“Dava, dava konusu yerlerin şube olarak ticaret siciline tescili istemine ilişkindir. 6102 sayılı Kanun’da şube tanımına yer verilmemiş olmakla birlikte, 5174 sayılı Kanun’un 9 uncu maddesinin ikinci fıkrası uyarınca “bir merkeze bağlı olduğu halde, ister merkezin bulunduğu odanın, ister başka odanın çalışma alanı içinde olan müstakil sermayesi ve müstakil muhasebesi bulunan veya muhasebesi merkezde tutulduğu ve müstakil sermayesi bulunmadığı halde kendi başına sınai faaliyet ve ticari muamele yapan yerler ve satış mağazaları bu Kanun’un uygulanması bakımından şube sayılır” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre şubenin unsurları; merkeze bağlı olmak, dış ilişkilerde bağımsızlık, faaliyet yönünden merkezle benzerlik, aynı kişiye ait olma, yer ve yönetim ayrılığı, ayrı muhasebeye sahip olunması, muhasebenin şubede tutulması zorunluluğunun bulunmaması, ayrı bir sermaye tahsisi zorunluluğunun bulunmamasıdır. Şube için ayrı muhasebe bulunmalıdır ancak, ayrı olmak şartıyla hesaplar merkezde de tutulabilir. Hacim önemli değildir, şube merkezden daha geniş hacimde olabilir. Tamir atölyesi, satış mağazası ve diğer bağımsız olarak müşteri ile temas etmeyen yerler şube sayılmaz. Şubenin yapacağı işlemin merkezin yaptıkları ile aynı olması ya da en azından onlara benzemesi ve şubeden bahsedebilmek için kendi başına ticari işlem yapması gerekmektedir. (Gönen Eriş, Ticari İşletme ve Şirketler, 1. Cilt, sayfa 941, Prof. Dr. Sabih Arkan, Ticari İşletme Hukuku, sayfa 38, Poroy/Yasaman sayfa 48) Bu bağlamda dava konusu yerin şube sayılıp sayılamayacağının belirlenmesinde, belirtilen unsurların delillendirilmesi zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.
İlk Derece Mahkemesince, davalı ………/Eskişehir adresinde bulunan işyerinin kurumsal ve bireysel müşteriyle bağımsız ticari ilişki kurmak suretiyle hizmet faturalarını tahsil etme karşılığında kasaya nakit para girişinin olmasının ticari faaliyette bulunduğu anlamına geldiği, ticaret siciline şube tescili yapılmasına ilişkin koşulların oluştuğu gerekçesiyle bu adresteki iş yeri yönünden davanın kabulüne karar verilmişse de, bu birimin dış ilişkilerde merkezden bağımsız olup olmadığı, kendi başına ticari faaliyette bulunup bulunmadığı, ayrı bir sermayesinin ve muhasebe kaydının olup olmadığı, çalışanların işe alımı, maaş ödemeleri, işten çıkarmalar vb. işlemlerin merkezden mi; yoksa şubeden mi yapıldığı, ticari işlemlerin nereden yürütüldüğüne dair gerekli araştırma yapılarak, konusunda uzman bilirkişi veya bilirkişi heyetinden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı gerekçe ile karar verilmesi doğru olmadığından İlk Derece Mahkemesi kararına yönelik istinaf başvurusunu esastan reddeden Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.” Yargıtay 11. HD., E:2021/6685, K:2023/1167, T:27.02.2023
“Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesince dava konusu iş yerinde yapılan keşif sonrası alınan 22.11.2021 havale tarihli bilirkişi raporunda, iki adet bağımsız bölümden oluşan iş yerinde vezne ve acil müdahale ekiplerinin bulunduğu, fatura düzenlendiği, tahsilat makbuzları ile nakit hareketlerinin gerçekleştirildiği, merkezden bağımsız olarak belirlenen üçüncü kişilere hizmet verildiği, abonelik bağlantı sözleşmesi yapılmak sureti ile üçüncü kişilerle bağımsız bir şekilde hukuki işlemler yapabildiği, başka bir deyişle dış ilişkilerde bağımsızlık unsurunun gerçekleştiği, merkezden ayrı bir yer olmakla birlikte, şirketi dışarıya karşı bağımsız olarak temsil edebilecek işyerinde görev ve yetkilendirilmiş yönetici bulunduğundan ayrı yönetim unsurunun oluştuğu, davalının tüzel kişiliğinin kanuni merkezi dışında ticari faaliyet gösterdiği işyerinde tespit, dosya tetkiki, çalışan ifadeleri, bilgi ve belgelerden anlaşılmakla anılan adresteki işyerinin şube sayılması ve bu şubenin ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi gerektiğinin belirlendiği, dava konusu iş yerinde yapılan bu işler ile iş yerinin merkezden bağımsız olarak sahip olduğu yetkiler dikkate alındığında dış ilişkide bağımsızlığının bulunduğu, merkezin yaptığı bir çok işlemi bağımsız bir şekilde yapabildiği anlaşılmakla dava konusu yerin şube vasfında olduğunun anlaşıldığı (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12.11.2014 tarih, 2014/10868 E., 2014/17428 K.), bu nedenle davalının istinaf isteminin esastan reddi gerektiği, ancak kamu düzeni yönünden yapılan incelemede hüküm fıkrasının infaza elverişli olmaması nedeni kararın kaldırılarak yeniden hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, İlk Derece Mahkemesinin kararının kaldırılmasına, davanın kabulüne, davalının Zonguldak ili Çaycuma ilçesi Yeni Mah. … … Cad. No:8/A-B adresinde faaliyet gösteren iş yerinin şube olarak tesciline karar verilmiş, karar davalı vekilince temyiz edilmiştir…Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA…” Yargıtay 11. HD., E:2023/4848, K:2024/6616, T:19.09.2024