TTK Madde 1353

2. İhtiyati haciz isteyebilme hakkı
MADDE 1353 (1) Deniz alacaklarının teminat altına alınması için, geminin sadece ihtiyati haczine karar verilebilir. Bu alacaklar için gemi üzerine ihtiyati tedbir konulması veya başka bir surette geminin seferden menedilmesi istenemez.
(2) Akdî veya kanuni bir rehin ile teminat altına alınmış deniz alacakları hakkında da birinci fıkra hükmü uygulanır.
(3) Deniz alacaklarından başka alacaklar için gemi hakkında ihtiyati haciz kararı verilemez.
(4) Alacağın, 1352 nci maddede sayılan bir deniz alacağı olması, ihtiyati haciz sebebidir.
(5) Vadesi gelmemiş deniz alacaklarında, İcra ve İflas Kanununun 257 nci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen şartlar gerçekleştiği takdirde geminin ihtiyati haczi istenebilir.

TTK Madde 1353

TTK Madde 1353” hakkında 2 yorum

  1. GEREKÇE/Madde 1353 – Birinci fıkra, 1999 tarihli Sözleşmenin 1 inci maddesinin ikinci fıkrası ile 2 nci maddesinin birinci ve ikinci fıkraları gözönünde bulundurularak kaleme alınmıştır. Sözleşmenin amacı, gemilerin alelıtlak her türlü alacak için alıkonmalarını önlemektir. Deniz alacaklarının temini için başvurulacak geçici hukukî himaye, Sözleşmede “arrest” olarak nitelendirilmiştir. İngiliz hukukunda kullanılan bu terim, Türk hukukunda ihtiyati hacze tekabül etmektedir. Sekizinci Kısımda, deniz alacaklarından dolayı geminin ihtiyati haczi kabul edilmiş; buna karşılık, bu nevi alacaklar için başka herhangi bir geçici hukukî himayeden yararlanılamayacağı açıklığa kavuşturulmuştur. Bu hüküm ile, özellikle halen “rehin tesisi” olarak isimlendirilen hukuka aykırı uygulamanın önüne geçilmesi (Tasarının 1377, 1380 ve 1381 inci hükümleriyle birlikte) amaçlanmıştır.
    İkinci fıkra hükmü hazırlanırken, 6762 sayılı Kanunun 1242 nci maddesinin ikinci fıkrasının birinci bendi göz önünde bulundurulmuştur. Anılan hüküm gemi alacaklısı hakkının bahşettiği kanuni rehin hakkıyla ilgili bulunmaktaydı; bu sebeple gemi ipoteği alacaklılarının, 2004 sayılı Kanunun 257 nci maddesinin birinci fıkrasındaki yasağın kapsamına girmekte olduğu ve ihtiyati haciz istemek hakkından mahrum bulundukları fikri savunulmaktaydı. Ancak doktrin ve uygulama, ittifakla, bu düzenlemenin yerinde olmadığını vurgulamıştır. Bu genel kabule uygun olarak maddenin ikinci fıkrasında, “akdi rehinler” için dahi ihtiyati haciz talep edilebileceği tasrih edilmiştir. Esasen, deniz alacaklarının arasında akdi ve kanuni rehinler sayılmış olduğundan (1352 nci maddenin birinci fıkrasının (a), (b), (c), (i), (k), (n), (o) ve (v) bentleri), aynı sonuca Tasarının 1352 nci maddesi hükmünden hareketle zaten varılmaktadır; fakat, bu hususun açıkça ifade edilmesi uygun görülmüştür. Böylece, 2004 sayılı Kanunun 257 nci maddesinin birinci fıkrasında rehinle temin edilmiş alacaklılara kapatılmış olan ihtiyati haciz yolu, Tasarıda gemi alacaklıları, gemi ipoteği alacaklıları ve gemi üzerinde rehin veya hapis hakkı sahibi olan diğer bütün rehinli alacaklılar için açılmıştır.
    Maddenin üçüncü fıkrası, 1999 tarihli Sözleşmenin 2 nci maddesinin ikinci fıkrasından alınmıştır.
    Maddenin dördüncü fıkrası ise, yeni bir hüküm niteliğinde olup, 1999 tarihli Sözleşmenin sistemine uygun olarak, 2004 sayılı Kanunun 257 nci maddesinde ihtiyati haciz talep edilebilmesi için öngörülen şartları değiştirmektedir. Gemiler için kabul edilen özel usûle göre, alacağın Tasarının 1352 nci maddesinde sıralanan alacaklardan olması, ihtiyati haciz kararı verilmesi için gerekli ve yeterli bir sebeptir; bunun dışında 2004 sayılı Kanunun 257 nci maddesinin ihtiyati haciz talep edebilmek için aradığı şartlar gemilerin ihtiyati haczinde aranmayacaktır.
    Maddenin beşinci fıkrası, henüz vadesi gelmemiş olan alacaklar için düzenleme getirmektedir. Her ne kadar 1999 tarihli Sözleşmede, deniz alacaklarının “muacceliyeti” ile ilgili açık bir hükme yer verilmememişse de, Sözleşmeye ilişkin kaynaklardan, yalnızca muaccel deniz alacakları için ihtiyati haciz hakkının tanındığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, müeccel deniz alacakları bakımından ayrı bir düzenlemeye gitmek gerekmiştir. Bu amaçla, 2004 sayılı Kanunun 257 nci maddesinin 4949 sayılı Kanun ile değişik ikinci fıkrasının aynen uygulanmasına bir engel görülmediğinden, bu hususu açıklığa kavuşturacak beşinci fıkra Tasarıya eklenmiştir.

  2. KARAR
    “Mahkemece, Türk Ticaret Kanunu’nun 1353/5. maddesi ve İcra ve İflas Kanunu’nun 257. maddesi hükümlerine gerekçede yer verilerek, davacının sözünü ettiği alacağın ispatının yargılamayı gerektirdiği, borçlunun muayyen yerleşim yeri olmadığına ya da mallarını gizlemeye ya da kaçırmaya çalıştığına ilişkin bir iddiada bulunulmadığı belirtilerek, talebin reddine karar verilmiştir.
    Türk Ticaret Kanunu’nun 1353/1. maddesinde, “Deniz alacaklarının teminat altına alınması için, geminin sadece ihtiyati haczine karar verilebilir” şeklinde kurala yer verilmiştir. Kanun’un 1353/5. maddesinde ise, “Vadesi gelmemiş deniz alacaklarında, İcra ve İflas Kanununun 257 nci maddesinin ikinci fıkrasında öngörülen şartlar gerçekleştiği takdirde geminin ihtiyati haczi istenebilir” hükmü mevcuttur.
    İcra ve İflas Kanunu’nun 257. maddesinde ise vadesi gelmiş alacaklar için ihtiyati haciz istenebileceği açıklanmış, vadesi gelmemiş alacaklar için ihtiyati haciz isteme koşulları sıralanmıştır.
    İhtiyati haciz isteyen gemi adamı olup, 4 aylık ücret alacağını talep etmiştir. Talep ekinde, çalışma süresi ve ücrete dair belgeleri sunmuştur. Davacı işçi çalıştığı süreye ait ücret alacaklarını talep ettiğine göre vadesi gelmiş bir alacak söz konusudur. Alacağın yargılamayı gerektirmesi ihtiyati haciz istenmesine engel oluşturmaz. Alacaklının alacağının bulunduğuna dair mahkemeye kanaat verecek kadar delil göstermesi yeterli olup, alacağın tam olarak ispatı gerekmediğinden, yaklaşık ispat yeterlidir. Mahkemece vadesi gelmemiş alacaklar için ihtiyati haciz isteme koşulları değerlendirilerek sonuca gidilmesi hatalıdır.
    Türk Ticaret Kanunu’nun 1353. maddesi ile İcra ve İflas Kanunu’nun 257. maddesi hükümlerine göre muaccel olmuş çalışma karşılığı ücret alacağı için ihtiyati haciz talep koşulları bulunmaktadır. Mahkemece isteğin kabulü gerekirken yazılı şekilde reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 9. HD., E:2015/10599, K:2015/14997, T:27.04.2015.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön