TTK Madde 153

b) Hukuki sonuçlar

MADDE 153(1) Birleşme, birleşmenin ticaret siciline tescili ile geçerlilik kazanır. Tescil anında, devrolunan şirketin bütün aktif ve pasifi kendiliğinden devralan şirkete geçer.

(2) Devrolunan şirketin ortakları devralan şirketin ortağı olur. Ancak bu sonuç, devralan şirketin kendi adına fakat bu şirket hesabına hareket eden kişinin elinde bulunan paylar ile devrolunan şirketin kendi adına fakat bu şirket hesabına hareket eden kişinin elinde bulunan paylar için doğmaz.

(3) 7/12/1994 tarihli ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun hükümleri saklıdır.

TTK Madde 153

TTK Madde 153” hakkında 2 yorum

  1. GEREKÇE/Madde 153 – Maddenin kaynakları, İBirK 22 nci maddesi ile Üçüncü Yönergenin 19 uncu maddesidir.

    Birinci fıkra: Birinci fıkra, devrolunan şirketin yaptırdığı tescilin küllî halefiyet ve birleşme bakımından kurucu etkisini hükme bağlamaktadır. Birleşme sözleşmesinin birleşmeye katılan şirketlerin genel kurullarında onaylanması, birleşmeyi hukuken gerçekleştirmez. Onayların tümünün varlığı halinde de söz konusu şirketler birleşmez. Onay, birleşmeye hazırlık aşamalarından sadece biridir; onay tescile başvurabilmenin şartıdır. Birleşme tescil ile gerçekleşir, yani hukuken geçerli hâle gelir.

    Burada soru, hangi tescilin birleşmeyi gerçekleştirdiği ve tescillerin nitelikleridir. Hüküm, bu soruların cevabını da vermektedir: İsviçre’deki hakim görüşün aksine Türk öğretisine göre, birleşmeyi hukuken geçerli kılan, yani gerçekleştiren işlem, devrolunan şirketin birleşme kararını tescil ettirmesidir. Kurucu etkiyi haiz olan bu tescildir. Bu sonuç, fıkranın ikinci cümlesinden anlaşılmaktadır. Hükümdeki “anında” sözcüğü “birlikte” anlamındadır. Çünkü, devrolunan şirketin tescili ile, yani tescil anında hukukî bir sonuç doğmakta, devrolunan şirketin malvarlığı uno actu devralan şirkete ipso iure geçmektedir (intikal etmektedir). Birinci fıkra hükmünden anlaşılan diğer bir sonuç da, devralan şirketin birleşme kararını tescil ettirmesinin, kurucu değil açıklayıcı olduğudur. Bu tescilin geçmeyi sağlamak, devrolunan malvarlığını kendisine çekmek gibi bir etkisi olamaz. Tescil devrolunan malvarlığının kendisine gelmiş bulunduğunu bildirir. Söz konusu tescil ile devrolunan şirketin ortakları, uno actu ve ipso iure devralan şirketin ortakları olurlar; yoksa ayrıca devir işlemine gerek yoktur. Pay senedi değişimi hukuken gerçekleşmiş geçişin sonucudur.

    İkinci fıkra: Kaynak Kanunda bulunmamasına rağmen ikinci fıkraya yönergeye uygun olarak devrolunan şirketin ortaklarının ipso iure devralan şirketin ortakları olacağı ve değişimin söz konusu olmadığı paylar belirtilmiştir.
    Tescil ile devrolunan şirket sona erer. Hüküm, terkinin de resen yapılacağını hükme
    bağlamaktadır.

    Üçüncü fıkra: Birleşmenin hakim durum yaratması veya güçlendirmesi varsayımları ve bunun sonuçları bakımından Tasarının birleşmelere cevaz vermesi rekabet hukuku yönünden sorunları ortadan kaldırmaz. 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun hükümleri (RKK m. 7) saklı tutulmuştur.

  2. KARARLAR

    1. Dosyada bulunan birleşme kararı veren şirkete ait sicil kayıtlarının incelenmesinde; şirketin … sicil numarası ile ticaret sicilinde kaydının bulunduğu, 07.09.2017 tarihli genel kurulda alınan birleşme kararı nedeniyle tasfiyesiz infisah nedeniyle sicil kaydının kapalı olduğu, şirketin toplam 19.000 hissesinden 18.525 hissesinin …, 285 hissesinin davacı … ve 190 hissesinin ise …’ya ait olduğu görülmektedir. Davacının birleşme kararı veren şirkette %1,5 oranında payı bulunmaktadır.Davacının hissedar olduğu limited şirketin davalı gösterilen … Anonim Şirketi ile birleştiği ve bu birleşmenin tescil edilmesi sebebiyle 6102 sayılı Kanun’un 153 üncü maddesi gereğince devir olunan şirketin bütün aktif ve pasifinin devir alan şirkete geçeceği, bu nedenle davacının devir alan şirkete karşı davasını yöneltmesinde herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı görülmektedir. (Emsal Yargıtay ‘nin 2023/2864 Esas – 2023/3314 Karar sayılı ilamı) Davalı tarafın; davacının sadece ayrılma akçesine itiraz edebileceği, birleşme kararına karşı dava açma hakkı bulunmadığına yönelik istinaf talebi yönünden yapılan değerlendirmede; 6102 sayılı TTK 141. Maddenin gerekçesinde de açıklandığı üzere azlıkta kalan ortakların birleşme kararı ile birlikte birleşilen şirkete taşınmayabileceği, bu konuda özel bir çıkarma hakkının düzenlendiği görülmektedir. Madde gerekçesinden de anlaşıldığı üzere çıkarılmasına karar verilen ortağın bu çıkarma kararına karşı itiraz etme hakkı yoktur. Yoksa ortaklıktan doğan birleşme kararına karşı dava açma hakkının bulunmadığını söyleme imkanı yoktur. Birleşme kararına karşı iptal davasını özel olarak düzenleyen TTK 192. Maddesinde de bu yönde bir kısıtlama yoktur. Maddenin “bölünme ve tür değiştirme kararına olumlu oy vermemiş ve bunu tutanağa geçirmiş bulunan birleşmeye, bölünmeye veya tür değiştirmeye katılan şirketlerin ortakları; bu kararın Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilanından itibaren iki ay içinde iptal davası açabilirler. İlanın gerekmediği hâllerde süre tescil tarihinden başlar.” şeklindeki düzenlemesinden dava açma için başkaca bir ön koşul öngörülmemiştir. Bu durumda davalı vekilinin bu yöne ilişen istinaf nedenleri yerinde değildir. TTK 192. Maddesi açıkça TTK 134 ila 190. Maddelerinin ihlali halinde birleşme kararına karşı iptal davası açılabileceğini düzenlemekle 149. Maddeye aykırılık bulunması halinde Yasa’nın açık düzenlemesi karşısında iptal davasına esas teşkil edebilir.” İstanbul BAM, 43. HD, E:2020/1745, K:2024/59, T:18.1.2024

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön