Yargıtay 3. Hukuk Dairesi
E:2019/4731, K:2020/485, T:22.01.2020
- Davalı taraf ATO yazısına göre gerçek kişi tacir olup, 6102 sayılı TTK’nın 19/1.maddesine göre bir tacirin borçlarının ticari olması asıl olduğuna göre taraflar arasındaki kira sözleşmesinden doğan borçlar davalı için ticari iş sayılır.
- Taraflar arasında geçerli Taşınmaz Kira Sözleşmesinin 3/2. maddesinde vadesinde ödenmeyen kira bedellerine 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesi gereğince belirlenen oranda gecikme zammı uygulanacağı kararlaştırılmış olup, TBK’nın 120.maddesindeki sınır davalı için geçerli değildir.
DAVA: Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen alacak davasında verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacının istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, … Araştırma ve Uygulama Hastanesinde bulunan kafeterya, market ve tuvalet yerlerinin … Defterdarlığı Milli Emlak Müdürlüğünce 01/02/2006 – 31/01/2011 döneminde davalıya kiraya verildiğini, 30/11/2010 tarihinde davalı kiracıya tebliğ edilen 25/11/2010 tarih ve 54770 sayılı yazı ile kira süresinin bitiminde taşınmazı tahliye etmesinin istenildiğini, ancak kiracının kiralananı verilen sürede tahliye etmediğini belirterek, tahliye edilmesi gereken 31/01/2011 tarihinden tahliye tarihi olan 22/05/2011 tarihine kadar hesaplanan 133.433,00 TL cezai şart bedelinin 09/07/2011 vade tarihinden itibaren gecikme zammı ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davacı …’nın, sözleşme sona ermeden kiralananı müdahil … Üniversitesi’ne devrettiğinden cezai şart talebiyle dava açma hakkının bulunmadığını, müdahil rektörlüğün, sözleşmeyi feshettiğini, cezai şartın sözleşmeye bağlı bir hak olması sebebiyle sözleşmenin feshiyle ortadan kalktığını, Rektörlük tarafından iki defa 15 günlük, bir defa 6 günlük süre verildiğini, davacının kendi verdiği süreler için cezai şart isteyemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesince; davanın kısmen kabulü ile 133.433,00 TL cezai şart bedelinin 10/07/2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına karşı, taraflarca istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. Bölge adliye mahkemesince, tarafların istinaf başvurularının ayrı ayrı reddine karar verilmiş; karar, davacı tarafından hükmedilen faiz oranına ve faizin başlangıç tarihine yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava; cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) Temerrüt (gecikme) faizi; borçlunun, para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren, alacaklının zararın varlığını, miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın borçlunun ödemesi gereken, miktarı yasalarla belirlenmiş asgari bir tazminat türü olarak tanımlanabilir (Nami Barlas, Para Borçlarının İfasında Borçlunun Temerrüdü ve Temerrüt Açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar, İst.1992, s.127 vd.).
Muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş (kesin vade bulunması) veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır. (TBK 117. madde) Kesin vade olmadığı gibi temerrüde düşüren ihtarname de çekilmeden icra takibi yapılmış ise takip tarihinde temerrüt gerçekleşir (11.12.1957 tarih 17/29 sayılı İçihadı Birleştirme Kararı). Temerrüde esas icra takibi de bulunmuyorsa dava tarihinde temerrüt gerçekleşir.
6183 sayılı Kanun’un 51. maddesinde; ” Amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için ayrı ayrı % 1,40 oranında gecikme zammı tatbik olunur. ” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Temerrüt Faizi” başlıklı 120. maddesinin 1. fıkrasında; “Uygulanacak yıllık temerrüt faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir.”, 2. fıkrasında ise; “Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz.” hükümlerinin, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 7. maddesinin 1. fıkrasında; ” Türk Borçlar Kanununun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76. faize ilişkin 88. temerrüt faizine ilişkin 120. ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138. maddesi, görülmekte olan davalarda da uygulanır.” hükümleri düzenlenmiştir.
Bununla birlikte; 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 8/1 maddesinde; “Ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenebilir. ” hükmü getirilmiştir.
Somut olayda; Davalı taraf ATO yazısına göre gerçek kişi tacir olmakla, 6102 sayılı TTK’nın 19/1.maddesine göre bir tacirin borçlarının ticari olması asıl olduğuna göre taraflar arasında 01/02/2006 başlangıç tarihli 5 yıl süreli kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmamakta olup bu sözleşmeden doğan borçlar davalı için ticari iş sayılır. Taraflar arasında geçerli Taşınmaz Kira Sözleşmesinin 3/2. maddesinde vadesinde ödenmeyen kira bedellerine 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51 inci maddesi gereğince belirlenen oranda gecikme zammı uygulanacağı kararlaştırılmış olup, TBK’nın 120.maddesindeki sınır davalı için geçerli değildir.
Hal böyle olunca, Mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular çerçevesinde, tarafların hür iradeleri ile kararlaştırdıkları sözleşme şartlarının geçerli olduğu, tarafları bağlayacağı, kira sözleşmesinde ödeme zamanı ve vadesinde ödenmediği takdirde uygulanacak faiz oranının belirlendiği, bu nedenle kira alacağına vade tarihinden itibaren sözleşmede kararlaştırılan faiz oranının uygulanması gerektiği dikkate alınarak, davaya konu edilen cezai şart bedellerine de vade tarihinden itibaren 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesi uyarınca gecikme zammı uygulanması suretiyle, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılması ve ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek onanması, HMK’nın 370 inci maddesinin ikinci fıkrası hükmü gereğidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına ve ilk derece mahkemesi kararının hüküm fıkrasının 1. bendinde yer alan “133.433,00 TL cezai şart bedelinin 10/07/2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” ifadesinin çıkartılarak yerine “133.433,00 TL cezai şart bedelinin 10/07/2011 tarihinden itibaren 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesi uyarınca belirlenecek gecikme zammıyla birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” ifadesinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 22/01/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.