Tanımı: Ticari temsilcinin kanuni tanımı 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu m. 547/1‘de şu şekilde yapılmıştır: “Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.”
Atanması: Ticari temsilci anonim şirketlerde yönetim kurulu tarafından (TTK 368), limited şirketlerde genel kurul (şirket sözleşmesinde aksine hüküm yoksa) tarafından (TTK 631/1) ve kollektif şirketlerde ortakların oybirliği ile (TTK 223) atanır.
Borçlar Kanunu’ndaki Maddeler: Borçlar Kanunu’nun 547 ila 550 ve 553. ve 554. maddeleri ticari temsilci ile ilgili olup, söz konusu maddeler maddeler şu şekildedir:
A. Ticari temsilci
I. Tanımı ve yetki verilmesi
MADDE 547– Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.
İşletme sahibi, ticari temsilcilik yetkisi verildiğini ticaret siciline tescil ettirmek zorundadır; ancak ticari işletme sahibinin ticari temsilcinin fiillerinden sorumluluğu, tescilin yapılmış olmasına bağlı değildir.
II. Temsil yetkisinin kapsamı
MADDE 548– Ticari temsilci, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili sayılır.
Ticari temsilci, açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz.
III. Temsil yetkisinin sınırlandırılması
MADDE 549– Temsil yetkisi, bir şubenin işleriyle sınırlandırılabilir.
Temsil yetkisi, birden çok kişinin birlikte imza atmaları koşuluyla da sınırlandırılabilir. Bu durumda, diğerlerinin katılımı olmaksızın temsilcilerden birinin imza atmış olması, işletme sahibini bağlamaz.
Temsil yetkisine ilişkin yukarıdaki sınırlamalar, ticaret siciline tescil edilmedikçe, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı hüküm doğurmaz.
Temsil yetkisine ilişkin diğer sınırlamalar, tescil edilmiş olsalar bile, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez.
IV. Temsil yetkisinin sona ermesi
MADDE 550– Temsil yetkisinin verildiği ticaret siciline tescil edilmemiş olsa bile, sona erdiği tescil edilir.
Temsil yetkisinin sona erdiği ticaret siciline tescil ve ilan edilmediği sürece, bu yetki iyiniyetli üçüncü kişiler için geçerliliğini korur.
D. Rekabet yasağı
Madde 553: Bir işletmenin bütün işlerini yöneten veya işletme sahibinin hizmetinde bulunan ticari temsilciler, ticari vekiller veya diğer tacir yardımcıları, işletme sahibinin izni olmaksızın, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak, kendilerinin ya da bir üçüncü kişinin hesabına işletmenin yaptığı türden bir iş yapamayacakları gibi, kendi hesaplarına bu tür işlemleri üçüncü kişilere de yaptıramazlar.
Buna aykırı davranırlarsa işletme sahibi, aralarındaki hukuki ilişkiden doğan hakları saklı kalmak kaydıyla, uğradığı zararın giderilmesini isteyebileceği gibi, bunun yerine, ticari temsilcinin, ticari vekilin veya diğer tacir yardımcısının kendi hesabına yaptığı veya üçüncü kişilere yaptırdığı işlerin kendi hesabına yapılmış sayılmasını ve bu işler dolayısıyla aldıkları ücretin verilmesini veya aynı işlerden doğan alacağın devredilmesini isteyebilir.E. Ticari temsilcilerin, ticari vekillerin ve diğer tacir yardımcılarının yetkilerinin sona ermesiMadde 554: İşletme sahibi, ticari temsilcilerin, ticari vekillerin ve diğer tacir yardımcılarının yetkilerini, aralarındaki hizmet, vekâlet, ortaklık ve benzeri sözleşmelerden doğan hakları saklı kalmak koşuluyla, her zaman geri alabilir.
İşletme sahibinin fiil ehliyetini kaybetmesi veya ölümü, ticari temsilcilerin, ticari vekillerin ve diğer tacir yardımcılarının yetkisini sona erdirmez.
KARARLAR
1. “Türk Hukukuna ticari mümessillik ile ilgili düzenleme ilk kez 1926 tarihli mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu(BK) ile girmiştir. İsviçre Borçlar Kanunu’nun iktisabı ile bu hukuk sistemindeki ticari mümessillikle ilgili hükümler olduğu gibi hukukumuza girmiştir.
Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 449/1. maddesinde ticari mümessilin tanımı; “ticari mümessil, bir ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer bir müessese sahibi tarafından işlerini idare ve müessesenin imzasını kullanarak bilvekale imza vazetmek üzere sarih veya zımni kendisine mezuniyet verilen kimsedir” şeklinde yapılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçla Kanunu(TBK)’nun 547/1 maddesinde ise ticari mümessil “Ticari temsilci, işletme sahibinin, ticari işletmeyi yönetmek ve işletmeye ilişkin işlemlerde ticaret unvanı altında, ticari temsil yetkisi ile kendisini temsil etmek üzere, açıkça ya da örtülü olarak yetki verdiği kişidir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Ticari mümessillik; bir sözleşme olmayıp, tek taraflı bir hukuki işlemle verilen temsil yetkisini içerir. Buna bağlı olarak, ticari mümessillik işletme sahibinin iradesine dayanır. Dolayısıyla burada söz konusu olan temsil yetkisi kanuni değil, iradi temsil yetkisidir.
Ticari mümessilin temsil yetkisinin kapsamı kanunda tam olarak belirlenmiştir. Bu haliyle ticari mümessillik, sınırı kanunla çizilmiş iradi bir temsil yetkisidir. Ticari mümessil, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı, işletme sahibi adına kambiyo taahhüdünde bulunmaya ve onun adına işletmenin amacına giren her türlü işlemleri yapmaya yetkili olup açıkça yetkili kılınmadıkça, taşınmazları devredemez veya bir hak ile sınırlandıramaz(BK 450; TBK 548).
Ticari mümessillik ticaret siciline tescil olunur. Ancak işletme sahibi tescilden önce de temsilcinin yaptığı işlemden sorumludur.(BK. 449/2; TBK. 542/2)
Ticari mümessil, işletme sahibini temsile yetkili bir kişi olmanın yanı sıra, aynı zamanda ticari işletmenin belirli yetkilere sahip idarecisi niteliğini de taşır. Örneğin bir bankanın genel müdürü, hukuki bakımdan bankanın ticari mümessilidir; ancak idari bakımdan da, yürütme organının bir parçasıdır. Nitekim, ticari mümessilliğin bu yönü, ticari mümessili tarif eden BK 449/l’de “…işlerini idare …” ibaresiyle vurgulanmıştır.
Ticaret şirketleri organları aracılığıyla idare ve temsil edildiğinden, ticari mümessil tayin etme yetkisi de organlarına aittir.
Ticaret şirketlerinde idare ve temsil yetkisine sahip organlar, her ticaret şirketinin türüne göre değişiklik gösterir. Ancak şu hususu belirtmek gerekir ki, ticaret şirketlerinin tümünde ticari mümessil şirket ana sözleşmesiyle de tayin edilebilir.
Mülga 6762 sayılı TTK 539/II (6102 sayılı TTK 616/1-b) ve 545. (6102 sayılı TTK 631/1) maddelerine göre, limitet şirketlerde, şirket sözleşmesinde aksine hüküm olmadıkça, ticari mümessil tayinine genel kurul yetkilidir. Buradan anlaşılacağı üzere, ticari mümessil doğrudan şirket sözleşmesiyle tayin edilebileceği gibi, şirket sözleşmesinde kararlaştırılması şartıyla bu yetkinin şirketi idare ve temsile yetkili müdürlere bırakılması da mümkündür.
İşletme sahibinin, ticari mümessil dışında, duruma göre başka yardımcılardan da yararlanması mümkündür. Bu yardımcılardan, konumu ve yetkileri bakımından, ticari mümessile en çok benzeyeni ticari vekildir.
Ticari mümessillik gibi ticari vekalet de, BK’nun 32 vd. (TBK 40 vd.) maddelerinde düzenlenmiş temsilin ticari hayatın ihtiyaçlarına uydurulmuş bir türüdür. Dolayısıyla ticari vekalet, ticari mümessillik gibi tek taraflı hukuki işlemle verilen bir temsil yetkisini içerir.” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E:2013/12-2, K:2013/866, T:19.06.2013.
2. “…adi ortaklığın tüzel kişiliğe sahip bulunmamasına, adi ortaklık sözleşmesinde aksine bir hüküm yer almadığı sürece, idareci ortağın yapacağı işlemlerin diğer ortakları da bağlayıcı nitelikte olmasına, adi ortaklıkta idareci ortağın statüsünün, Borçlar Kanunu’nun 449. maddesinde düzenlenen ticari mümessile benzer bir nitelik taşımasına, aynı Kanunun 450.maddesi uyarınca, ticari mümessilin kambiyo taahhüdünde bulunma yetkisine sahip olmasına (Ticari mümessil kavramı hakkında: Hukuk Genel Kurulu’nun 19.04.2006 gün ve 006/19-165 E-213 K; 05.11.2008 gün ve 2008/15-651 E-654 K.sayılı kararları); dolayısıyla, adi ortaklıkta idareci ortağın kambiyo senedi düzenleyebilmesi için bu konuda ayrı ve özel bir yetkiye sahip kılınmasının gerekmemesine...” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı, E:2008/12-825, K:2009/32, T:28.01.2009.
3. “6100 sayılı HMK’nın 74. maddesinde açıkça yetki verilmedikçe vekilin yapamayacağı işler ayrıntılı bir şekilde belirtilmiş olup, bu düzenleme her ne kadar daha çok avukatlarla ilgili ise de düzenlemenin ticari temsilciler ile dolaylı bir ilgisi bulunmaktadır. Anılı maddede sayılan ve vekil için özel yetki gerektiren halleri, ticari temsilci, özel bir yetki verilmese dahi, 6098 sayılı TBK’nın 548. maddesine (BK m. 450) göre yetkisinin kapsamına girmesi şartıyla gerçekleştirebilir. Örneğin; özel yetkisi olmasa bile, ticari temsilci, ticari işletmenin amacına giren bir işlemle ilgili olarak açtığı davada, sulh olabilir, hakimi reddedebilir, davanın tamamını ıslah edebilir. Ancak, bu yetki sınırsız olmayıp, ticari temsilci, 6100 sayılı HMK’nın 74. maddesi kapsamına girmekle birlikte, temsil yetkisinin kapsamına dahil olmadığından, kişiye sıkı sıkıya bağlı haklarla ilgili davaları açamaz. Keza, ticari temsilci, aynı sebeple, müvekkilinin iflasını isteyemez.” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E:2015/13158, K:2016/4257, T:18.04.2016.
4. “Şube başında bulunan kişiye şubenin mevzuu içinde kalmak koşulu ile şube işlemlerinin gerektirdiği bütün sözleşmeleri akid ve yerine getirme yetkisi verildiğine göre, bu yetkinin BK.’nun 49. ve onu izleyen maddelerinde düzenlenmiş bir ticari mümessili olduğunun kabulü gerekir. Ticari mümessillerin ise özellikle dış ilişkilerde kanunun tayin ettiği ayrık durumlar dışında yetkileri sınırlandırılamayacağından; fevkalade mahiyet taşısa bile şube mevzuu içinde kalmak koşuluyla her türlü işlemleri işletme adına akid ve ifasına yetkili bulunmaktadırlar. O halde, şube başında bulunan ve ticari mümessil yetkisini havi banka müdürünün BK.’nun 450 ve 451. maddeleri hükümleri ile 453/2. maddesinin mefhumu muhafilinden şube mevzuu içinde kalma koşuluyla sözleşme yapmaya, semeni tespit ve tahsile, sulh ve tahkime, dava aktif ve pasif husumet ehliyetini haiz olma yetkisine, bono, poliçe ve çek düzenlemeye yetkili olduğunun kabulü gerekmektedir. Esasen, Yargıtay’ın içtihatları bu yönde olduğu gibi (Yargıtay Ticaret Dairesi 01.10.1963 gün ve 1638/3600 sayılı kararı, Yargıtay HGK.’nun 15.01.1964 gün ve 55/T.- D.600 sayılı kararı) doktrinde de bu hususlar yukarıda açıklandığı şekilde kabul edilip savunulmaktadır. (Bkz. Prof. H. Arslanlı, Kara Ticaret Hukuku Umumi Hükümler , İst. 1960. s. 104-106, 166-272; S. Akyazan, Banka ve Ticaret Hukuku, Ank. 1972, s. 64-71 ; Prof. Poroy st. 1983, s. 43-44).” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E:1985/7416, K:1986/161, T:24.01.1986.