Sigorta Tahkim Komisyonu Hakem Kararı
08/08/2024 Tarihli ve K-2024/387992 Sayılı
- Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası
- Trafik Sigortası
- Rizikoyu İhbar Yükümlülüğü
- Zamanaşımı Süresi
- Vekalet Ücreti
BAŞVURU KONUSU UYUŞMAZLIK VE YARGILAMA USULÜNE İLİŞKİN BİLGİLER
1.1. Uyuşmazlık Konusu Olay ve Talep
Uyuşmazlığın konusunu; davalı **** Sigorta AŞ tarafından **** sayılı karayolları motorlu araçlar zorunlu mali sorumluluk (trafik) sigortası poliçesi ile sigortalanmış olan * plakalı araç ile yaya arasında 01.07.2015 tarihinde gerçekleşen kaza sonucunda başvuranın zarar gördüğü gerekçesi ile talepte bulunulan sürekli iş göremezlik ile geçici işgöremezlik ve geçici bakıcı gideri tazminatı oluşturmaktadır.
Davacı yanca, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere talep edilen 30,00 TL sürekli iş göremezlik, 10,00 TL geçici iş göremezlik, 10,00 TL geçici bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplam 50,00 TL tutarındaki tazminatın davalı sigorta kuruluşu **** Sigorta AŞ tarafından karşılanması talebi ile Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuruda bulunulmuştur.
1.2. Başvurunun Hakeme Geçişine ve İncelenmesine İlişkin Süreç Sigorta Tahkim Komisyonu’na yapılan başvuru sonrasında belgelerin taraflardan sağlanmasıyla hazırlanan raportör raporundaki görüş doğrultusunda uyuşmazlığın çözümü için yapılan görevlendirme sonucu uyuşmazlık dosyası 08.05.2024 tarihinde teslim alınarak yargılamaya başlanmıştır. HMK 424 ve 429. maddeleri kapsamında uyuşmazlığın niteliği ve dosya içeriği bağlamında duruşma yapılmasına ve bilirkişi görevlendirilmesine gerek olmadığı kanaatine varılmış, dosya içeriği dikkate alınarak karar oluşturulmuştur.
2. TARAFLARIN ORTAYA KOYDUĞU MADDİ VE HUKUKİ İDDİALAR
2.1. Başvuru Sahibinin İddia, Delil ve İstemleri
Davacı yanca yaşanan uyuşmazlık ile ilgili olarak Sigorta Tahkim Komisyonu’na yapılan başvuruda özetle; 01.07.2015 tarihinde ****** plakalı araç ile yaya arasında meydana gelen kazaya bağlı olarak müvekkilinin ***** Üniversitesi Hastanesi’nce Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre düzenlenmiş 29.11.2023 tarihli sağlık kurulu raporuna göre %15,0 oranında sürekli malul kaldığı, geçici işgöremezlik süresinin 120 gün olduğu, geçici bakıcı gereksinimi süresinin 30 gün olduğu, meydana gelen kazada davalı sigorta kuruluşuna sigortalı * sürücüsünün % 75 oranında kusurlu olduğu, davalı sigorta kuruluşunca 20.04.2018 tarihinde 43.545,00 TL ödeme yapılmış olduğu, yapılmış olan bu ödemenin yetersiz olduğu belirtilerek, fazlaya ilişkin hakları saklı olmak üzere 30,00 TL sürekli iş göremezlik, 10,00 TL geçici iş göremezlik, 10,00 TL geçici bakıcı gideri tazminatı olmak üzere toplamda 50,00 TL maluliyet tazminatının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ödenmesi yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı yana yükletilmesi isteminde bulunulmuştur.
Dosyaya vekaletname, sigorta şirketine başvuru evrakı, kaza tespit tutanağı, maluliyet raporu, hastane evrakları vb. belge örneklerinin sunulduğu görülmüştür.
2.2. Sigorta Kuruluşunun İddia, Delil ve İstemleri
Sigorta Tahkim Komisyonu’na yapılan başvuru sonrasında raportör tarafından yapılan inceleme sonucunda davalı sigorta kuruluşundan uyuşmazlığa ilişkin savunması ve belgeleri istenmiştir. Davalı sigorta kuruluşu tarafından Sigorta Tahkim Komisyonu’na ulaştırılan savunmada özetle; Başvurudan önce yapılan ödeme dolayısıyla poliçeden kaynaklanan sorumluluğun sona erdiği, Dosyaya sunulan maluliyet raporunun kaza tarihinde geçerli Yönetmeliğe uygun düzenlenmemiş olduğu ve bu Yönetmeliğe uygun rapor düzenlemeye yetkili bir hastaneden alınmamış olduğundan başvurunun usulden reddi gerektiği, geçici iş göremezlik ve geçici bakıcı gideri taleplerinin SGK tarafından karşılanması gerektiğinden teminat dışı olduğu, kabul anlamına gelmemek üzere zararın artmasında başvuru sahibinin kusuru olduğundan müterafik kusur indirimi uygulanması gerektiği, hesaplamanın TRH 2010 Yaşam Tablosu ve % 1,8 teknik faiz esas alınarak yapılması gerektiği, başvuruya sebep olmadıklarından temerrüt oluşmadığı, başvurunun reddi ile vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesi gerektiği belirtilerek davacının talebinin reddi, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesi talebinde bulunulmuştur. Sigorta şirketi tarafından dosyaya vekaletname sunulmuştur.
3. UYUŞMAZLIĞA UYGULANACAK HÜKÜMLER
Uyuşmazlığın çözümü için 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu (5684 SK), Türk Ticaret Kanunu (TTK), 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu (2918 KTK), Türk Borçlar Kanunu (TBK), Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK), Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik, Karayolları Trafik Yönetmeliği, Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik, Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları ile ilgili yüksek yargı kararları dikkate alınmıştır.
4. DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE
Dosyaya sunulu bilgi ve belgelerden talepte bulunulan plakalı aracın davalı sigorta kuruluşu tarafından sayılı trafik sigortası poliçesi bulunduğu, kazanın 01.07.2015 tarihinde gerçekleştiği, KTK’nın 97. maddesi uyarınca davalı sigorta kuruluşuna tazminat talebinde bulunulmuş olduğu, ancak yeterli sonuç alınamaması nedeniyle Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurulduğu, başvuru sahibinin beyanına göre sigortalı aracın kusur oranının %75 olduğu, malul kalan kişinin TBK’nın 54. maddesinde sözü geçen bedensel zarara neden olan aracın işleteninin hukuksal sorumluluğunu üstlenmiş olan sigortacıdan yapılmış olan talep bağlamında tarafların HMK madde 114 gereği dava ve taraf olma ehliyetine (aktif ve pasif husumet ehliyetine) sahip oldukları, kazada malul kalan davacı başvuranın yaya konumunda olduğu ve söz konusu kazaya bağlı olarak sürekli iş göremezlik ile geçici işgöremezlik ve geçici bakıcı gideri tazminatı talebinde bulunulduğu anlaşılmaktadır.
2918 sayılı KTK’nın 90. maddesinde; “Zorunlu mali sorumluluk sigortası kapsamındaki tazminatlar bu Kanunda öngörülen usul ve esaslara tabidir. Söz konusu tazminatlar ve manevi tazminata ilişkin olarak bu Kanunda düzenlenmeyen hususlar hakkında 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uygulanır.” hükmü öngörülmüş, 91. maddesinde zorunlu mali sorumluluk sigortası olarak tanımlanan trafik sigortasının, işletenlerin KTK’nın 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere düzenleneceği hüküm altına alınmış olup, sigortacının sorumluluğunun, poliçe limiti ve sigortalı araç sürücüsünün kusur oranı ile sınırlı olduğu kabul edilmiştir.
Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasının düzenlenme amacı da Genel Şartların A.1’inci maddesinde; “Bu Genel Şartların amacı,13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu uyarınca motorlu araç işletenlerine yüklenen hukuki sorumluluk için düzenlenen Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasına yönelik ilgililerinin hak ve yükümlülüklerine ilişkin usul ve esasların düzenlenmesidir.” şeklinde belirtilmiştir.
Yukarıda belirtilen düzenlemelere göre araç işletilmesi sırasında zarar görenler işleten ve onun sigortacısından kaza tarihinde geçerli olan limit dahilinde Sürekli Sakatlık (Maluliyet) Tazminatı talep edebileceklerdir. Trafik kazalarında zarar verenin verdiği zararı karşılaması özünde “haksız fiil” nedeniyle verilen zararın tazmini anlamına gelmekte olup; TBK madde 49 uyarınca, kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren bu zararı gidermekle yükümlüdür. TBK madde 50 uyarınca zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altında olup; TBK madde 52 kapsamında, zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise yargıcın tazminatı indirebileceği veya tamamen kaldırabileceği, TBK madde 55’e göre de kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemelerin bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemeyeceği öngörülmüştür.
Sigorta şirketi tarafından başvurudan önce 20.04.2018 tarihinde 43.545,00 TL ödeme yapıldığı belirtilmiş olup, yapılan ödeme başvuru sahibinin de kabulündedir. Yargıtay 17.HD’nin 30.04.2013 tarih ve E. 2012/3873, K. 2013/5911 sayılı kararında da belirtildiği üzere, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 111/2 maddesi uyarınca, tazminat miktarlarına ilişkin olup da, yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilirler. KTK 111/2 maddesindeki iki yıllık süre bir hak düşürücü süre olup, öncelikle bu süre içerisinde davaların açılıp açılmadığının re’sen incelenmesi gerekmektedir.
Davalı sigortacının, başvurana % 20 maluliyet oranı üzerinden 20.04.2018 tarihinde 43.545,00 TL harici ödeme yaptığı, ayrıca Sigorta Tahkim Komisyonunun 2018/E.* sayılı dosyası kapsamında verilen 15.10.2018 tarihli ve K-2018/65311 sayılı Kararı kapsamında yine % 20 maluliyet oranı üzerinden hesaplanan 49.964,18 TL bakiye tazminatın ödenmesine karar verildiği, söz konusu Kararın İtiraz Hakem Heyetinin 2018.İ.10997 sayılı Kararı ile kesinleştiği dosya içeriğinden anlaşılmıştır. İş bu başvuruda başvuru tarihinin 04.03.2024 olduğu, İtiraz Hakem Heyetinin 2018.İ.* sayılı dosya kapsamında kesin hükmü söz konusu olduğu, ayrıca iş bu dosyaya sunulu maluliyet raporu ile % 15 oranında maluliyet söz konusu olduğu belirlendiğinden maluliyet oranında artış olmadığı gibi başvuranın 2 yıllık hak düşürücü süre içerisinde dava açmadığı anlaşılmakla başvurunun sürekli iş göremezlik talebi yönünden reddine karar verilmiştir.
Ayrıca davalı sigorta kuruluşu zamanaşımı def’i ileri sürmüştür. 2918 sayılı KTK’nun 109. maddesi 1. Fıkrasında; “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin istekler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği günden başlayarak iki yıl ve herhalde kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar” denilmekte olup, maddenin 2.fıkrasında da; “Dava, cezayı gerektiren bir eylemden doğar ve ceza kanunu bu eylem için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş bulunursa, bu süre maddi tazminat istekleri için de geçerlidir” hükmü yer almıştır.
5237 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 66. maddesine göre zamanaşımı süresinin bir ölüm dahi olsa 15 yıl (md 66/d, bir veya birden fazla yaralı varsa 8 yıl (md 66/e) olacağı anlaşılmaktadır. 2918 sayılı Kanunun 109. Maddesinde yer alan herhalde kaza gününden başlayarak 10 yıl şeklinde belirlenen süre ise tavan zamanaşımı süresi olup, zarara sebebiyet verenin ve/veya zararın elde olmayan sebeplerle geç belirlenebildiği, öğrenilemediği haller için kaza tarihinden itibaren işleyecek azami süreyi ifade etmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 30.11.2011 tarih ve 2011/710 karar sayılı ilamında; “818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 60. maddesi ile 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/11. maddesi, zamanaşımı süresinin başlangıcı yönünden birbiriyle uyumlu olmakla birlikte, zamanaşımı süresi yönünden birbirlerinden ayrılmaktadır. Trafik kazalarından doğan tazminat talepleri bakımından zamanaşımı süresi Borçlar Kanunu’nun 60. maddesine göre bir yıl; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/11. maddesine göre ise iki yıl olarak düzenlenmiştir. Vurgulamakta yarar vardır ki, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 109/11. maddesine göre, ceza kanununda öngörülen daha uzun (uzamış) zamanaşımı süresinin tazminat talebiyle açılacak davalarda uygulanabilmesi için, eylemin ceza kanununa göre suç sayılması gerekli ve yeterlidir; fail hakkında mahkumiyet kararı verilmesi veya bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması şartı aranmamaktadır. Ceza Kanunu’nda öngörülen daha uzun (uzamış) zamanaşımı süresi, olay tarihinden itibaren işlemeye başlar; sürenin işlemeye başlaması için, zarar görenin, zararı ve onun failini öğrenmesi koşulu aranmaz. Ancak, zarar veya onun faili, uzamış zamanaşımı süresinin bitmesinden sonra öğrenilmiş ise, davanın, öğrenme tarihinden itibaren, 2918 sayılı Kanun’un 109. maddesindeki iki yıllık süre içerisinde açılması gerekir. 2 Nitekim, Hukuk Genel Kurulu’nun 16.04.2008 tarih ve 2008/4-326 E.-325 K.; 06.02.2008 tarih ve 2008/4-69 E.-101 K.; 12.03.2008 tarih ve 2008/4-248 E.-240 K.; 20.12.2006 tarih, 2006/4- 801 E.-813 K. ve 2011/17-427 E.-519 K. sayılı ilamlarında da aynı hususlar vurgulanmıştır.”
Sigorta Hukukuna hakim olan genel ilke uyarınca, sigorta alacağının muaccel hale gelebilmesi için öncelikle rizikoyu ihbar yükümlülüğünün başlamış olması gerekir. Sigorta ettirenin rizikoyu ihbar yükümlülüğü, 6102 Sayılı TTK nun 1446. Maddesi uyarınca ancak “rizikonun gerçekleştiğinin öğrenilmesiyle” başlar. “TTK.m.1427’nin, muacceliyetin başlangıcı için TTK.m.1446 hükmüne yaptığı atıf da görmezlikten gelinemez. Bu halde, rizikonun gerçekleştiğini gecikmeksizin bildirim görevinin BK.m.149/2 anlamında muacceliyete etki eden bir bildirim olduğu sonucuna ulaşmak gerekir.” “BK.m.149/1 hükmü, alacak zamanaşımı süresinin başlangıcını muacceliyet olarak belirlemiştir. Ancak söz konusu alacağın bir bildirime bağlı olması halinde, zamanaşımının bu bildirimin yapılabileceği günden başlayacağını da hükme bağlamıştır (BK.m.149/2). Görüleceği üzere, BK.m.149/2, zamanaşımı süresini bildirimin yapılması anından değil de yapılabileceği günden başlatmaktadır. Eğer bildirim yetkisi, taraflardan birine verilirse bildirim yapılmayarak alacağın muaccel olmasına ve dolayısıyla zamanaşımı süresinin başlangıcına da engel olunabilir. Bu nedenle BK.m.149/2 hükmünde, Kanun koyucu, bildirimin fiilen yapıldığı anı değil, bildirimin caiz olduğu, yapılabileceği anı esas alır. Muacceliyet için rizikonun ihbarı da önem taşır. Bu nedenle TTK.m. 1446 hükmüne göre sigorta ettiren gecikmeksizin rizikonun gerçekleştiğini bildirmelidir. Şayet bu bildirimi yapabilecekken dahi yapmaz ise sigortacı bir taraftan muacceliyetin sonucu olan temerrütten kurutulur diğer taraftan da TTK.m.1420’de düzenlenen iki yıllık zamanaşımı süresi de başlamış olur.
Yukarıda belirtildiği üzere ZMSS yönünden özel hüküm niteliğinde olan 2918 Sayılı KTK.nun 109 maddesine göre de; “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.” Başvuruya konu olayda kazanın 01.07.2015 tarihinde meydana geldiği anlaşılmaktadır.
Başvuru sahibi her ne kadar 29.11.2023 tarihli “Adli Kurul Raporu” ibraz etmiş ve zararı raporla birlikte öğrendiğini iddia etmiş ise de, dosyaya sunulan belgelerden başvuru sahibinin zararı, kaza tarihinden ancak 8 yıl geçtikten sonra öğrenebildiğini, yani zararın daha önce belirlenemediğini ve bu nedenle geç öğrenildiğini iddia etmediği gibi, böyle bir iddiayı ispata elverişli herhangi bir delil de bulunmadığı görülmektedir. Dosyaya sunulan belgeler arasında yalnızca kaza günü olan 01.07.2015 tarihli hastane kayıtları ve ayakta muayene belgeleri ve 02.07.2015 tarihine kadar yine poliklinik muayene belgeleri mevcut olup, anılan tarihten Adli Kurul Raporunun alındığı 29.11.2023 tarihine kadar geçen uzun süre içinde tedavinin sürdüğünü ve bu nedenle zararın kesinleşmemesi nedeniyle belirlenemediğini ve dolayısıyla öğrenilemediğini ileri sürecek ve ispatlayacak herhangi bir tıbbi kayıt ve delil bulunmamaktadır.
Şu halde başvuru sahibinin zararı öğrendiği tarihi 01.07.2015 tarihi, faili öğrendiği tarihi ise kusur bilirkişi raporunun alındığı tarih olan 26.05.2016 tarihi olarak kabul etmek ve gecikmeksizin ihbarda (TTK 1475. Maddesi uyarınca 10 gün içinde ihbar) bulunması gerektiği, ihbar yükümlülüğünün TTK md 1475 e göre 06.06.2016 tarihinde dolduğu, bu tarihten itibaren 2 yıllık zamanaşımı süresinin başlayacağının kabulü gerekmiştir. İş bu başvuru ise 04.03.2024 tarihinde, iki yıllık sürenin hitamından sonra yapıldığı anlaşılmıştır.
Özel kanun niteliğindeki 2918 Sayılı KTK. nun 109. maddesinde yer alan ve kaza tarihinden itibaren işleyen 8 yıllık ceza zamanaşımının da dava tarihi itibariyle dolmuş olduğu bir gerçektir. Zamanaşımının muacceliyetle ve muacceliyetin de zararın ve tazminat yükümlüsünün öğrenilmesiyle başlayacağı hususu hukuki bir gerçek olmakla birlikte, zararın belirlenmesi ve sigortacıya ihbarı kişilerin kendi inisiyatifine bırakılarak ne zaman isterse o zaman belirlenecek bir husus olmayıp, hukuken önemli olan zararın belirlenmesinin mümkün olduğu tarihtir. Bu nedenle iki yıllık zamanaşımı süresinin başlangıcı bakımından davacının zararını, sunduğu rapor tarihi olan 29.11.2023 tarihinde öğrendiğini ve daha önce öğrenme imkanı olmadığını ileri sürmenin de mevcut deliller kapsamında mümkün olmadığı açıktır. Aksi düşüncenin kabulü ile, zararın öğrenilme tarihi, öğrenilme imkanı olan tarih değil de, kişinin istediği zaman sağlık raporu aldığı tarih olarak kabul edilirse, yukarıda verilen Yargıtay kararlarında belirtildiği gibi 8 yıllık uzamış ceza zamanaşımı dolduktan sonra dahi rapor alıp, zarar yeni öğrenildi diyerek iki yıllık yeni bir sürenin başlayacağını ileri sürmek mümkün olurdu ki, yasa koyucunun amacının zararın belirlenmesini ve muacceliyeti zarar görenin insafına ve inisiyatifine bırakmak olmadığı, yalnızca zararın gerçekten belirlenme imkanının olmadığı (örneğin tedavinin çok uzun sürdüğü) hallerde hak kaybına uğranılmamasını temin etmek olduğu açıktır. Tüm bu nedenlerle, davalı sigorta kuruluşunun zamanaşımı def’i yerinde görülmüş ve başvurunun zamanaşımı yönünden de reddine karar vermek gerekmiştir.
Sigorta Tahkim Komisyonu hakem kararlarının temyiz kanun yolu inceleme mercii olan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından vekalet ücretinin her iki taraf için de 1/5 olması gerektiği yönünde kararlar verilmiş ve söz konusu kararlar giderek istikrar kazanmıştır. Danıştay 10. Daire Başkanlığı, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 16/13 maddesinin iptaline ilişkin davalarını oybirliğiyle reddetmiştir.
Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu 23.02.2022 tarihli Esas No : 2021/786, Karar No : 2022/579 sayılı kararıyla söz konusu Yönetmelik hükmünün iptaline ilişkin temyiz başvurusunu reddetmiştir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi kararlarındaki uygulama, “Davacı (başvuran) lehine hükmedilecek vekalet ücreti için Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmeliğin 16/13 maddesinin uygulanması gerektiği, buna göre AAÜT’ne göre hesaplanan vekalet ücretinin 1/5’i oranında vekalet ücretine hükmedilmesi, ancak bu şekilde hesaplanan miktarın AAÜT ile belirlenen maktu ücretin altında kalması halinde maktu ücrete hükmedilmesi gerektiği” yönünde olmuştur.
Diğer yandan ilgili Daire tarafından her ne kadar önceki kararlarında her iki taraf için de maktu tutar gözetilerek 1/5 vekalet ücretine hükmedilmişse de daha sonra aynı dairenin davalı (aleyhine başvuru yapılan sigorta kuruluşu) lehine maktu tutar gözetilmeksizin 1/5 oranında vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğine yönelik güncel tarihli kararlar verdiği görülmüştür.
Son olarak, 21.09.2023 Tarihli TBB AAÜT. nin 17/2 maddesi: “Ancak talebi kısmen ya da tamamen reddedilenler aleyhine bu Tarifeye göre hesaplanan ücretin beşte birine hükmedilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Bütün bu nedenlerle, hakemlerin Yargıtay kararlarına karşı direnme hakkı olmaması, (YARGITAY HGK 25.01.2006 tarih ve E.2005/15-728, K.2006/1 sayılı kararı) sigorta tahkim kararlarının temyiz kanun yolu mercii olan Yargıtay’ın da Sigorta Tahkim Komisyonu önünde görülmekte olan uyuşmazlıklarda başvuran taraf lehine maktu tutar gözetilmek kaydıyla, sigorta kuruluşu lehine ise maktu tutar gözetilmeksizin 1/5 oranında vekalet ücretine hükmedilmesi yolunda verdiği kararlar gözetilerek ve nihayet temyiz kanun yoluna tabi kararların Yargıtay denetiminden geçmiş nihai hali ile temyiz yolu açık olmayan kararlar arasında uygulama birliği sağlanmasının hukuk güvenliğinin temini ve belirlilik ilkesi bakımından zorunlu nitelikte görülmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde, AAÜT 13 ve 17 maddeleri ile 5684 sayılı yasa 30/17 maddesi ve Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmeliğin 16/13 maddesi dikkate alınarak, başvuran lehine maktu tutar gözetilmek kaydıyla, sigorta kuruluşu lehine ise maktu tutar gözetilmeksizin ayrıca AAÜT 13/2 ve 17/2 maddelerine göre, kabul ya da reddedilen tutarlar da gözetilerek 1/5 oranında vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmiştir.
5. KARAR
Yukarıda açıklanan iddia, savunma ve deliller doğrultusunda yapılan değerlendirme sonucunda;
- Davacı tarafından davalı sigorta kuruluşu * Sigorta AŞ hakkında yapılan
talebin Reddine, - Davacı tarafından karşılanmış bulunan masrafların üzerinde bırakılmasına,
- Davalı sigorta kuruluşu vekille temsil edildiğinden AAÜT madde 17/2 hükmü uyarınca
tarifenin ikinci kısım ikinci bölümünde asliye mahkemeleri için öngörülen ücret esas
alınarak tarifenin üçüncü kısmına göre hesaplanan 10,00 TL vekalet ücretinin davacıdan
tahsili ile davalı sigorta kuruluşuna ödenmesine,
5684 SK’nın 30/12 hükmü uyarınca Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde itiraz yolu kapalı olmak üzere kesin olarak karar verilmiştir. 08.08.2024