“5941 sayılı Çek Kanunu, etkisi sadece bu kanunla sınırlı olmak üzere, tacir çeki-tacir olmayan çek ayrımı yapmış ve “tacir çeki” olarak nitelenen yeni bir çek çeşidi getirmiştir. Buna göre, kişinin bir ticari ilişki çerçevesinde ve tacir sıfatıyla düzenleyeceği çekin yalnızca tacir kişiye özgü çek olması gerekir. 5941 sayılı kanunda tacir olsun veya olmasın, bir tüzel kişi adına çek düzenleyen gerçek kişinin ad ve soyadının düzenlenen çek üzerinde açıkça yazılmasını sağlamaya yönelik düzenleme yapılmıştır. Aynı kanunun 2/8.maddesinde, tüzel kişi adına çek düzenleyen kişinin adı ve soyadı, düzenlenen çek üzerine açıkça yazılır hükmü düzenlenmiş olup tüzel kişi adına çeki düzenleyen gerçek kişinin adı ve soyadı, çek yaprağı üzerine matbu olarak kaşe basılmak suretiyle veya el yazısıyla yazılabilir. Somut olayda, takip konusu çekte açık ve görünür şekilde çekin dava dışı ……İnş.San.Ltd.Şti’ne ait tacir çeki olduğu, davacının kendi ad ve soyadını yazmak suretiyle tüzel kişi şirket adına çeki imzaladığı anlaşılmakla borçtan şahsen sorumlu tutulamayacağı gözetilerek itirazın kabulü ile takibin durdurulmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde itirazın reddi yönünde hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 12. HD., , E:2014/22743, K:2014/28725, T:27.11.2014
“Her ne kadar mahkemece, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma yeterli değildir. Öncelikle davacının çek bedelinin davalıdan tahsilini talep ettiği ve çek bedelinin davalı tarafından tahsil edildiğini iddia ettiğine göre, davalının davaya konu çek bedelini tahsil edip etmediğinin belirlenmesi gerekir. Öte yandan, davalının çeki haksız ve kötüniyetle iktisap ettiğinin ispat yükü davacıya ait olup, davalı, davacıyla olan buğday-bulgur alışverişi nedeniyle çeki davacıdan aldığını savunduğuna ve davacının ticari defterlerin incelenmesini talep etmesine ve davaya konu çekin tacir çeki olmasına göre, dosyanın bilirkişiye tevdii ile taraflar arasında davaya konu çeke esas teşkil eden bir alışverişin bulunup bulunmadığı ve buna göre davalının çeki iktisabında haksız veya kötüniyetli olup olmadığının belirlenmesi gerekirken, davacı asilin celsedeki beyanına yanlış anlam yüklenerek, ticari defterler incelenmeksizin ve taraflar arasında ticari ilişki bulunduğuna dair yeterli olmayan gerekçe ve eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.” Yargıtay 11. HD., E:2015/5642, K:2015/13109, T: 07.12.2015