6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu

TTK Madde 21

3. Fatura ve teyit mektubu

MADDE 21(1) Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.

(2) Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.

(3) Telefonla, telgrafla, herhangi bir iletişim veya bilişim aracıyla veya diğer bir teknik araçla ya da sözlü olarak kurulan sözleşmelerle yapılan açıklamaların içeriğini doğrulayan bir yazıyı alan kişi, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde itirazda bulunmamışsa, söz konusu teyit mektubunun yapılan sözleşmeye veya açıklamalara uygun olduğunu kabul etmiş sayılır.

3 thoughts on “TTK Madde 21”

  1. TicaretKanunu.Net dedi ki:

    GEREKÇE/Madde 21 – Bu hüküm, 6762 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinden aynen alınmıştır. Sadece 6762 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin ikinci cümlesindeki “veya” yerine, hükme daha uygun olduğu için “ve” kullanılmıştır.

  2. Ticaret Kanunu.Net dedi ki:

    KARARLAR

    1. “…faturanın sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olduğu için TTK.nun 23/2. maddesine göre süresinde itiraz olunmamak suretiyle kabul edildiği varsayılan fatura içeriği ancak sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak faturada yer alması olağan sayılan satılan malın cinsi, veya yapılan işin adedi, türü bedeli gibi hususlara ilişkin olabilir. Faturadaki gecikme halinde vade farkı alınacağına ilişkin kayda itiraz edilmemesi, faturada yer almakla birlikte taraflar arasındaki sözleşmede düzenlenmemiş bir hususa ilişkin kaydın da kabul edildiği anlamına gelmez. Vade farkı kaydının faturanın zorunlu içeriğinden olmayıp, yasal sürede itiraz edilmedi diye kabul edilmesinin ağır bir sonuç doğuracağı; faturadaki vade farkı uygulanır ibaresinin yazılması halinde TTK.nun 23/1.maddesindeki karinenin uygulama alanı bulmayacağı, zira fatura sözleşme olmadığı gibi, faturaya itiraz edilmemesinin de ona sözleşme niteliği vermeyeceği kabul edilmiştir.” Yargıtay İçtihadı Birleştirme Hukuk Genel Kurulu, E:2001/1, K:2003/1, T:27.06.2003.

    2. “Davalı tarafından, satış karşılığında kesilen faturalardan, sözleşmede kararlaştırılan birim fiyattan yüksek bedel uygulanarak fazla tahsilat yapılmış ise de, davacı bu faturaları ihtirazi kayıt koymadan davalıya ödemiştir. TTK 21/2 maddesi uyarınca , faturalara 8 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde faturadaki gösterilen birim fiyat kabul edilmiş sayılır. Davacı fatura içeriğine itiraz etmeyip ödeme yaptığından , davalıdan fazla ödemenin iadesini isteyemez.” Yargıtay 19. HD, E:2015/10737, K:2016/7621, T:27.04.2016.

    3. “Davaya konu faturada mal bedeli…olarak belirtilmiş ve fatura davalıya gönderilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddesi uyarınca, bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren 8 gün içinde fatura içeriği hakkında itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır. Buna göre mahkemece davalı defterlerinin de ibrazının sağlanıp, bu konuda tarafların delilleri toplanarak ve bilirkişi aracılığıyla inceleme yaptırılarak, davacı tarafından davalıya gönderilen faturanın hangi tarihte davalıya tebliğ edildiğinin tespitiyle, söz konusu madde uyarınca 8 gün içinde faturaya itiraz edilmediği takdirde fatura içeriğinden sayılan bedelin de kesinleşmiş sayılacağı dikkate alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 19. HD., E:2015/18039, K:2016/3759, T:03.03.2016.

    4. “Akdi ilişkinin inkar edildiği hallerde, fatura düzenlenmesi ve tebliğ edilen bu faturaya süresinde itiraz edilmemesi tek başına alacağın varlığını göstermez. Fatura muhteviyatı malın teslim edildiğinin ispatı davacıya aittir.” Yargıtay 19. HD., E:2013/17289, K:2014/619, T:06.01.2014.

    5. “Proforma fatura gerek (sözleşmenin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan 6762 s.) Türk Ticaret Kanunu (m.23) ve gerek Vergi Usul Kanunu (m.229 vd) anlamında bir fatura olmayıp, satıcının, satım konusu malın niteliklerini ve özellikle satış tutarını gösterdiği bir metindir (aynı yönde HGK, 14.11.1970 gün ve 1966/T-1586 E., 1970/619 K.). Yukarıda gösterilen ilkeler çerçevesinde bu metin sadece sözleşmenin asli unsurlarını gösteriyor ve karşı yanın (alıcının) karşı tekliflerinin de dikkate alınabileceği yönünde açıklık içeriyor veya bunun mümkün olduğu metinden anlaşılıyorsa, borçlar hukuku bakımından “icaba davet” sayılabilirken; satım sözleşmesine konu malın niteliklerine ve semenin tartışmasız, net tutarı gibi asli ve teslim yer ve şekli ile ödeme koşulları gibi tali tüm unsurları içeriyor ve alıcının karşı tekliflerini sunmasına imkân vermiyorsa “icap” sayılabilir (bkz. Ünal, O. K.: Fatura ve İspat Kuvveti, 4.b., Ankara 2006, s.33 vd.)… Fatura ise proforma faturadan farklı olarak sözleşmenin bağıtlanması sürecinde değil ifası sürecinde düzenlenen bir belgedir. Nitekim (sözleşmenin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan 6762 s.) Türk Ticaret Kanunu’nun 23’üncü maddesinde ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirin, diğer tarafın talebi üzerine bir fatura düzenlemek ve bedeli ödenmiş ise bunu da faturada göstermek zorundadır (benzer şekilde VUK.m.229).

    Fatura sadece sözleşmenin ifası ile ilgili olmayıp, gerek vergi sorumluluğu bakımından kamu hukuku ile ve gerek ispat yükünün belirlenmesi bakımından usul hukuku ile de ilgisi mevcuttur. Nitekim 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23’üncü maddesinin ikinci fıkrasında, bir faturayı alan kimsenin, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde içeriği hakkında bir itirazda bulunmamış olması hâlinde, bunun içeriğini kabul etmiş sayılacağına dair bir adi kanuni karine öngörülmüştür. Aksi ispat edilebilen bu kanuni karine çerçevesinde faturayı tebliğ alan fakat yasal süresi içinde itiraz etmeyen alıcı, faturada gösterilen mal veya hizmeti teslim aldığını ve faturada yazılı tutardan sorumlu olduğunu kabul etmiş sayılır. Faturaya itiraz hâlinde ispat yükü yer değiştirir ve bu kez satıcı veya hizmet sağlayıcısı o miktarda mal ve hizmeti teslim ettiğini ve bedelin faturada yazılı olduğu tutar kadar olduğunu ispat yükü altına girer.” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararı, E:2018/4, K: 2018/80, T:24.01.2018

    6. “…fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdî bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur.

    Ticarî işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma hâlinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticarî bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin mülga TTK’nın 23/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.

    Kısacası; mülga TTK’nın 23. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması hâlinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ticarî işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş ya da iş görmüş bir tacir olması gerekir.

    Mülga Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesinin ikinci fıkrası hükmü ile, fatura özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olarak kabul edilip; süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik düzenlemeyi ortaya koymaktadır.

    Eş söyleyişle, faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdî ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir.

    Mülga Türk Ticaret Kanunu’nun 23. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.

    Faturaya karşı alıcının sekiz günlük itiraz süresinin başlayabilmesi için, faturanın, satıcı tarafından alıcıya tebliğ edilmiş olması şarttır. Faturaya karşı yapılan itiraz, hem bir “ihbar” ve hem de faturanın düzenlenip muhataba gönderilmesi ile vücut bulan ve TTK’nın 23. maddesinde “bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır” şeklinde ifade edilen karineyi bertaraf (ıskat) anlamı taşıdığı için yazılı olması gerekir.

    Faturanın içeriğine karşı yapılan itirazlarda, satıcı, iş yapan veya yüklenicinin ticari defterlerinin incelenmesi ve düzenlenen faturanın defter kayıtlarıyla uyumlu olması gerekir ise de, faturanın tebliğ edildiği hususunun sabit olduğu hâllerde, o faturanın ticarî defterlere kaydedilip kaydedilmediğinin araştırılmasının önemi yoktur.

    Her ne kadar TTK’nın 23. maddesi hükmü, tacir sıfatının sonuçlarını düzenleyen kısımda yer almış ise de, faturayı alan kişi tacir sıfatını taşımasa da itiraz mecburiyeti onun için de geçerlidir. Aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 12.10.2011 tarihli ve 2011/15-472 E., 2011/608 K. sayılı kararında da değinilmiştir.

    Tüm bu maddî ve hukukî olgular ışığında taraflar arasında varlığı ihtilâfsız olan sözlü eser sözleşmesi uyarınca yapılan imalat bedelinin nasıl hesaplanacağının uyuşmazlık konusu olduğu somut olay değerlendirildiğinde; iş bedeli alacağını faturaya dayandıran ve iddiasını kanıtlamakla yükümlü olan davacının, davalı adına düzenlediği kargo gönderisine faturayı ekleyip eklemediği belli olmadığı gibi faturanın davalıya tebliğ edildiğine yönelik herhangi bir delil veya belgeyi de dosyaya sunmadığı anlaşılmaktadır. Şu hâlde faturanın usulüne uygun biçimde davalıya tebliğ edildiği ispatlanamadığından, faturaya göre alacak hesabı yapılamaz.” Yargıtay HGK, E:2019/5, K:2022/90, T:08.02.2022

    7. “Fatura düzenleyenin imzasını taşıyan bir tür yazılı belgedir. Senet niteliğinde olup olmadığı tartışmalıdır. Çünkü bir belgenin senet olarak nitelendirilebilmesi için borç altına giren kişinin imzasının bulunması, bir borç ikrarı taşıması gereklidir. Oysa faturalarla bir başkası aleyhine borç yaratılmış olmaktadır.

    Faturaya itiraz edilmemesi sonucu kabul edilmiş sayılan fatura içeriğinden ne anlaşılması gerektiği hususu, Yargıtay kararlarıyla belirlenmiştir. Faturaya itiraz etmeyen kişi, öncelikle faturada yer alan miktara ilişkin hususları kabul etmiş sayılmaktadır. Faturada sadece sözleşmenin ifası aşamasına dair yer alması olağan sayılan satılan malın cinsi veya yapılan işin adedi, türü, bedeli gibi hususların var olduğu kabul edilmektedir. Dolayısıyla faturaya itiraz edilmemesiyle kabul edilmiş sayılan içerik bunlarla sınırlıdır.

    Faturaya itiraz etmeyen kişi, bu hususların dışında faturada belirtilen malı teslim aldığını, hizmetten yararlandığını ya da işin yapıldığını da kabul etmiş olmaz. Bu durumda, malın teslim edildiğini veya hizmetin görüldüğünü ispat etmek faturayı düzenleyen tacire düşmektedir. Bu konunun ispatı ise sevk irsaliyesi, irsaliyeli fatura, teslim makbuzu, BA-BS formlarıyla mümkündür. Dosya kapsamında sunulan fatura ve sevk irsaliyelerinde malın teslim edildiğine ilişkin karşı taraftan sadır olmuş bir kayıt ve imza bulunmadığından mahkemece dayanak faturalar uyarınca ihtiyati haciz talebinin reddi kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.” Antalya BAM 11. HD., E:2024/280, K:2024/357 T:22.02.2024

    7. “Mahkemece yukarıda yer verilen gerekçelere istinaden davanın kabulüne karar vermiştir. HMK’nın 190 ve TMK’nın 6. maddesine göre; bir vakadan kendi lehine hak çıkaran taraf kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça hakkını dayandırdığı olguları ispat etmekle yükümlüdür. Bu kapsamda, davalının cari hesap alacağını talep etmesi nedeniyle, ilamsız takibe karşı yapılan itiraz üzerine açılan itirazın iptali davasında davacının takip konusu alacağını kanıtlaması gerekir. Davalının savunmasında taraflar arasında cari hesap sözleşmesi bulunmadığını ve bu sözleşmenin olmamasından ötürü cari hesap mutabakat mektubunun geçersiz olduğunu beyan etmiş olması karşısında itirazının irdelenmesi gerekecektir. Taraflar arasında cari hesap sözleşmesi ilişkisi bulunmadığı açıktır. Zira cari hesap TTK’nın 89. maddesinde düzenlenmiş olup, belirtilen şekilde yazılı bir cari hesap sözleşmesi imzalanmadığı tarafların kabulündedir. Taraflar arasındaki ilişki iki tarafın karşılıklı borç ve alacaklarını izledikleri açık hesap ilişkisi olarak nitelendirilebilir. Bu nedenle açık hesap ilişkisinde alacaklı görülen tarafa bu alacak farkını talep etmesi mümkündür. Bu nedenle takip talebinde cari hesap alacağının talep edilmiş olması taraflar arasında cari hesap sözleşmesi kurulduğu anlamına gelmez. Bu kapsamda, bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere gerek davacı şirketin gerekse davalı şirketin ticari defter ve kayıtları usulüne uygun tutulmuştur. Ve davalı defter kayıtlarında davacının takip konusu yapmış olduğu alacak mevcuttur. HMK’nın 222. maddesi gereğince sahibi lehine ve aleyhine delil olarak kabul edilen defterler esas alınarak kurulan hüküm ve gerekçesinde hukuka aykırılık bulunmadığından…” İstanbul BAM 14. HD., E: 2020/1760 K:2023/1828, T:16.11.2023

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir