IX – Kurucu menfaatleri
MADDE 348– (1) Şirketi kurdukları sırada harcadıkları emeğe karşılık olarak kuruculara, para ve bedelsiz pay senedi vermek gibi şirket sermayesinin azalması sonucunu doğurabilecek bir menfaat tanınamaz. Bu hükme aykırı esas sözleşme hükümleri geçersizdir. Ancak, dağıtılabilir kârdan 519 uncu maddenin birinci fıkrasında yazılı yedek akçe ile pay sahipleri için yüzde beş kâr payı ayrıldıktan sonra kalanın en çok onda biri intifa senetleri bağlamında kuruculara ödenir.
(2) Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra kurulan anonim şirketler, pay senetlerini halka arz etmeden önce kurucu intifa senetlerini, herhangi bir bedel ödemeden iptal ederler; aksi hâlde intifa senetleri kendiliğinden geçersiz sayılır.
(3) Dağıtılabilecek kâr mevcut ise şirket kârın dağıtılmamasını kararlaştırmış olsa bile kurucu intifa sahipleri esas sözleşmede öngörülen kâr paylarını alırlar.
GEREKÇE/Madde 348 – 348 inci madde, temelde 6762 sayılı Kanundaki 298 inci maddenin yerini almıştır. Ancak, Yargıtay kararları gözönünde tutularak madde Tasarıda yeniden düzenlenmiştir. Mevcut hükmün bazı değişikliklerle korunmasının sebebi, şirketlerin, özellikle büyük sermayeye gereksinim duyan şirketlerin kurulmalarında sermayenin sağlanabilmesi için özel çalışma yapması gerekli kurucuları teşvik etmek ve mevcut intifa senetlerine ilişkin ihtilâfları en alt düzeye indirmektir. 6762 sayılı Kanunun 298 inci maddesinin isabetli sınırlamaları aynen alınırken, 348 inci maddenin ikinci fıkrasına menfaatler dengesine uygun bir hüküm eklenmiştir. Mevcut hüküm ile Tasarının hükmü arasındaki birinci fark, kurucu intifa senetlerinin çıkarıldıkları tarihteki sermaye dikkate alınmaksızın kârdan yararlanabilmeleridir. İkincisi ise, kârın dağıtılmaması halinde de kurucu intifa senedi sahiplerinin esas sözleşmede öngörülen kâr payını alabilmeleridir.
Önerge: Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 348 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“MADDE 348- (1) Şirketi kurdukları sırada harcadıkları emeğe karşılık olarak kuruculara, para ve bedelsiz pay senedi vermek gibi şirket sermayesinin azalması sonucunu doğurabilecek bir menfaat tanınamaz. Bu hükme aykırı esas sözleşme hükümleri geçersizdir. Ancak dağıtılabilir kârdan 519 uncu maddenin birinci fıkrasında yazılı yedek akçe ile paysahipleri için yüzde beş kâr payı ayrıldıktan sonra kalanın en çok onda biri intifa senetleri bağlamında kuruculara ödenir.
(2) Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra kurulan anonim şirketler, pay senetlerini halka arz etmeden önce kurucu intifa senetlerini, herhangi bir bedel ödemeden iptal ederler; aksi halde intifa senetleri kendiliğinden geçersiz sayılır.
(3) Dağıtılabilecek kâr mevcut ise şirket kârın dağıtılmamasını kararlaştırmış olsa bile kurucu intifa sahipleri esas sözleşmede öngörülen kâr paylarını alırlar.”
Önerge – Gerekçe: Tasarının bu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “mevcut sermayeye göre” ibaresi bir taraftan Yargıtay’ın bu konudaki kararlarından doğan oluşturulmuş hukukun ve birikimin muhafazası, diğer taraftan da nesnel adaletin sağlanması için hükümden çıkarılmıştır. Ayrıca, mezkûr hükmün şirketlerin halka açılmasını engellediği gerçeği de dikkate alınmıştır. Gerçekten, kurucu intifa senetleri pay senetleri borsada işlem gören şirketlerde hoş karşılanmamakta hem de özellikle menkul kıymetler fonlarınca sürekli olarak şikayetlere konu edilmektedir. Aynı amaçla maddenin ikinci fıkrası kaleme alınmış, ancak hükmün Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra kurulacak şirketlerde uygulanması öngörülerek kazanılmış haklar korunmuştur.
KARARLAR
6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu Dönemindeki Kararlar
”Dairemizin emsal nitelikteki kararları (2001/3163 E, 2001/4878 K) ve doktrinde de benimsendiği üzere (Bkz.Poroy/Tekinalp/Çamoğlu, Ortaklıklar ve Kooperatif Hukuku, Güncelleştirilmiş 10. Tıpkı Basım, s.676 vd.) kurucular ve bunların halefleri ile ortaklık arasındaki ilişki ortaklık bağı içermeyen bir sözleşme ilişkisi olduğundan genel kurul kararı veya tek taraflı anasözleşme değişikliği ile kurucu veya haleflerinin haklarının ortadan kaldırılması mümkün olmadığından genel kurulca kârın dağıtılmaması yönünde karar alınması ve bu genel kurul kararının iptali hususunda dava açılmaması bu açıdan neticeye müessir değildir. Zira, sözleşmenin taraflarından birinin alacağı tek taraflı bir kararla diğer tarafın haklarını ortadan kaldırması mümkün değildir. Ancak, kurucu pay sahiplerini de ilgilendiren bir husus daha vardır ki o da şirketin varlığı, gelişmesi ve dolayısıyla ileride istikrarlı kâr dağıtılmasını temindir. Bu itibarla, şayet kârın yedek akçeye ayrılmaması halinde anılan hususlar tehlikeye düşer ise bundan kurucular da etkileneceğinden şirketin, kârın yedek akçe olarak ayrılmasının ortaklığın devamlı gelişimi için gerekli olduğunu kanıtlaması şartıyla kurucular da şirketten bir talepte bulunamayacaktır.”(Yargıtay 11.HD.’nin, E: 2008/4682, K: 2010/1316 sayı ve 05.02.2010 tarihli kararı. Kararın tam metni için bkz. Levent YARALI, Şirketler Hukukuna İlişkin Yargıtay Kararları -I-, Yaklaşım Yayıncılık, Ankara 2012, Karar-4, s.36-39)
”…kurucular ve bunların halefleri ile ortaklık arasındaki ilişki ortaklık bağı içermeyen bir sözleşme ilişkisi olduğundan genel kurul kararı veya tek taraflı anasözleşme değişikliği ile kurucu veya haleflerinin haklarının ortadan kaldırılması mümkün olmadığından genel kurulca kârın dağıtılmaması yönünde karar alınması ve bu genel kurul kararının iptali hususunda dava açılmaması bu açıdan neticeye müessir değildir. Zira, sözleşmenin taraflarından birinin alacağı tek taraflı bir kararla diğer tarafın haklarını ortadan kaldırması mümkün değildir.” (Yargıtay 11.HD.’nin, E: 2008/9248, K: 2010/4881 sayı ve 04.05.2010 tarihli kararı. Kararın tam metni için bkz. Levent YARALI, Şirketler Hukukuna İlişkin Yargıtay Kararları -I-, Yaklaşım Yayıncılık, Ankara 2012, Karar-2, s.27-32)