 30.06.2023 tarihinde %2,5’inin, 31.12.2023 tarihinde %2,5’inin, 30.06.2024 tarihinde %7,5’inin, 31.12.2024 tarihinde %7,5’inin, 30.06.2025 tarihinde %10’unun, 31.12.2025 tarihinde %10’unun, 30.03.2026 tarihinde %12,5’inin, 31.12.2026 tarihinde %12,5’inin, 30/06/2027 tarihinde %15’inin, 31.12.2027 tarihinde %15’inin borçlular tarafından sunulan ödeme takvimi uyarınca ödenmesine karar verilmiştir.
III. İSTİNAF
A. İstinaf Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklılar Türkiye Halk Bankası A.Ş., … Finansbank A.Ş., Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., Gelecek Varlık Yönetim A.Ş., …, Türk Ekonomi Bankası A.Ş., Türkiye İş Bankası A.Ş. ve … Başkanlığı vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
B. Gerekçe ve Sonuç
Bölge Adliye Mahkemesinin 05.04.2023 tarihli ve 2022/153 Esas, 2023/582 Karar sayılı kararı ile;
1. Türkiye İş Bankası A.Ş. yönünden, konkordatonun tasdikine ilişkin itirazda bulunmadığı, toplantıya katılıp red oyu kullanmadığı gerekçesiyle istinaf başvurusunun usulden reddine,
2. … Başkanlığı yönünden, süresinde istinaf talebinde bulunulmadığı gerekçesiyle istinaf başvuru dilekçesinin reddine,
3. Diğer alacaklılar yönünden ise, borçlu şirketlerin, vade konkordatosu talep etmiş olmaları yanında yine borca batık olmayan şirketlerin tenzilat talebinde bulunmasında yasal engel olmadığı, şirketlerin borçlarını daha kısa vadede veya faiziyle birlikte ödemesinin mümkün gözükmediği, iflas hâlinde iflas tasfiyesinin yaklaşık beş yıl ve daha fazla sürdüğü, bu nedenle ödeme vadesi olarak daha kısa süre teklif edilmesinin ve ödemelerin faiziyle yapılmasının mümkün olmadığı, kabul eden alacaklı sayısı ve alacak miktarı göz önüne alındığında iflasa nazaran daha avantajlı sonuç doğuracağı, 20.000,00 TL altında kalan alacak tutarının toplam alacak tutarı içerisinde az bir yer teşkil ettiği, projenin kabul edilmesine esas alınan alacaklı sayısı ve alacak tutarında etkisi olmadığı, çekişmeli hâle gelen alacakların konkordatoya dahil olmamasına ilişkin kararın maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediği, çekişmeli alacaklar için depo kararı verilmesi noktasında hâkime takdir yetkisi verildiği, dosya kapsamında mahkemece depo kararı verilmemesinde hata görülmediği, İlk Derece Mahkemesince verilen tasdik kararında usul ve esas bakımından hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle diğer alacaklıların istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiştir.
IV. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ
A. Bozma Kararı
1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde alacaklılar Türk Ekonomi Bankası A.Ş., Yapı ve Kredi Bankası A.Ş., Türkiye Halk Bankası A.Ş. ve Gelecek Varlık Yönetim A.Ş. vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
2. Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 14.09.2023 tarihli ve 2023/2455 Esas, 2023/2733 Karar sayılı kararı ile,
“…Konkordato, borçlarını vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlunun, vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için başvurabileceği kendine özgü bir cebri icra kurumudur. Konkordatoda amaç, elinde olmayan nedenlerle işleri iyi gitmeyen, mali durumu bozulmuş olan ve borçlarını ödeyip faaliyetlerini devam ettirmek isteyen dürüst borçluyu koruyarak mali durumunun iyileşmesini sağlamak ve alacaklıların, borçlunun muhtemel bir iflasına nazaran daha fazla ölçüde alacaklarına kavuşma olanağı yaratmaktır. Konkordato ile alacaklılar, alacaklarının bir kısmından vazgeçerler ve/veya borçluya, ödeme konusunda belirli bir vade tanırlar. Borçlunun borcun belli bir yüzdesini ödemeyi taahhüt ettiği ve alacaklıların da kalan alacaklarından vazgeçtiği durumda tenzilat konkordatosu söz konusu olur. İçinde bulunduğu mali koşullara göre borçluya borçlarını belirli bir oran ve/veya vadeyle ödeme imkanı verilmesi hem borçlu bakımından ve hem de alacaklılar bakımından olumlu sonuçlar doğurur. Aksi halde bu durumdaki borçlunun iflas etmesi, faaliyetlerinin tümüyle sona ermesine ve alacaklıların alacaklarını büyük oranda tahsil edememelerine neden olacaktır.
Konkordato vade verilmesi, tenzilat yapılması ve bu ikisinin birlikte istendiği karma konkordato şeklinde olabilir.
İİK’nın 305/1-b maddesi uyarınca borçlunun teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile uyumlu olması gereklidir.
Konkordato mehli talebi ile birlikte mahkemelerce kanundan kaynaklanan birtakım tedbirler alınmakta ve bu tedbirler tasdik kararı verilmesine kadar devam etmektedir. Bu süreler kanun koyucu tarafından oldukça kısa tutulmuş olup kesin olarak da belirlenmiştir. Mahkemelerce tasdik kararı verilmesinden sonra uzun bir süre ödemesiz dönemin kabul ediliyor olması tedbirlerin bu süre kadar uzamasına sebep olacaktır ki böyle bir sonuç kanun koyucunun amacına uygun düşmez. Mahkemelerin projeye alacaklıların lehine müdahale etmesi mümkün olduğundan bu süreye müdahale edilmemesi konkordatonun ruhuna aykırı düşecektir.
Projede faizsiz ödeme talep edilmesi tipik tenzilat konkordatosunun bir örneğidir. Konkordatonun tasdik şartlarından birisi de teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması olup, borca batık olmayan, mevcut malvarlığı ile borçlarını ödeyebilecek olan şirketin tenzilat konkordatosu talep etmesi İİK 305/1-b maddesi kapsamında değerlendirilerek teklif edilen projenin borçlunun kaynakları ile uyumlu olmadığı sonucuna varılmalıdır.
Konkordato ucuz kredi temini yolu olarak kullanılmamalıdır.
Somut olayda davacı şirketler konkordatoya tabi borçlarının konkordatonun tasdiki tarihinden sonra 1 yıl ödemesiz olmak üzere toplam 6 yılda, 6 aylık dönemler halinde toplamda 11 taksitte, ilk taksit ödemesi en az ¨20.000,00 TL, devam eden taksitler ise en az ¨10.000,00 TL olmak koşuluyla; her bir alacaklının alacağının; 30/12/2022 tarihinde %5’inin, 30/06/2023 tarihinde %2,5’unun, 31/12/2023 tarihinde %2,5’unun, 30/06/2024 tarihinde %7,5’unun, 31/12/2024 tarihinde %7,5’unun, 30/06/2025 tarihinde %10’unun, 31/12/2025 tarihinde %10’unun, 30/03/2026 tarihinde %12,5’unun, 31/12/2026 tarihinde %12,5’unun, 30/06/2027 tarihinde %15’inin, 31/12/2027 tarihinde %15’inin ödenmesini teklif etmiştir. Böyle bir ödeme projesi denetlenmesi güç olduğu gibi az oranla başlanması da alacaklıların alacağına kavuşmasını uzatan bir proje şeklinde ortaya çıkmaktadır. Bu husus ve yukarıdaki gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; önceki karar gerekçesi yanında konkordatoda kaynak kavramının borçların ödenmesinde kullanılabilecek her türlü finansal kaynağı ifade ettiği, “mevcut” ve “kaynak” ifadelerinin farklı kavramlar olduğu, mevcudun tamamının borç ödemek için finansal bir kaynak teşkil etmediği, kaynağın ise hem mevcudun içerisinden hem de gelecekte oluşturulabilecek nakit kaynakları ifade ettiği,
Borca batıklığın, mevcudun (varlıkların) borçları karşılayıp karşılamaması ile ilgili olduğu, ancak 2004 sayılı Kanun’un “teklifin mevcut ile orantılı olmasını” değil “teklifin kaynaklarla orantılı olmasını” aradığı,
Her iki şirketin de konkordato teklifinin aynı olup teklif metninde faiz ödemesinin öngörülmediği, bozma kararına göre, borca batık durumda olmayan borçlu şirketlerin faizsiz ödeme içeren teklif sunmalarının teklifin kaynaklarla orantılı olmadığını gösterdiği, ancak borca batıklığın “mevcut” ile ilgili bir kavram olduğu hâlde Kanun’da “teklifin mevcutlarla orantılı olması” değil, “teklifin kaynaklarla orantılı olması” şartını aradığı, dolayısıyla bir borçlunun borca batık olmasa dahi tenzilat konkordatosu talep edebileceği,
Sunulan ödeme planının denetlenmesini güç kılan bir yanı bulunmadığı, teklif metninin net ve anlaşılır olduğu, teklif metnine göre, alacak tutarına göre hangi alacaklının hangi taksitte ne tutarda ödeme alacağının her türlü yorumdan uzak bir şekilde belirlenebilir olduğu,
Komiser heyetinin hazırladığı gerekçeli raporlarda, borçlu şirketlerin ödeme tekliflerine göre hazırlanmış proforma nakit akım tablolarını inceleyerek borçlu şirketlerin alacaklılarına daha iyi ödeme koşulları içeren teklif sunmasının mümkün olmadığını belirttikleri, bu durumun gerekçeli raporlarda “Açıklanan tüm bu nedenlerle, borçlu şirketin konkordatoya tabi borçlarını, konkordato nihai projesinde öngördüğünden farklı olarak alacaklıların daha lehine olacak şekilde (faiziyle, daha kısa vadede veyahut her bir taksitte daha fazla oranda) ödemesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla şirketin kaynaklarının sunulan teklifle orantılı olduğu kanaatine varılmıştır.” şeklinde açıklandığı,
Hikmet Mağazacılık Giyim San. ve Tic. Ltd. Şti. yönünden ayrı bir değerlendirme yapıldığında, komiser heyetinin gerekçeli raporuna göre anılan şirketin konkordatoya tabi borçlarının toplamının 2.826.718,27 TL olduğu, şirketin konkordato teklifine toplam alacağı 2.802.086,07 TL tutarında alacağa sahip alacaklıların olumlu oy verdiği, olumsuz oy veren alacaklıların alacaklarının toplamının ise 24.632,20 TL olduğu, oransal olarak bakıldığında alacak tutarı toplam alacak tutarının %99,13’üne tekabül eden alacaklıların anılan şirketin teklifine olumlu oy verdikleri, konkordatonun sonuçlarından etkilenecek olumsuz oy veren alacaklı grubunun tüm alacak içerisindeki yüzdesi azaldıkça, konkordato teklifine getirilebilecek eleştirilerin de aynı oranda azabileceği, %51 oran ile kabul edilen bir konkordato projesine olan bakış ile %90 oran ile kabul edilen konkordato projesine olan bakışın aynı olmaması gerektiği,
Borçlu şirketlerin konkordatoya başvurdukları ve konkordatonun tasdik edildiği tarihlerdeki ülkenin ve dünyanın ekonomik durumu ile dünya genelinde yaşanan pandemi koşullarının değerlendirilmesi gerektiği, konkordatoya başvuru sırasında dünya genelinde yaşanan ve nasıl seyredeceği belli olmayan pandemi şartlarının üretim yapan tüm şirketleri olumsuz etkilediği, borçlu şirketlerin de pandeminin en çok etkilendiği sektörlerden olan tekstil sektöründe faaliyet göstermekte olup gerek yurt içi gerekse kısıtlamalar nedeniyle yurt dışı satışlarında ve üretiminde pandeminin yarattığı olumsuz koşullar nedeniyle sıkıntı yaşadıkları gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde alacaklılar Türk Ekonomi Bankası A.Ş. ile T.C. Ziraat Bankası A.Ş. vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
B. Temyiz Sebepleri
1. Alacaklı Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekili, konkordato projesinde teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olmadığını, müvekkili bankanın alacak miktarının eksik hesaplandığını, talep eden borçlunun aciz hâlinde bulunmadığını, ticari faaliyetlerine devam ederek borçlarını ödeyebilme imkânı olduğunu, borçlunun faiz ödeme yükünden kurtulmak için konkordato hükümlerinden yararlanmak istediğini ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
2. Alacaklı Türkiye Ziraat Bankası A.Ş. vekili, müvekkili bankanın bildirdiği alacak miktarının kabul edilmemesi ve toplantı nisabında eksik olarak esas alınması nedeniyle zarara uğradığını, bankanın alacağı ipotek ile teminat altına alındığından rüçhan hakkının olduğunu ve rehinli borçlar bakımından faizin işlemeye devam edeceğini, sunulan konkordato projesinin ödeme planının yedi yıla yayılması ve ödeme planının faizsiz olarak hazırlanmasının müvekkili bankanın zararına neden olacağını ileri sürerek kararın bozulmasını talep etmiştir.
VI. İLK DERECE MAHKEMESİNİN EK KARARI
İlk Derece Mahkemesinin 06.02.2024 tarihli ek kararı ile; İİK’nın 308/a maddesine göre konkordato hakkında verilen karara karşı borçlu veya konkordato talep eden alacaklının kararın tebliğinden, itiraz eden diğer alacaklıların ise tasdik kararının ilânından itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurabileceği, verilen kararın ilanının Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinde 16.01.2024 tarihinde, Basın İlan Kurumunda ise 18.01.2024 tarihinde yayımlandığı, alacaklı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. vekili tarafından 30.01.2024 tarihli dilekçe ile temyiz başvurusunda bulunulduğu, temyiz dilekçesinin süresinde verilmediği gerekçesiyle T.C. Ziraat Bankası A.Ş. vekilinin temyiz başvurusunun süre yönünden reddine karar verilmiştir.
VII. EK KARARIN TEMYİZİ
A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
Ek karar yasal süresi içerisinde alacaklı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
B. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda konkordato talep eden şirketlerin konkordatoya tabi borçlarının tamamını faizsiz olarak tasdik tarihinden itibaren bir yıl ödemesiz süreden sonra altı yılda altı aylık dönemler hâlinde on bir taksitle az orandan başlayarak ödenmesine karar verilmesi, talep eden şirketlerin geçici ve kesin mühletten yararlanması karşısında tasdik kararından itibaren ayrıca bir yıl ödemesiz dönem kararlaştırılmış olmasının konkordatonun amacına uygun olup olmadığı, borca batık olmayan şirketin tenzilat konkordatosu talebinin kabulünün konkordatonun tasdiki şartlarını düzenleyen ve 2004 sayılı Kanun’un 305/1-b maddesinde belirtilen “teklifin borçlunun kaynakları ile orantılı olması” şartına aykırı olup olmadığı, tasdik edilen ödeme projesinin denetlenmesinin güç olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre İlk Derece Mahkemesince talep eden şirketlerin tasdik talebinin kabulüne karar verilmesinin yerinde olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
C. Gerekçe
1. İlgili Hukuk
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 285 ilâ 308 inci maddeleri.
2. Değerlendirme
A) Alacaklı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan değerlendirmede:
Ön Sorun
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesinden önce;
1. İlk Derece Mahkemesince 06.02.2024 tarihli ek karar ile, direnme kararının yasal süresi geçtikten sonra temyiz edildiği gerekçesiyle alacaklı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. vekilinin temyiz isteminin süre yönünden reddine karar verildiği, alacaklı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz isteminin reddine ilişkin ek kararın temyiz edildiği somut olayda, direnme kararının süresinde temyiz edilip edilmediği, buradan varılacak sonuca göre temyiz isteminin reddine ilişkin ek kararın kaldırılmasının gerekip gerekmediği,
2. Ek kararın kaldırılmasının gerektiğinin kabulü hâlinde ise, İlk Derece Mahkemesince verilen ilk karara karşı, alacaklılardan T.C. Ziraat Bankası A.Ş. tarafından istinaf ve temyiz yoluna başvurulmadığı, ancak İlk Derece Mahkemesince verilen direnme kararının ise temyiz edilmekle T.C. Ziraat Bankası A.Ş.’nin, alacaklısı olduğunu belirttiği Teori Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti yönünden direnme kararını temyizde hukuki yararının bulunup bulunmadığı hususları ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
a. Bir numaralı ön sorun yönünden;
1. Hukuka aykırı veya haksız olduğu iddia edilen yargı kararlarının, kural olarak bir üst dereceli veya farklı mahkemelerce, istisnai olarak da kararı veren mahkemece tekrar incelenmesine ve değiştirilmesine olanak tanıyan hukuksal mekanizmalara genel olarak “kanun yolu” denilmektedir.
2. Adli yargı düzeninin bir kolunu oluşturan hukuk yargılaması yönünden tarafların başvurabileceği “kanun yolları” ve “kanun yolu süreleri” esas itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda (6100 sayılı Kanun) düzenlenmiştir. Çünkü bir uyuşmazlıkla ilgili olarak mahkemelere başvurulduğunda mahkemenin bu uyuşmazlığı nasıl çözümleyeceği, yargılama faaliyetini yürütürken nasıl bir yöntem izleyeceği, tarafların usul işlemlerini hangi süre ve kurallara bağlı kalarak gerçekleştireceği usul hukukunun konusunu oluşturmakta olup, kanun yolları da bir usul hukuku kurumudur.
3. Ülkemizde Yargıtayın içtihat mahkemesi olma niteliğinin korunması ve denetim yargılamasının güçlendirilerek daha etkin hâle getirilmesi için kanun koyucu tarafından istinaf incelemesi gerekli görülmüş ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanun ile ilk derece mahkemeleriyle Yargıtay arasında istinaf incelemesi yapmakla görevli olmak üzere bölge adliye mahkemeleri kurulmuştur.
4. Bölge adliye mahkemelerinin 20 Temmuz 2016 tarihinde faaliyete geçmesiyle, 6100 sayılı Kanun’un istinaf ve temyiz kanun yoluna ilişkin hükümleri yürürlüğe girmiştir.
5. Hukuk yargılamasında temyize ilişkin düzenlemeler 6100 sayılı Kanun’un 361 ilâ 373 üncü maddeleri arasında yer almaktadır. Temyiz kanun yoluna başvuru süresi 6100 sayılı Kanun’un 361 inci maddesinde;
“Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurulabilir” şeklinde düzenlenmiştir.
6. Buna göre genel temyiz süresi iki hafta olup bu süre kural olarak ilâmın taraflara tebliğinden itibaren başlar. Bununla birlikte başvuru süresinin 6100 sayılı Kanun’da daha kısa olarak belirlendiği yasal düzenlemeler de mevcuttur.
7. Özel kanunlarda daha farklı temyiz süreleri de bulunmaktadır. Nitekim 2004 sayılı Kanun’un “Kanun yolları” başlıklı 308/a maddesinde;
“Konkordato hakkında verilen karara karşı borçlu veya konkordato talep eden alacaklı, kararın tebliğinden; itiraz eden diğer alacaklılar ise tasdik kararının ilânından itibaren on gün içinde istinaf yoluna başvurabilir. Bölge adliye mahkemesi kararına karşı on gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. İstinaf ve temyiz incelemeleri, Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerine göre yapılır” şeklinde ilk derece mahkemesince konkordato hakkında verilen nihai kararlara karşı itiraz eden alacaklılar yönünden kanun yoluna başvuru süresi tasdik kararının ilanından itibaren on gün olarak düzenlenmiştir.
8. Kanun yollarına başvuru süreleri, kanun tarafından düzenlenen sürelerden olduğu için 6100 sayılı Kanun’un 94/1 inci maddesi uyarınca kesin nitelikte olup, bu itibarla istinaf ve temyiz sırasında başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığının hâkim tarafından resen gözetilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
9. Ayrıca 03.10.2001 tarihinde kabul edilen değişiklikle 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının (Anayasa) 40 ıncı maddesine; “Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır” hükmü ilâve edilmiştir. Hükmün gerekçesinde ise bireylerin yargı ya da idari makamlar önünde sonuna kadar haklarını arayabilmelerine kolaylık ve imkân sağlanmasının amaçlandığı, son derece dağınık mevzuat karşısında kanun yolu, merci ve sürelerin belirtilmesinin hak arama, hak ve hürriyetlerin korunması açısından zorunluluk hâline geldiği açıklanmıştır.
10. Hukuk davalarında kurulacak hükümlerin taşıması gereken kapsam da 6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesinde hüküm altına alınmış ve maddenin 1/ç bendinde; varsa kanun yolları ile süresinin hüküm sonucunda yer alması gerektiği belirtilmiştir.
11. Yukarıdaki düzenlemeler dikkate alındığında, mahkemelerin kararlarında ilgililere başvurabilecekleri kanun yollarını, başvuru mercilerini ve sürelerini sadece göstermeleri yeterli olmayıp, aynı zamanda doğru olarak da göstermeleri anayasal ve yasal bir gerekliliktir. Bu zorunluluğa karşın, gerek 6100 sayılı Kanun’da gerekse de birçok özel kanunda yeknesak değil de birbirinden farklı kanun yolu süreleri düzenlendiğinden ve zaman içerisinde bu sürelerde değişiklikler yapıldığından uygulamada mahkemelerce kanun yolu süresi açısından hatalı kararlar verilebilmektedir.
12. Anayasa Mahkemesi kanun yolu süresinin hatalı gösterildiği durumlarda; temyiz istemini süre yönünden reddeden uygulamanın öngörülebilirlik sınırları içinde olduğunun kabul edilemeyeceğini, mahkeme kararında gösterilen süre içinde temyiz yoluna başvurulduğu dikkate alınmadan temyiz talebini süre yönünden reddeden kararın mahkemeye erişim hakkının özünü zedelediğini ve Anayasanın 36 ncı maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında mahkemeye erişim hakkının ihlâl edildiğini kabul etmektedir (Muammer Tatar, B. No: 2014/819, 09.06.2016, § 51, Kommersan Kombassan Mermer Maden İşletmeleri Sanayi ve Ticaret A.Ş. ve diğerleri, B. No: 2013/7114, 20.1.2016, § 56).
13. Hâkimin uyuşmazlıkta uygulanacak kanun hükmünü tespit ederek resen uygulama ve bu çerçevede kanun yolu süresini de taraflara doğru gösterme yükümlülüğü kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece hatalı şekilde kanun yolu süresinin yanlış gösterilmesi nedeniyle kanunda belirtilen süre içerisinde kanun yollarına başvurma hakkının kullanılamaması lehine olan taraf için usule ilişkin kazanılmış bir hakkın doğduğu kabul edilemez, zira usule ait kazanılmış hak esasının bir istisnası olarak kamu düzeni ile ilgili konularda usulî kazanılmış haktan söz edilemez (Hukuk Genel Kurulunun 08.11.2023 tarihli ve 2023/6-245 Esas, 2023/1061 Karar).
14. Yapılan tüm bu açıklamalar doğrultusunda somut olay değerlendirildiğinde; eldeki konkordato teklifinin tasdiki talebinde 2004 sayılı Kanun’un 308/a maddesi gereğince kanun yoluna başvuru süresi itiraz eden diğer alacaklılar yönünden tasdik kararının ilânından itibaren on gün olduğu hâlde, alacaklı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. vekilinin on günlük yasal süre geçirildikten sonra, ancak İlk Derece Mahkemesince gerekçeli kararda gösterilen ve kararın tebliğinden itibaren on beş günlük süre içerisinde temyiz kanun yoluna başvurduğu, İlk Derece Mahkemesince ek karar ile alacaklı vekilinin yasal on günlük sürenin dolmasından sonra temyiz başvurusunda bulunduğu gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
15. Her ne kadar İlk Derece Mahkemesince ek karar ile temyiz dilekçesinin süresinden sonra verildiği gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiş ise de; yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan ilke ve kurallar dikkate alındığında gerekçeli kararda temyiz süresinin itiraz eden alacaklılar yönünden tasdik kararının ilanından itibaren on gün olması gerekirken hatalı olarak önce kısa kararda kararın tebliğinden itibaren on gün, gerekçeli kararda ise kararın tebliğinden itibaren on beş gün olarak gösterildiği, gerekçeli kararın alacaklı banka vekiline tebliğ edilmediği gibi mahkemenin kanun yolu süresi bakımından tarafı yanıltmış olduğu da gözetildiğinde, alacaklı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. vekilinin temyiz başvurusunun süresi içinde yapıldığı ve incelenmesi gerektiği kabul edilmelidir.
16. Hâl böyle olunca birinci ön sorunun bulunmadığına oy birliği ile karar verilerek ikinci ön sorunun değerlendirilmesine geçilmiştir.
b. İki numaralı ön sorun yönünden;
1. Hukuki yarar dava şartı olduğu gibi, temyiz istemi için de gerekli bir şarttır. İlk Derece Mahkemesince verilen ilk karar alacaklı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. vekili tarafından istinaf ve temyiz edilmemiş, Özel Dairenin 14.09.2023 tarihli ve 2023/2455 Esas, 2023/2733 Karar sayılı kararı ile diğer bir kısım alacaklılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Bu durumda İlk Derece Mahkemesince verilen ilk karar alacaklı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. tarafından temyiz edilmediğinden ve direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmadığından temyiz itirazının hukuki yarar yokluğundan reddine oy birliği ile karar verilmiştir.
B) Alacaklı Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekilinin temyiz itirazları yönünden yapılan değerlendirmede:
1. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konkordatoya ilişkin açıklama yapılmasında yarar bulunmaktadır.
2. Konkordato, borçlarını vadesi geldiği hâlde ödeyemeyen ya da herhangi bir borçlunun, borcun belirli koşullarda ödenmesi için alacaklılarıyla anlaştığı ve yetkili ticaret mahkemesinin onayı ile geçerlilik kazanan hukukî çözüm işlemidir (Türk Hukuk Lûgatı, Türk Hukuk Kurumu, Cilt I, Ankara 2021, s. 709).
3. Konkordato 2004 sayılı Kanun’da tanımlanmamış ise de; öğretide konkordato, dürüst bir borçlunun belli bir zaman kesiti içerisindeki bütün adi borçlarının alacaklılar tarafından kanunda gösterilen nitelikli çoğunlukla kabul edilmesi ve yetkili makamın (mahkemenin) onayı ile gerçekleşen ve borçlunun borcun bir kesiminden kurtulmasını ve/veya ödeme şeklinin borçlu yararına değişmesini sağlayan, haciz ve iflâs gibi klasik ve borçlu bakımından sert cebri icra yöntemlerinin yerine ikame edilmiş bir kolektif icra biçimidir (Baki Kuru, İcra İflas Hukuku, C. IV, İstanbul 1997, s. 3585; Süha Tanrıver, Adnan Deynekli, Konkordatonun Tasdiki, Ankara 1996, s. 29; Serdar Kale, Sorularla Konkordato (İflas Dışı ve İflas İçi Adi Konkordato), İstanbul 2017, s. 2; Hakan Pekcanıtez, Güray Erdönmez, 7101 Sayılı Kanun Çerçevesinde Konkortado, İstanbul 2018, s. 4; Sümer Altay, Ali Eskiocak, Konkordato ve Yeniden Yapılanma Hukuku, İstanbul 2019, s. 10, 15).
4. Konkordato kurumu ile ilgili farklı ayrımlar yapılmaktadır. Bunlardan ilki, mahkeme dışı ve mahkeme içi konkordato ayrımıdır. Mahkeme içi konkordato içeriğine göre vade, tenzilat ve karma konkordato olarak ayrılmaktadır. Sözü geçen sınıflandırmaya göre, borçlunun borcunu tam olarak ödemeyi vaat etmesi ve bunun için alacaklıların borçluya ödeme süresi tanımaları veya borcun itfasını takside bağlamaları hâlinde vade konkordatosu; borçlunun borçlarının belli bir yüzdesini ödemeyi taahhüt ettiği ve alacaklıların da kalan alacaklarından vazgeçtiği durumda tenzilat konkordatosu; tenzilat ve vade konkordatosunun bir araya getirilmesiyle teşekkül eden konkordatoya ise karma (bileşik) konkordato denilmektedir. Yapıldığı zamana göre ise; iflâsa tâbi olmayan borçlular ile iflâsa tâbi borçlulardan henüz iflâsına karar verilmeyenlerle yapılan konkordatoya iflâs dışı konkordato; müflisin teklif ettiği konkordatoya ise iflâs içi konkordato denilmektedir.
5. Konkordato konusunda yapılan diğer bir ayrım ise, adi (alelade) konkordato ve mal varlığının terki suretiyle konkordatodur. Mal varlığının terki suretiyle konkordato türünde, borçlunun mali durumunun iyileşmesi ve işletmenin faaliyetine devam etmesi amaçlanmaz. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun iki şekilde yapılacağı kabul edilmektedir. Bunlardan ilki, borçlunun mal varlığı üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara bırakması ve alacaklıların da borçlunun mal varlığını satarak ele geçen paradan alacaklarını tahsil etmeleridir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatonun diğer bir görünüm şekli ise, belirli vadelerde alacaklılara ödeme yapması kaydıyla, mal varlığının tamamının ve bir kısmının üçüncü kişiye devredilmesidir. Bu ihtimalde, alacaklılar alacaklarını borçlunun mal varlığının üçüncü kişiye devrinden elde edilen parayla tahsil etmektedirler. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoda borçlu borçlarını belli şartlar dâhilinde ödemeyi değil, mal varlığının aktifi üzerindeki tasarruf yetkisini alacaklılara (veya üçüncü kişiye) devretmeyi teklif etmektedir. Mal varlığının terki suretiyle konkordatoya niteliğine aykırı düşmedikçe adi konkordatonun hükümleri (2004 sayılı Kanun md. 285 ilâ 308/g) uygulanır (Pekcanıtez/Erdönmez s. 6 vd.).
6. Mahkeme içi adi konkordato 2004 sayılı Kanun’un 285 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş ve konkordatoya başvurabilecek kişiler 2004 sayılı Kanun’un 285 inci maddesinde “herhangi bir borçlu” denilerek açıklanmıştır. Kanunun bu ifadesi karşısında tüzel kişiler ile tacir olup olmadığına bakılmaksızın bütün gerçek kişilerin konkordatoya başvurabileceği anlaşılmaktadır. 2004 sayılı Kanun’un 285/2 inci maddesindeki düzenleme uyarınca konkordatoya başvuru imkânı sadece borçluya tanınmamıştır. İflâs talebinde bulunabilecek her alacaklı da gerekçeli bir dilekçe ile borçlu hakkında konkordato işlemlerinin başlatılmasını isteyebilir.
7. Konkordato talep eden borçlu veya iflâsını isteyebileceği borçlusu hakkında konkordato talep eden alacaklı, bir nüsha olarak düzenlenen dilekçe, konkordato ön projesi, ayrıntılı bilanço, gelir tablosu ve 2004 sayılı Kanun’un 286 ncı maddesinde sayılan diğer belgeler ile birlikte asliye ticaret mahkemesine başvurarak üç aylık geçici konkordato mühleti verilmesi ister (2004 sayılı Kanun md. 285-287). Asliye ticaret mahkemesi 286 ncı maddede sayılan belgelerin eksiksiz olarak mevcut olduğunu belirlediği takdirde borçluya derhâl geçici üç aylık mühleti verir ve bir veya işin kapsamına göre üç kişiden oluşan komiser veya komiserler kurulu oluşturulur (2004 sayılı Kanun md. 287).
8. Borçlu, konkordato mühletinin kapsadığı ve mühlet hükümlerinin devam ettiği dönem içerisinde komiserin denetimi altında 7101 sayılı Kanun ile değişik 2004 sayılı Kanun’un 297 nci maddesinin öngördüğü sınırlamalar içerisinde mal varlığı üzerinde tasarrufta bulunmak imkânını kural olarak muhafaza eder.
9. Asliye ticaret mahkemesi komiserin veya borçlunun makul sebeplere dayalı talebi üzerine geçici mühleti en fazla iki ay daha uzatarak, geçici mühlet süresini beş aya yükseltebilir.
10. Geçici mühletin ilânı ve ilgili kurumlara bildirilmesinden itibaren, alacaklılar ilândan başlayarak yedi gün içerisinde borçluya kesin mühlet verilmesini gerektiren durum bulunmadığını delilleri ile birlikte ileri sürerek konkordato talebinin reddini isteyebilirler (2004 sayılı Kanun md. 288).
11. Geçici mühlet içinde mahkeme borçluyu ve varsa konkordato talep eden alacaklıyı duruşmaya davet eder. Bu süreçte geçici komiser duruşmadan önce raporunu mahkemeye ibraz eder. Mahkeme yapacağı değerlendirmede itiraz eden alacaklıların dilekçelerinde ileri sürdükleri itiraz sebeplerini de dikkate alır (2004 sayılı Kanun md. 289/2).
12. Konkordatonun başarıya ulaşmasının mümkün görülmesi hâlinde borçluya bir yıllık kesin mühlet verilir (2004 sayılı Kanun md. 289/3). Gerekiyorsa geçici komiser veya komiserler değiştirilerek yeni bir görevlendirme yapılabilir veya geçici komiserlerin görevine devam etmesine karar verilerek dosya komisere teslim edilir.
13. Konkordatonun geçici mühlet içerisinde başarıya ulaşmayacağına kanaat getirilmişse, borçluya kesin mühlet verilmez ve konkordato talebinin reddi doğrultusunda karar oluşturulur. Kesin mühlet verilmesine, kesin mühletin uzatılmasına ve kesin mühletin kaldırılarak konkordato talebinin reddine dair kararlar 2004 sayılı Kanun’un 288 inci maddesi uyarınca ilân edilir ve ilgili yerlere bildirilir.
14. Güçlük arz eden özel durumlarda kesin mühlet, komiserin bu durumu açıklayan gerekçeli raporu ve talebi üzerine mahkemece altı ay daha uzatılabilir (2004 sayılı Kanun md. 289/5).
15. Mahkemece, kesin mühlet içinde uygun görülecek bir zamanda yedi alacaklıyı geçmemek, herhangi bir ücret takdir edilmemek ve tek sayıda olmak koşuluyla ayrıca bir alacaklılar kurulu oluşturulabilir. Bu durumda, alacaklıları hukukî nitelik itibariyle birbirinden farklı alacaklı sınıfları ve varsa rehinli alacaklılar, alacaklılar kurulunda hakkaniyete uygun şekilde temsil edilir. Bu konuda komiserin de görüşü alınır (2004 sayılı Kanun md. 289/4).
16. Kesin mühlet içerisinde komiser, konkordatonun hazırlanmasına ilişkin işlemleri gerçekleştirir. Kısaca belirtmek gerekirse, bunlar aktif ve pasifin tespit edilerek aktif defterlerinin tutulması ve değerlerinin takdiri, alacakların bildirilmesi için 2004 sayılı Kanun’un 288 inci maddesine göre ilân yapılması, borçlunun yazdırılan alacaklara tamamen veya kısmen kabul veya red şeklinde beyanlarının alınması (2004 sayılı Kanun md. 299), çekişmeli alacaklar hakkında dosyanın asliye ticaret mahkemesine sunularak bu alacaklar hakkında konkordato oylamasına katılıp katılmayacakları bakımından karar alınması, rehinli alacak müzakerelerinin yapılması, alacaklılar toplantısı ve oylamaların tutanakla tespiti (2004 sayılı Kanun md. 302), alacakların geçerli ve sağlıklı olup olmadıklarının borçlunun ticari defterlerinin incelenmesi suretiyle tespiti ve bu konuda oluşan kanaatin ticaret mahkemesine sunulan raporda belirtilmesi ve konkordato mühleti içerisinde dosyanın asliye ticaret mahkemesine konkordatonun tasdiki veya reddine karar verilmek üzere sunulması ve sonuçta asliye ticaret mahkemesinin duruşma günü ilân ederek, komiseri dinleyerek, gerektiğinde bilirkişi incelemesi yaptırarak, tasdik veya red kararı vermesidir. Bununla birlikte belirtmek gerekir ki, borçlu iflâsa tabi ise, konkordatonun reddi ve doğrudan iflâs sebeplerinin varlığı hâlinde borçlunun iflâsının açılmasına da karar verilecektir.
17. Konkordatonun tasdiki için aranan şartlar 2004 sayılı Kanun’un 305 inci maddesinde belirtilmiş olup, buna göre; konkordato projesinin 2004 sayılı Kanun’un 302 nci maddesinde öngörülen çoğunlukla kabul edilmiş olması (kaydedilmiş olan alacaklıların ve alacakların yarısını veya kaydedilmiş olan alacaklıların dörtte birini ve alacakların üçte ikisini aşan çoğunluk) ile birlikte teklif edilen tutarın borçlunun iflâsı hâlinde alacaklıların eline geçebilecek muhtemel miktardan fazla olacağının anlaşılması, konkordatoda teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması, 2004 sayılı Kanun’un 206 ncı maddesinin 1 inci fıkrasındaki imtiyazlı alacaklıların alacaklarının tam olarak ödenmesinin ve mühlet içinde komiserin izniyle akdedilmiş borçların ifasının, alacaklı bundan açıkça vazgeçmedikçe yeterli teminata bağlanmış olması ve konkordatonun tasdikinin gerektirdiği yargılama giderleri ile alacaklılara ödenmesi kararlaştırılan para üzerinden alınması gereken harcın tasdik kararından önce mahkeme veznesine depo edilmesi gerekir.
18. Konkordatonun tasdikine ilişkin karar 2004 sayılı Kanun’un 288 inci maddesi uyarınca ilân edilecek ve kesin ödeme projesinin tasdik ilânı gereğince onun yönetiminde uygulanması için bir kayyım atanabilecektir (2004 sayılı Kanun md. 306).
19. Asliye ticaret mahkemesince kabul edilerek tasdik edilen konkordato, konkordato prosedürüne katılmayanlar (alacak kaydı yaptırmayanlar) da dâhil olmak koşuluyla tüm alacaklıları bağlar. Bu temel ilke “konkordatonun bütün alacaklılar için kural olarak zorunlu olması” şeklinde de ifade edilmektedir. Ancak rehinli alacaklarla bazı imtiyazlı ve kamusal alacaklar ve komiserin izniyle mühletten sonra doğan alacaklar bu kuralın istisnasını teşkil etmektedir (2004 sayılı Kanun md. 308/c-III). Bu kategoriye giren alacaklar konkordatodan kesinlikle etkilenmeyip tümüyle ödenmesi gerekir. Çünkü Kanun, konkordatonun borçlu ile alacağı rüçhanlı olmayan alacaklılar arasında akdedilebileceğini öngörmüş, rüçhanlı alacaklıları konkordatodan istisna tutmuştur.
20. Konkordatonun taraflar için bağlayıcı hâle gelmesi, geçici mühlet kararından önce başlamış takiplerde konulan ve henüz paraya çevrilmemiş olan hacizleri hükümden düşürür (2004 sayılı Kanun md. 308/ç). Borçlu mühletten önce doğan borçlarını, mahkemece tasdik edilen konkordato projesinde öngörülen ödeme planı çerçevesinde ödemek imkânına kavuşur. Bu itibarla konkordato, borcun yenilenmesini gerektirmemekte, ancak ödeme şekil ve şartlarında önemli değişiklikler meydana getirmektedir. Bu değişikliğin şeklini ve içeriğini, asliye ticaret mahkemesince tasdik edilerek kesinleşen konkordato ödeme projesi belirler. Bu açıklamalara göre borçlu, mühletten önce doğan borçları için artık takip edilmemekte ve borçlarını ödeme konusunda fevkalâde elverişli bir hukuki statüye kavuşmaktadır. Bu bağlamda belirtmek gerekir ki, mühletten sonraki dönemde komiserin onayı olmadan borçlunun üstlendiği borçlar da konkordatoya tâbidir [(2004 sayılı Kanun md. 308/c-II) Altay/Eskiocak s. 44 vd.].
21. İcra ve İflas Kanunu’nun 305 inci maddesinde belirtilen konkordatonun tasdiki için aranan şartların yanında mahkemece Kanun’un öngördüğü iki ilkenin de dikkate alınması gerekmektedir. Bu ilkelerden birincisi 2004 sayılı Kanun’un 308/d maddesinde belirtilen ve borçlu tarafından alacaklılardan birine konkordato projesinde öngörülenden fazla olarak yapılan vaatlerin hükümsüz olmasıdır. Bu düzenleme alacaklılar arasında eşitlik ilkesinin dayanağını oluşturmaktadır [Kuru, s. 3818; Üstündağ, Saim: İflas Hukuku (İflas, Konkordato, İptal Davaları), İstanbul 2009, s. 261; Pekcanıtez/Erdönmez, s. 159; Altay/Eskiocak, s. 15].
22. Hükümsüzlük için borçlunun alacaklılarından birisini ya da bir kısmını konkordato projesine göre daha iyi konuma getirmeyi taahhüt etmesi gereklidir. Bunun klasik görünümü borçlu tarafından alacaklılarından birine konkordato projesinde öngörülenden fazla veya daha önce ödeme yapılacağı yönündeki vaat şeklinde gerçekleşir. Bu hükmün konuluş nedeni konkordatoda tüm alacaklılara eşit davranılması ve alacaklıları borçlunun mallarından alacaklarını eşit olarak tahsil edebilmelerini teminat altına almaktır (Pekcanıtez/Erdönmez, s. 159). Alacaklılar arasındaki eşitlik ilkesi uyarınca hiçbir alacaklı diğerinin aleyhine öncelik veya ayrıcalık elde edemeyecek, bu şekilde konkordatonun nisabında oyların manipüle edilmesinin önüne geçilmiş olacaktır.
23. Konkordatonun tasdiki sırasında mahkemece dikkate alınması gereken bir diğer ilke ise, konkordatonun kötüniyetle sakatlanmamasıdır. 2004 sayılı Kanun’un “ konkordatonun tamamen feshi” başlıklı 308/f maddesinde her alacaklının kötüniyetle sakatlanmış konkordatonun feshini tasdik kararını vermiş olan mahkemeden isteyebileceği düzenlenmiştir. Buna göre konkordatonun tasdikinden sonra kötüniyetin anlaşılması hâlinde konkordatonun feshi mümkün olup, bu durumda mahkemece konkordato isteminde bulunanın, tasdik aşamasında da iyiniyetli davranıp davranmadığı denetlenmeli, istemde bulunanın tasdik aşamasında kötüniyetli davranış içerisinde bulunduğunun tespit edilmesi durumunda mahkemece konkordato tasdik edilmemelidir.
24. Somut uyuşmazlıkla ilgili olarak konkordatonun tasdiki için aranan şartları düzenleyen 2004 sayılı Kanun’un 305/1-b maddesinde belirtilen “teklif edilen tutarın borçlunun kaynakları ile orantılı olması” şartına değinmek gerekmektedir.
25. 4949 sayılı Kanun’la değişiklikten önce bu şart “borçlunun serveti ile mütenasip bulunmak” şeklindeydi ve bu durumda en az iflâsı hâlinde elde edebileceği meblağı teklif etmiş olması şartı aranmaktaydı. Serveti (mevcudu ile) orantılı olma şartı yerine kaynakları ile orantılı olma şartı getirildiğinden ve kaynak kavramı ödeme araçları ve temin edilebilecek her türlü finansal kaynağı ifade ettiğinden, teklifin borçlunun finansal kaynakları ile orantılı olup olmadığının araştırılması gerekir.
26. Burada belirtilen “orantılılık” şartı ile borçlunun mali imkânlarıyla, tüm alacaklıların alacaklarına adil ve uygun zamanda kavuşmalarını sağlamak amaçlanmaktadır. Konkordato talebi ile birlikte mühlet hükümlerinin devreye girmesi ve bu süreçte alacaklıların alacaklarını tahsil edememeleri nedeniyle katlandıkları sürecin karşılığı olarak borçlunun da mümkün olan surette kaynakları ile borçlarını ödemesi beklenmektedir.
27. Borçlunun alacaklılara daha kısa zamanda ve daha fazla miktarda ödeme yapma imkânı varken, alacaklıların aleyhine bir ödeme planının tasdiki uygun değildir. Nitekim konkordato kurumu, borçlunun faaliyetlerine devamını sağlamak ile birlikte alacaklıların da tatmini yolu olup, borçluya konkordatonun amacı dışında bir finansman enstrümanı niteliğinde projenin tasdik edilmesi mümkün değildir.
28. Bununla birlikte borçlunun vade konkordatosu talep ederken de büyük bir hareket alanına sahip olduğundan söz edilemez. Borçluya vade konkordatosu yoluyla da olsa uzun yıllar faizden kurtulmasını sağlayacak biçimde konkordato imkânının tanınmayacağı açıktır.
29. Nitekim aynı ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 28.02.2024 tarihli ve 2023/6-1045 Esas, 2024/139 Karar ve 07.02.2024 tarihli ve 2023/6-1044 Esas, 2024/71 Karar sayılı kararlarında da değinilmiştir.
30. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; İlk Derece Mahkemesince, Hikmet Mağazacılık Giyim San. ve Tic. Ltd. Şti ile Teori Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından teklif edilen konkordato talebi üzerine talep eden şirketlerin konkordato projelerinin tasdik talebinin kabulü ile konkordatoya tabi borçların, faizsiz olarak konkordatonun tasdiki tarihinden sonra bir yıl ödemesiz olmak üzere toplam altı yılda, altı aylık dönemler hâlinde toplamda on bir taksitte, ilk taksit ödemesi en az 20.000,00 TL, devam eden taksitler ise en az 10.000,00 TL olmak koşuluyla; her bir alacaklının alacağının; 30.12.2022 tarihinde %5’inin, 30.06.2023 tarihinde %2,5’inin, 31.12.2023 tarihinde %2,5’inin, 30.06.2024 tarihinde %7,5’inin, 31.12.2024 tarihinde %7,5’inin, 30.06.2025 tarihinde %10’inin, 31.12.2025 tarihinde %10’unun, 30.03.2026 tarihinde %12,5’inin, 31.12.2026 tarihinde %12,5’inin, 30.06.2027 tarihinde %15’inin, 31.12.2027 tarihinde %15’inin borçlular tarafından sunulan ödeme takvimi uyarınca ödenmesine karar verilmiş olup, tasdik edilen konkordato projesi tenzilat ve vade konkordatosunun bir araya getirilmesiyle teşekkül eden karma (bileşik) konkordato niteliğindedir.
31. Dosya içerisinde yer alan komiser heyeti raporlarına göre talep eden borçluların borca batık olmadığı ve ödeme gücü bulunduğu anlaşılmakla, tasdik edilen projenin faiz içermemesi, projede hem bir yıl ödemesiz dönem kararlaştırılması hem de ödemelerin altı yıl gibi uzun vadeye yayılması dikkate alındığında, konkordato talebinden sonra mühlet hükümlerinin sağladığı hukuki korumadan yararlanan borçluların yeni bir süreden yararlandırılması sonucunu doğurduğu ve yerinde olmadığı gibi tespit edilen ödeme süresi alacaklıları mağdur edecek ve konkordatonun amacı dışında finansman türü niteliğindedir. Ayrıca böyle bir proje denetlenmesi zor olduğu gibi ödemelerin az orandan başlayarak yapılması da alacaklıların alacaklarını daha geç tahsil etmesine neden olacağından tasdik edilen proje 2004 sayılı Kanun’un 305/1-b maddesinde yer alan teklifin borçlunun kaynakları ile orantılı olması şartını taşımamaktadır.
32. Konkordato komiser heyeti tarafından dosyaya sunulan nihai raporun incelenmesinde, talep eden Hikmet Mağazacılık Giyim ve San. Tic. Ltd. Şti.’nin konkordato nisabına dahil alacak miktarının 2.826.718,27 TL olduğu, oylamaya katılan beş alacaklıdan üçünün kabul oyu verdiği, kabul edenlerin alacak tutarının 2.802.806,07 TL olduğu, bu miktarın oransal olarak %99,13’e tekabül ettiği görülmekte ise de nisaba dahil edilen alacaklılardan Teori Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin nisaba dahil olan alacak miktarı 2.784.530,72 TL’dir. Hikmet Mağazacılık Giyim ve San. Tic. Ltd. Şti. ile bu şirketin projesine kabul oyu veren alacaklı Teori Tekstil San. ve Tic. Ltd. Şti. de aynı dosyada konkordato talebinde bulunmuştur.
33. Konkordato talep eden şirketlerin ortağı ile tek yönetim kurulu üyesi … olup aynı zamanda adı geçen şirketlerin borçlarına kefil olduğu gerekçesiyle aynı dosyada konkordato talep ettiği anlaşılmakla, talep eden Hikmet Mağazacılık Giyim ve San. Tic. Ltd. Şti. yönünden alacaklıların büyük oranda tatmin edildiği sonucuna varılması doğru olmamıştır.
34. Bu durumda İlk Derece Mahkemesince borca batık olmayan şirketler hakkındaki talebin reddine karar verilmesi gerekirken kabul edilmesi yerinde değildir.
35. Hâl böyle olunca direnme kararının Özel Daire bozma kararında belirtilen nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
teklifin borçlunun kaynakları ile orantılı olması
Açıklanan sebeplerle;
1-A)-b bendinde belirtilen nedenlerle alacaklı T.C. Ziraat Bankası A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının hukuki yarar yokluğundan REDDİNE,
2-B) bendinde belirtilen nedenlerle alacaklı Türk Ekonomi Bankası A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Kanun’un 371 inci maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,
02.10.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.