Limited Şirketin Tüzel Kişilik Kazanması – Limited Şirketin Tasfiyesi – Tüzel Kişiliğin Sona Ermesi

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
E:2024/420, K:2024/382, T:10.07.2024

  • Limited Şirketin Tüzel Kişilik Kazanması
  • Limited Şirketin Tasfiyesi
  • Tüzel Kişiliğin Sona Ermesi


MAHKEMESİ : Ticaret Mahkemesi
SAYISI : 2023/98 E., 2023/220 K.
KARAR : Davanın kabulüne
ÖZEL DAİRE KARARI : Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.11.2022 tarihli ve
2022/6476 Esas, 2022/8213 Karar sayılı BOZMA kararı

Taraflar arasındaki ek tasfiye davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, İlk Derece Mahkemesi tarafından Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan gündem ve dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:

I. DAVA
Davacı vekili; müvekkili kurum tarafından İstanbul 22. İş Mahkemesinin 2016/415 (yeni 2019/189) Esas sayılı dosyasında, dava dışı Ekol Ambalaj Plastik San. ve Tic. Ltd. Şti’ne karşı rücu davası açıldığını, ancak anılan şirketin İstanbul 2. İflas Müdürlüğünün 2008/9 İflas dosyasında tasfiye edilerek sicilden terkin edildiğini, bu nedenle iş mahkemesince ihya davası açılması için kendilerine yetki verildiğini ileri sürerek açılan rücu davasının devamının temini için Ekol Ambalaj Plastik San. ve Tic. Ltd. Şti’nin ihyasına ve tasfiye memuru tayinine karar verilmesini talep etmiştir.

II. CEVAP
Davalılar usulüne uygun tebligata rağmen cevap dilekçesi sunmamışlardır.

III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesinin 23.09.2020 tarihli ve 2019/895 Esas, 2020/431 Karar sayılı kararı ile; şirket hakkında devam eden bir dava var iken terkini mümkün değil ise de iflas kapatma kararının dava açılmadan önce verildiği ve iflasın kapatılmış olduğu, bu durumda ek tasfiyenin ve şirketin bu amaçla ihyasının zorunlu olduğu, davacının hukuki yararının bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu şirketin davacının taraf olduğu İstanbul 22. İş Mahkemesinin 2019/189 Esas sayılı dosyasının yürütülmesi ve infazı ile sınırlı olmak üzere ihyasına ve ek tasfiyesine, ek tasfiyenin önceki iflas idare memuru tarafından yapılmasına, basit tasfiye yapılmışsa iflas müdürlüğünce yapılmasına, kararın ilanına karar verilmiştir.

IV. İSTİNAF

A. İstinaf Yoluna Başvuranlar

1. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

2. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 30.12.2020 tarihli ve 2020/1854 Esas, 2020/1576 Karar sayılı kararı ile; dava dilekçesinde yasal hasım konumunda olan Ticaret Sicil Müdürlüğü yanında şirketin kaydı silinmeden önceki ortak ve yetkilisi olan …’e husumet yöneltildiği, İlk Derece Mahkemesince resen davalı sıfatı ile İstanbul 2. İflas Müdürlüğüne tebligat yapıldığı, İlk Derece Mahkemesince iflas müdürlüğünden tasfiyenin basit usulde mi, yoksa adi tasfiye mi yapıldığı sorulmadan gerekçede, basit usulde yapıldığı yazılmasına rağmen hükümde terditli olarak hüküm kurulmasının da doğru olmadığı, taraf teşkili kamu düzeninden olup dava dışı şirketin tasfiyesinin hangi usulde yapıldığının icra dairesinden sorularak usulüne uygun olarak taraf teşkili ile karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulden kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak dosyanın İlk Derece Mahkemesine iadesine, davacı vekilinin istinaf nedenlerinin bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

3. İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesinin 07.04.2021 tarihli ve 2021/30 Esas, 2021/310 Karar sayılı kararı ile; iflas idaresine yazılan müzekkereye verilen cevapta tasfiyenin basit usulde yapıldığının bildirildiği ve iflas müdürlüğüne de davalı sıfatıyla tebligat yapıldığı, bu şekliyle taraf teşkilinin sağlandığı, iflas idaresi veya ticaret sicil müdürlüğünün terkin işleminde bir kusuru olmadığından yargılama giderinin davacı üzerinde olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu şirketin davacının taraf olduğu İstanbul 22. İş Mahkemesinin 2019/189 Esas sayılı dosyasının yürütülmesi ve infazı ile sınırlı olmak üzere ihyası ile ek tasfiyesine, tasfiyenin İstanbul 2. İflas Müdürlüğünce yapılmasına, kararın ilanına karar verilmiştir.

4. İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.

5. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 18.05.2022 tarihli ve 2021/2159 Esas, 2022/772 Karar sayılı kararı ile; davalı … müdürlüğü yasal hasım konumunda olduğundan aleyhine yargılama giderine ve vekâlet ücretine hükmedilmesinin hukuken mümkün olmadığı, davalı … idaresi yönünden ise iş mahkemesindeki davanın tasfiyeden çok sonra açıldığı ve eldeki davanın açılmasına sebebiyet verilmediği, İlk Derece Mahkemesince verilen kararın usul ve esas yönünden kanuna uygun olduğu gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.

V. BOZMA VE BOZMADAN SONRAKİ YARGILAMA SÜRECİ

A. Bozma Kararı

1. Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

2. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; “…1-)Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından, Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün yasal hasım olması nedeniyle davacı vekilinin Ticaret Sicil Müdürlüğüne yönelik ileri sürdüğü tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.

2-)Dava, iflas sonucu tasfiye edilen şirketin ticaret sicil kaydının terkin edilmesi nedeniyle TTK 547. maddesi uyarınca şirketin ihyası talebine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne ve TTK 547. maddesi uyarınca ek tasfiyesine ve ek tasfiyenin İstanbul 2.İflas Müdürlüğünce yapılmasına karar verilerek, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.

İhyası istenen şirketin İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/729 E.-2008/384 K., 25.06.2008 tarihli kararı ile iflasına ve aynı mahkemenin 2010/138 E.-2010/158 K. , 24.03.2010 tarihli kararı ile de iflasın kapatılmasına karar verildiği, iflas müdürlüğünce Ticaret Sicil Müdürlüğüne yapılan bildirim ile de şirketin kaydının silindiği anlaşılmaktadır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yargılama giderlerinden sorumluluk başlıklı 326/1. maddesi “Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.” hükmü uyarınca, davada haksız çıkan davalı … 2. İflas Dairesi aleyhine yargılama giderine hükmedilmesi gerekirken, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına dair karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

B. İlk Derece Mahkemesince Verilen Direnme Kararı
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile önceki gerekçeye ilaveten; davalıların davanın açılmasına sebebiyet vermediği, davalı … idaresinin ancak kusurundan dolayı sorumlu tutulabileceği, tasfiye edilen şirketin kişiliğini üstlenmediği gibi borçlarından da sorumlu olmadığı, kamu kurumu niteliğinde olduğu, ancak bir zarar hâlinde devlet aleyhine tazminat talep edilebileceği, bu nedenle iflas müdürlüğünün yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı, iki davalı arasında farklı uygulama yapmayı gerektiren açık bir kanun hükmünün de bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

VI. TEMYİZ

A. Temyiz Yoluna Başvuranlar
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen direnme kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.

B. Temyiz Sebepleri
Davacı vekili; dava dışı sigortalının 31.04.2004 tarihinde iş kazası geçirdiğini, hem kurumun teftiş raporlarında hem de kazaya ilişkin açılan davadaki bilirkişi raporlarında ihyası istenen şirketin sorumluluğunun tespit edildiğini, iş kazası nedeniyle ortaya çıkan zarar için iflasın kapatılmasından evvel dava açıldığını, bu hususa dikkat edilmeden iflasın kapatılması nedeniyle iflas idare memurunun yargılama gideri ve vekâlet ücretinden sorumlu olduğunu, tasfiye memurunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 312/2 nci maddesi kapsamında davayı kabul etmediğini, bu sebeple aynı Kanun’un 326 ncı maddesi kapsamında sorumlu olduğunu belirterek direnme kararının bozulmasını istemiştir.

C. Uyuşmazlık
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda ek tasfiyeyi icra ile görevlendirilen davalı … 2. İflas İdaresi aleyhine yargılama giderlerine hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

D. Gerekçe

1. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun’un 326 ncı maddesi,
2. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı Kanun) 547 nci maddesi

2. Değerlendirme
1. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.

2. 6102 sayılı Kanun’un 588 inci maddesi gereğince limited şirket ticaret siciline tescille tüzel kişilik kazanır. Bu bağlamda tescil kurucu nitelikte olup sicil kaydının varlığı, tüzel kişilik ve ticaret şirketi statüsü için zorunludur. Ticaret siciline kayıt tüzel kişilik kazanılması için kurucu nitelikte olmakla beraber bu kaydın yapılmaması sadece üçüncü kişilere karşı tüzel kişiliğin, dolayısıyla ticaret şirketi statüsünün kazanılıp kazanılmadığı konusunda önem taşır. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (6098 sayılı Kanun) 620/2 nci maddesi gereğince bir şirket, Ticaret Kanunu’nda tarif edilen şirketlerin mümeyyiz vasıflarını haiz değil ise adi şirket sayılır.

3. Ticaret siciline kayıtla birlikte tüzel kişilik kazanıldıktan sonra şirket mal varlığının sahibi şirket tüzel kişiliği olur; ancak ticaret sicilinden kaydının silinmesi, mal varlığının kendiliğinden ortaklara geçmesi sonucunu doğurmaz. Başka bir anlatımla tüzel kişiliğin sona ermesiyle mal varlığının doğrudan ortaklara aktarılmasını sağlayan bir mirasçılık düzeni bulunmamaktadır. Ortaklar, ancak tasfiye sonucunda kalan şirket mal varlığının dağıtımı veya devri ile mal varlığı üzerinde mülkiyet hakkını kazanabilir. Dolayısıyla ortaklar, ticaret sicilinden şirketin kaydının silinmesi ile adi şirket olarak şirketin devamı şeklinde hukuki ilişkileri sürdüremez, bir davada davacı ve davalı olamaz ve doğrudan faaliyette bulunamaz. Bu nedenle tüzel kişilik ve şirket ortadan kaldırılmadan önce şirket mal varlığının dağıtıldığı ve hukuki ilişkilerinin sonlandırıldığı tasfiye işlemlerinin yapılması gerekir.

4. Bir ticaret şirketi infisah veya fesih hâlinde sona erer. İnfisah, kanunda veya esas sözleşmede öngörülen sebeplerden birinin gerçekleşmesi ile ayrıca bir karar alınmasına veya ihbarda bulunulmasına gerek olmaksızın şirketin kendiliğinden sona ermesini ifade ederken; fesih ise kanun veya esas sözleşmede yer alan sebeplerden birine dayanarak bu yetkiye sahip olanlar tarafından şirketin karar şeklinde somutlaşan irade ile sona erdirilmesidir. 6102 sayılı Kanun’un 643 üncü maddesi gereğince sona eren limited şirketin tasfiye usulü ile tasfiyede şirket organlarının yetkileri hakkında anonim şirketlere ilişkin hükümler uygulanır.

5. 6102 sayılı Kanun’un 533 üncü maddesi gereğince sona eren anonim şirket tasfiye hâline gelir. Tasfiye hâlindeki şirket pay sahipleriyle olan ilişkileri de dâhil, tasfiye sonuna kadar tüzel kişiliğini korur ve ticaret unvanını “tasfiye hâlinde” ibaresi eklenmiş olarak kullanır. Tasfiye ise anonim şirketin malvarlığının nakde dönüştürülmesi, alacakların tahsil edilip borçların ödenmesi ve varsa kalanın kural olarak ortaklara dağıtılmasını ifade eder. Bu işlemlerin kesin olarak sonuçlandırılmasıyla tasfiye tamamlanır. Tasfiye işlerinin tamamlanması için zorunlu olduğundan, sona eren şirketin tüzel kişiliği ve hak ehliyeti tasfiye sürecinde de devam eder. Ancak tasfiye işlerinin tamamlanması, ticaret siciline kayıtla tüzel kişilik kazanan anonim/limited şirketin ortadan kalkması için gerekli olsa da yeterli değildir. Başka bir ifadeyle anonim şirketin tüzel kişiliğinin sona ermesi için 6102 sayılı Kanun’un 545/1 inci maddesi gereğince tasfiyenin tamamlanmasından sonra tasfiye memurları, şeklen var olan durumun ortadan kalkması amacıyla ticaret unvanının ticaret sicilinden silinmesini talep etmesi ve bu istemin kabul edilerek silinmenin tescil edilmesi gerekmektedir. Tasfiye tamamlanmasına rağmen tasfiye memurları bu yükümlülüklerini yerine getirmezse müdürler, ortaklar ya da üçüncü kişiler ticaret sicil müdürüne başvurarak 6102 sayılı Kanun’un 33/1 inci maddesi gereğince tescile davet yetkisini kullanmasını ve bu yolla şirketin ticaret sicilinden silinmesini isteyebilir. Ticaret unvanının ticaret sicilinden silinmesiyle birlikte anonim şirketin tüzel kişiliği ortadan kalkar, şirket hukuki varlığını ve hak ehliyetini kaybeder (Ünal Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, 4. Baskı, İstanbul, 2015, s. 192).

6. Görüldüğü üzere bir anonim şirketin sona ermesiyle hukuki varlığının tamamen ortadan kalkmasını ifade eden tüzel kişiliğinin sona ermesi birbirinden tamamen farklı durumlardır. Sona ererek tasfiye hâline gelen ve tasfiye işlemleri eksiksiz bir şekilde tamamlanan şirketin tüzel kişiliğinin sona erebilmesi için ayrıca ticaret sicilinden de silinmesi gerekmektedir. Diğer bir anlatımla anonim şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinden bahsedebilmemiz için hem tasfiye işlemlerinin eksiksiz olarak tamamlanması hem de hukuk güvenliğinin sağlanması açısından ticaret sicilinden silinmesi ve bu iki durumun birlikte gerçekleşmesi gerekir. Dolayısıyla mal varlığı olmayan veya tasfiyesi eksiksiz tamamlanan bir anonim şirket ticaret sicilinden terkin edilmemişse tüzel kişi olarak varlığını devam ettirir (Asuman Yılmaz, Türk Ticaret Kanununa Göre Anonim ve Limited Şirketlerde Ek Tasfiye, Banka ve Ticaret Hukuku Dergisi, 2016, C. XXXII, S. 2, s. 154).

7. Bu itibarla anonim şirkete ait alacağın veya borcun varlığı ya da mal varlığı ile ilgili olmasa da taraf sıfatını gerektiren ve devam eden hukuki ilişkilerinin söz konusu olduğu hâllerde ticaret sicilinden silinme şirketin gerçekten ve kesin olarak ortadan kalkmış olması sonucunu doğurmaz; bu hukuki ilişkilerin sonlandırılabilmesi için şirketin tüzel kişiliğinin devamının sağlanması gerekir. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu döneminde ticaret sicilinden terkin edilen bir şirketin, daha sonra tasfiyesinin eksik yapıldığının anlaşılması ya da taraf sıfatını gerektiren ve devam eden hukuki ilişkilerinin söz konusu olması hâlinde, bu şirketin ek tasfiyesinin mümkün olduğu ve ek tasfiyeye karar verilerek geçici olarak tescil edilebileceği öğreti ve uygulamada kabul edilmekteydi. 6102 sayılı Kanun’un 547 nci maddesiyle “ek tasfiye” özellikle düzenlenmiş; anonim şirketin tasfiye işlemleri tamamlanıp ticaret sicilinden terkin edilmesinden sonra tasfiyenin eksiksiz bir şekilde gerçekleştirilmediğinin ve dolayısıyla ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğunun anlaşılması hâlinde son tasfiye memurları,  yönetim kurulu  üyeleri, pay sahipleri veya alacaklıların şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret  mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar şirketin yeniden tescilini isteyebilecekleri; mahkemece istemin yerinde olduğuna kanaat getirilirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verileceği ve bu işlemlerin yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirileceği belirtilmiştir. 6102 sayılı Kanun’un 547 nci maddesi ile ek tasfiye işlemleri tamamlanıncaya kadar, ticaret sicilinden silinmiş olan şirketin mahkeme kararı ile sicile yeniden tescil ettirilmesi açıkça öngörülmüştür. Dolayısıyla 6102 sayılı Kanun’un 547 nci maddesine göre bir anonim şirketin tüzel kişiliğinin sona ermesi için hem tasfiye işlemlerinin eksiksiz olarak tamamlanmasının hem de ticaret sicilinden silinmesinin birlikte gerçekleşmesi gerekir.

8. 6102 sayılı Kanun’un 547 nci maddesi kapsamında ek tasfiye amacıyla açılan davalarda ilgili ticaret sicil müdürlükleri yasal hasım olmaları nedeniyle davalı olarak yer alırlar. Ek tasfiye için açılan davada ilgili ticaret sicil müdürlüklerinin yanı sıra şirketin terkin edilmeden önceki son tasfiye memurlarına/iflas idaresine/iflas dairesine, tasfiyeyi icrada kusurlarının bulunup bulunmadığından bağımsız olarak husumetin yönetilmesi gerekir. Terkinden önceki son tasfiye memurlarının olağan tasfiye sonrasında şirketi sicilden terkinde kusurlarının bulunup bulunmadığı hususu ise ek tasfiye davası neticesinde verilecek kabul kararı sonrasında yargılama giderlerinin tayini bakımından önem arz etmektedir.

9. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafından 31.01.2004 tarihinde gerçekleşen iş kazası sebebiyle sigortalıya yapılan ödemelere istinaden dava dışı Ekol Ambalaj Plastik San. ve Tic. Ltd. Şti.ne karşı 16.06.2016 tarihinde rücuen alacak davası açıldığı, yargılama sırasında anılan şirketin ticaret sicilinden terkin edildiğinin anlaşıldığı, dava konusu şirketin İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.06.2008 tarihli ve 2007/729 Esas, 2008/384 Karar sayılı karar ile iflasına karar verilerek iflas dosyasının açıldığı, tasfiye işlemlerinin tamamlanması neticesinde iflasın yine İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.03.2010 tarihli ve 2010/138 Esas, 2010/158 Karar sayılı kararı ile kapatılarak şirketin ticaret sicilinden 27.04.2010 tarihinde terkin edildiği anlaşılmaktadır.

10. Her ne Özel Dairece, 6100 sayılı Kanun’un yargılama giderlerinden sorumluluk başlıklı 326/1 inci maddesi gereğince davada haksız çıkan davalı … 2. İflas Dairesi aleyhine yargılama giderine hükmedilmesi gerektiğinden bahisle bozma kararı verilmiş ise de; eldeki davaya dayanak rücuen alacak davası, iflasın kapanarak şirketin sicilden terkin edildiği 27.04.2010 tarihinden sonra 16.06.2016 tarihinde açlımış, eldeki dava ise 14.10.2019 tarihinde rücuen alacak davasında taraf teşkilini sağlanmak üzere açılmış olup dava dilekçesinde tasfiyeyi icra eden iflas dairesinin tasfiye işlemlerinde kusuru bulunduğuna yönelik herhangi bir iddiada bulunulmadığı gibi yargılama sırasında bu hususu ispat edecek herhangi bir belge de sunulmamıştır.

11. Bu itibarla taraf teşkili için eldeki davanın açılmasına dayanak olarak rücuen alacak davasının, dava konusu şirketin ticaret sicilinden terkin edildiği 27.04.2010 tarihinden sonra 16.06.2016 tarihinde açılması, dava dilekçesinde ve yargılama sırasında tasfiyeyi gerçekleştiren iflas dairesinin kusuruna yönelik herhangi bir iddia ve ispatın mevcut olmaması, dosya kapsamı itibariyle ek tasfiye davasının açılmasında davalı … dairesinin kusurunun tespit edilememiş olması, anılan davalının eldeki davanın açılmasına sebebiyet vermemiş olması dolayısıyla her iki davalı yönünden de farklı uygulamayı gerektiren hukuki bir dayanağın da bulunmaması sebebiyle ve hakkaniyet gereği eldeki davada davalı … dairesinin yargılama giderlerinden sorumlu tutulması mümkün değildir.

12. Hâl böyle olunca; İlk Derece Mahkemesince yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi yerinde olduğundan usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.

VII. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

Dosyanın 6100 sayılı Kanun’un 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kararı veren İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,

10.07.2024 tarihinde oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.

Limited Şirketin Tüzel Kişilik Kazanması – Limited Şirketin Tasfiyesi – Tüzel Kişiliğin Sona Ermesi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön