1. Kararlar
MADDE 390– (1) Esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Bu kural yönetim kurulunun elektronik ortamda yapılması hâlinde de uygulanır.
(2) Yönetim kurulu üyeleri birbirlerini temsilen oy veremeyecekleri gibi, toplantılara vekil aracılığıyla da katılamazlar.
(3) Oylar eşit olduğu takdirde o konu gelecek toplantıya bırakılır. İkinci toplantıda da eşitlik olursa söz konusu öneri reddedilmiş sayılır.
(4) Üyelerden hiçbiri toplantı yapılması isteminde bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu kararları, kurul üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı, karar şeklinde yazılmış önerisine, en az üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayı alınmak suretiyle de verilebilir. Aynı önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olması bu yolla alınacak kararın geçerlilik şartıdır. Onayların aynı kâğıtta bulunması şart değildir; ancak onay imzalarının bulunduğu kâğıtların tümünün yönetim kurulu karar defterine yapıştırılması veya kabul edenlerin imzalarını içeren bir karara dönüştürülüp karar defterine geçirilmesi kararın geçerliliği için gereklidir.
(5) Kararların geçerliliği yazılıp imza edilmiş olmalarına bağlıdır.
GEREKÇE/Madde 390 – Birinci fıkra: 6762 sayılı Kanunun 330 uncu maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan, bir çok güçlüğe ve istenmeyen sonuçlara yol açtığı için şiddetle eleştirilen, ağırlaştırılmış toplantı nisabına ilişkin hüküm, Tasarıda değiştirilmiş ve esas sözleşmede daha ağır bir toplantı nisabı öngörülmemişse yönetim kurulunun üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanabilmesine kanunen olanak tanınmıştır. Hüküm toplantı nisabının esas sözleşme ile hafifletilmesine izin vermemektedir. Bunun başlıca iki ana sebebi vardır: (1) Yönetim kurulunun azınlığı oluşturan sayıda üyenin varlığı ile toplanabilmesi bir taraftan “kurul” anlayışına aykırı düşer, diğer taraftan azınlıkta kalan üyelerle toplanabilen bir yönetim kurulunun içerideki üyelerinin çoğunluğu ile karar verebilmesi genel kurulun seçimi ile oluşan organ kavramı ile bağdaşmaz. Meselâ, dokuz üyeden oluşan bir yönetim kurulunun, üç üye ile toplanıp iki üye ile karar alabilmesi bu yönden kabulü güç bir sonuçtur. Toplantı nisabı ile ilgili, doğrudan bir hüküm içermeyen Alm. POK paragraf 77 (1), c.2 aynı düşünceye yöneliktir. Toplantı nisabının hafifletilmesine bir kanunî sınır çizilmesi ise çok zordur. (2) Tasarı sisteminde bir önerinin imzalanması yolu ile (m. 390 (4)) ve elektronik ortamda yönetim kurulunun karar almasına olanak tanınmıştır. Bu olanaklar mevcutken, azınlıkta kalan üyelere yönetim kurulu olarak toplanma iznini vermek tutarlı bir çözüm olarak değerlendirilemez.
İkinci ve üçüncü fıkra: İkinci ve üçüncü fıkra 6762 sayılı Kanunun 330 uncu maddesinin birinci fıkrası hükmünün ikinci ve üçüncü cümlelerinin tekrarıdır. 6762 sayılı Kanunun tutanak katibine ve muhalefetlere ilişkin hükümlerinin Tasarıda yer almasına gerek görülmemiştir. Çünkü, bu hükümler doğal olanı ifade etmektedir. Diğer yandan Türk hukukuna, İngiliz hukuku anlamında “şirket katibi/sekreteri” kavramı yabancıdır.
Dördüncü fıkra: 6762 sayılı Kanunun 330 uncu maddesinin ikinci fıkrası hükmüne açıklık kazandıran iki değişiklikle, hüküm Tasarının dördüncü fıkrasında korunmuştur. Bunlardan birincisinde bir önerinin elden dolaştırılarak karar alınmasında karar nisabı belirlenmiş, böylece uygulamadaki karışıklığa ve tartışmalara son verilmiş, ikincisinde ise imzaların aynı kağıtta olmasına gerek bulunmadığı ifade olunmuştur.
Beşinci fıkra: 6762 sayılı Kanunun 330 uncu maddesinin üçüncü fıkrası hükmünün tekrarıdır.
Önerge: Görüşülmekle olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 390 ıncı maddesinin dördüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“(4) Üyelerden hiçbiri toplantı yapılması isteminde bulunmadığı takdirde yönetim kurulu kararları, kurul üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı, karar şeklinde yazılmış önerisine, en az üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayı alınmak suretiyle de verilebilir. Aynı önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olması bu yolla alınacak kararın geçerlilik şartıdır. Onayların aynı kağıtta bulunması şart değildir; ancak onay imzalarının bulunduğu kağıtların tümünün yönetim kurulu karar defterine yapıştırılması veya kabul edenlerin imzalarını içeren bir karara dönüştürülüp karar defterine geçirilmesi kararın geçerliliği için gereklidir.”
Önerge – Gerekçe: Uygulayıcıların isteklerine uygun olarak, bir öneriye diğer üyelerin katılması suretiyle karar alınması usulünde söz konusu önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine sunulduğunun yazılı belge ile kanıtlanması şartı hükme açıkça yazılarak, olası kötüye kullanmaların önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Ayrıca, önerinin tüm üyelere sunulmuş olması mezkûr kararın geçerlilik şartıdır. Geçerlilik şartlarının yazılı delille ispatı gerekir. Nihayet, bu yolla alınacak kararların, kanunda veya esas sözleşmede aranan çoğunluğu gerçekleştirmiş olması hususu da hükümde açıkça belirtilerek tereddütlerin ortadan kaldırılması yoluna gidilmiştir.
KARARLAR
1. “6102 sayılı Kanun’da 390 ıncı madde ve devamı hükümlerde anonim şirket yönetim kurulu toplantılarına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Buna göre, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Ayrıca öneriye katılma suretiyle elden dolaştırma usulüyle de karar alınabileceğine dair düzenlemeye yer verilmiştir. Ancak anonim şirket yönetim kurulu toplantılarına çağrı şekline dair açık düzenlemelere yer verilmemiştir. Önemli olan, tüm üyelerin toplantıdan haberdar edilmesidir.
Somut olayda davalı şirketin üç yönetim kurulu üyesinin bulunduğu, 6102 sayılı Kanun’un 390 ıncı maddesinin birinci fıkrası gereğince toplantıda ikisinin oyu ile karar alındığı gerekçesiyle yönetim kurulu kararının usulüne uygun olduğu kabul edilmiş ise de, yönetim kurulu üyesi davacının toplantıda hazır bulunmadığı, diğer iki üye toplantıda hazır olmakla birlikte, yönetim kurulu üyesi …’ın bu toplantıdan haberdar edildiğine dair bir delil bulunmamaktadır. Yönetim kurulu üyelerinin toplantıya katılma ve görüş bildirme hak ve ödevleri bulunmaktadır. 6102 sayılı Kanun’un 390 ıncı maddesinin dördüncü fıkrası gereğince, üyelerden hiçbiri toplantı yapılması isteminde bulunmadığı takdirde yönetim kurulu kararları, kurul üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı karar şeklinde yazılmış önerisine, en az üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayı alınmak suretiyle verilebilir. Aynı önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olması bu yolla alınacak kararın geçerlilik şartıdır. Yasa’nın bu hükmüne göre çağrısız yönetim kurulu toplantısı yapılması mümkün ise de, önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılması alınacak kararın geçerlilik şartıdır. Bu durumda davanın kabulü ile 01.11.2021 tarihli yönetim kurulu toplantısında alınan kararların yoklukla malûl olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 11. HD., E:2023/3034, K:2024/5299, T:27.6.2024
2. “Dava, yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğunun tespiti istemine ilişkindir. Yönetim kurulu üyesi davacı, davalı şirketin 25.12.2017 tarihli yönetim kurulu toplantısı için kendisine çağrı yapılmadığını, toplantıdan haberdar edilmediğini ileri sürerek toplantıda alınan (9) numaralı kararın yoklukla malul olduğunun tespitini talep etmiştir.. Davalı şirket yetkilisi, her ne kadar tüm yönetim kurulu üyelerinin toplantıdan haberdar edildiğini iddia etmiş ise iddiasını ispat anlamında bir delil sunmamıştır. İlk derece mahkemesince çağrı yapılmaksızın yapılan toplantıda alınan karar için nisaplar uygun olsa da, kararın yoklukla malul olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, ancak Bölge Adliye Mahkemesinde davacıya toplantı çağrısı yapıldığı ispat edilememiş ise de toplantı ve karar nisabının sağlandığı gerekçesiyle kararın kaldırılmasına, yeniden hüküm kurulmasına ve davanın reddine karar verilmiştir.
6102 sayılı Kanun’da 390 ıncı madde ve devamı hükümlerde anonim şirket yönetim kurulu toplantılarına ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir. Buna göre, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır. Ayrıca bir öneriye katılma suretiyle elden dolaştırma usulüyle de karar alınabileceğine dair de düzenlemeye yer verilmiştir. Ancak anonim şirket yönetim kurulu toplantılarına çağrı şekline dair açık düzenlemelere de yer verilmemiştir.
Yönetim kurulu anonim şirketin yasayla düzenlenmiş zorunlu organlarından biridir. Anonim şirketler yönetim kurulu tarafından temsil olunur. Yönetim kurulu kararları kural olarak toplantılarda alınır. Toplantı üyelerin bir yerde fiziki olarak toplanması şeklinde yada kısmen yada tamamen elekronik ortamda yapılabilir. Toplantılara katılmak, görüşlerini söylemek ve oy kullanmak her üyenin hem hakkı hem görevidir. Kanun’da çağrıyı kimin yapacağına ilişkin açıklık yoktur. Kural olarak daveti yönetim kurulu başkanı yapar, ancak onun bulunmadığı zamanlarda bu görev başkan vekiline aittir. Yine çağrının şekline dair de Kanun’da düzenleme bulunmamaktadır. Bununla beraber çağrının belirli bir şekilde yapılma zorunluluğu da yoktur. Böylelikle esas sözleşmede düzenleme yapılmasına da imkan sağlanmıştır. Önemli olan tüm üyelerin toplantıdan haberdar edilmesidir. Toplantı çağrısının tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmamış olması bir ya da birden fazla üyenin müzakere süreçlerinden bilinçli olarak dışlanmış olduğu sonucunu doğurduğundan alınan kararlar açısından bir yokluk nedenidir. Bununla birlikte Yönetim kurulu kararlarının geçerliliği için ayrıca şekil ve nisaplara da uygun bir karar alınmış olması gerekir. Aksi halde karar yok hükmünde olacaktır.
Somut olayda, davacı yönetim kurulu üyesinin 25.12.2017 tarihli yönetim kurulu toplantısına çağrıldığı davalı tarafından ispat edilememiştir. Her ne kadar toplantıya çağrı için belirli bir usul öngörülmemiş ise de tüm üyelerin toptantıdan haberdar edilmesinin temel amaç olduğu, üyelerin toplantıya katılma ve görüşlerini bildirme hak ve ödevlerinin bulunduğu, davacı yönetim kurulu üyesinin bilgisi olmaksızın yapılan toplantıda şirketin bir kısım alacaklarının ertelenmesine dair borç erteleme sözleşmesi imzalanmasına dari karar alındığı, davacının hakkını ihlal eden bu karara karşı dava açma hakkının bulunduğu, her ne kadar mahkemece toplantı ve karar nisaplarının sağlandığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiş ise de, nisapların varlığından önce toplantının usulüne uygun şekilde yapılıp yapılmadığının tespiti önem arz ettiğinden davanın kabulü ile 25.12.2017 tarihli yönetim kurulu toplantısında alınan kararların yoklukla malûl olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 11. HD., E:2022/2858, K:2023/5133, T:20.09.2023
3. “Dava, yönetim kurulu kararının yokluk ve butlanla malul olduğunun tespiti, bu talebin kabul edilmemesi hâlinde ise iptali istemine ilişkin olup İlk Derece Mahkemesince yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir.
6102 sayılı Kanun’un 390 ıncı maddesinin birinci fıkrasıyla; esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulunun üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanıp kararlarını da toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğuyla alacağı düzenleme altına alınmış olup aynı Kanun’un 392 nci maddesinin yedinci fıkrasında ise her yönetim kurulu üyesinin başkandan, yönetim kurulunu toplantıya çağırmasını yazılı olarak isteyebileceği belirtilmiştir. Zikredilen hükümlerden anlaşılacağı üzere yönetim kurulu, kural olarak başkan veya vekili tarafından toplantıya çağrılacaktır.
6102 sayılı Kanun’da yönetim kurulu başkanının toplantı çağrısını nasıl yapacağına dair özel bir hüküm bulunmamakla birlikte, aynı Kanun’un 390 ıncı maddesinin dördüncü fıkrasındaki düzenleme gereğince yönetim kurulunun, başkan tarafından toplantı çağrısı yapılmadan da karar alması mümkündür. Anılan Kanun hükmünde, bu şekilde karar alınabilmesi için üyelerden birinin karar şeklinde yazılmış önerisine en az üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayının alınması gerektiği, aynı önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olmasının bu yolla alınacak kararın geçerlilik şartı olduğu emredici bir şekilde düzenleme altına alınmıştır. Belirtilen usule riayet edilmesi, başka bir deyişle toplantı gündeminin ve öneri şekilde yazılmış kararın tüm yönetim kurulu üyelerine bildirilmesi anonim şirketin temel yapısı ile ilgili olup bu usule riayet edilmemesi anonim şirketin temel yapısını bozucu niteliktedir. Anonim şirketin temel yapısına uymayan yönetim kurulu kararları ise aynı Kanun’un 391 inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine göre butlan yaptırımına tabidir.
Yapılan açıklamalardan sonra somut olaya dönülecek olursa, davalı şirket, davacının sözlü olarak toplantıya davet edilmesine rağmen katılmadığını savunmuş ise de bu hususu ispat eder herhangi bir delil ibraz edememiştir. Bu hâle göre, toplantının çağrısız olarak yapıldığının kabulü zorunlu olup bu şekilde yapılan toplantıda alınan kararın geçerli olabilmesi için 6102 sayılı Kanun’un 390 ıncı maddesinin dördüncü fıkrasındaki usule riayet edilmesi gerekmektedir. Davalı şirketçe toplantıya katılan üyelerce alınan kararın imzalanmak üzere davacıya gönderildiği savunulmuş ise de bu savunmayı ispat eder nitelikte herhangi bir delil sunulmamış, davacı da bu vakıayı yalanlamıştır. Bu itibarla Mahkemece, üç kişiden oluşan yönetim kurulunun çağrısız olarak ve zikredilen Kanun hükmündeki usule riayet etmeden iki kişiyle toplanıp karar aldığı, bu şekilde alınan kararın yok hükmünde olduğu gözetilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 11. HD., E:2021/6232, K:2023/653, T:07.02.2023
4. “İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, TTK’nın 363. maddesi hükmüne göre, anonim şirket yönetim kurulunun, herhangi bir sebeple bir yönetim kurulu üyeliğinin boşalması halinde kanuni şartları haiz birini geçici olarak yönetim kurulu üyeliğine seçip, ilk genel kurulun onayına sunma yetkisi bulunduğu ancak yönetim kurulunun bu yönde karar alabilmesi için kurul olarak karar alabilme yeteneğinin kaybolmamış olması gerektiği, kurul olarak karar alınabilmesi için gerekli toplantı ve karar nisabı sağlanamıyorsa boşalan yönetim kurulu üyeliklerinin ancak genel kurulca tamamlanabileceği, somut olayda, 2 kişilik yönetim kurulunun davacının istifasıyla tek kişiye düştüğü ve TTK’nın 390. maddesine göre, kurul olarak karar alabilme yeteneğini kaybettiği, bu nedenle dava dışı …’ın ilk genel kurula kadar yönetim kurulu üyesi olarak atanmasına ilişkin 02.04.2018 tarihli yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğu, nitekim mahkemece, bu gerekçeyle anılan yönetim kurulu kararının yoklukla malul olduğunun tespitine karar verildiği ve kararın istinaf edilmeyerek kesinleştiği, istinafa getirilen uyuşmazlığın yönetim kurulu başkanı olan …’un, ana sözleşme, genel kurul ve yönetim kurulu kararları kapsamında genel kurula çağrı kararı alıp alamayacağına ilişkin olduğu, TTK’nın 375/1-f maddesiyle, genel kurul toplantılarının hazırlanmasının yönetim kurulunun devredemeyeceği yetkiler arasında sayıldığı, bu nedenle genel kurulun toplantıya çağrılması görevinin bizzat yönetim kurulu tarafından ifa edilmesi gerektiği, bu görevin 3. kişilere devredilemeyeceği, bu nedenle her ne kadar şirketin 07/04/2016 tarihinde yapılan genel kurulunda alınan kararla, adı geçen ortak şirketi temsil ve ilzama münferiden yetkili kılınmışsa da bu durumun adı geçen ortağa genel kurulu tek başına toplantıya çağırma yetkisi vermeyeceği gerekçesiyle, ilk derece mahkemesi hükmünün “davalı şirket yönetim kurulunun 02.04.2018 tarih ve 2018/01 sayılı yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespitine” ilişkin kısmı kesinleştiğinden bu hususta yeniden karar verilmesine yer olmadığına, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, ilk derece mahkemesi kararının “genel kurula çağrı kararının yok hükmünde olduğunun tespiti talebinin reddine” ilişkin kısmının kaldırılmasına ve esas hakkında yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle, davalı şirketin 2017 yılı olağan genel kurul toplantısının 27/04/2018 tarihinde yapılmasına ilişkin 03/04/2018 tarihli yönetim kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespitine karar verilmiştir… Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA…” Yargıtay 11. HD., E:2021/2638, K:2022/6888, T:11.10.2022
5. Bölge adliye mahkemesince, davacı asıl davaya konu 26.01.2017 tarihli 2017/05 sayılı Y.K kararına iştirak edip, farklı çözüm önerileri içeren şerh koymak suretiyle karara muhalefet ettiği birleşen davaya konu 07.04.2017 tarihli 2017/23 sayılı Y.K toplantısından önce 07.04.2017 tarihinde davacının yönetim kurul başkan vekilliği ve üyeliğinden istifa ettiği ve anılan kararın davacı imzası olmaksızın hazır bulunanlar tarafından oybirliği ile alındığı, TTK 390 maddesi uyarınca YK kurulu kararları özel nisap gerektirmeyen ve oy çokluğu ile alınabilecek kararlardan olup, davacı YK kararına muhalefet etmesi veya istifa ettikten sonra davacının katılımı olmaksızın diğer üyelerin oybirliğiyle alınan YK kararlarının şeklen batıl olmasının gerektirir bir eksiklik olmadığı gibi 07.04.2017 tarihli yönetim kurulu kararının davacının imzası varmış gibi ilan edilmesinin kararı şeklen batıl hale getirmeyeceği,ilanın bu şekilde yapılması düzeltilebilecek maddi bir hata olup, dava devam ederken de bu maddi hata düzeltilip ilan edildiği, asıl davaya konu 26.01.2017 tarihli 2017/05 sayılı YK kararının şirketin mali durumunun bozulması nedeniyle durumun genel kurulda görüşülmesini teminen genel kurulun toplantıya çağrılması içerikli olup genel kurulu toplantıya çağrı yapması için sermayenin 2/3 kaybı şartı bulunmadığı, 07.04.2017 tarihli 2017/ 23 sayılı Y.Kurul kararının ise genel kurulda alınan sermaye artırım kararı uyarınca tüm paydaşların rüçhan haklarını kullanmaya davete ilişkin olup, içerik itibarıyla eşit işlem ilkesine aykırı, şirketin temel yapısına uymayan veya sermayenin korunması ilkesini gözetmeyen, pay sahiplerinin, özellikle vazgeçilmez nitelikteki haklarını ihlal eden veya bunların kullanılmalarını kısıtlayan ya da güçleştiren ya da diğer organların devredilemez yetkilerine giren ve bu yetkilerin devrine ilişkin TTK 391.ve TBK 27. maddesi kapsamında batıl olan kararlardan olmadığı, alınan YK kararlarının butlanını gerektiren bir usulsüzlük bulunmadığı ve icrai niteliği olmayıp mevcut durumun tespiti niteliğinde olan 01.02.2017 tarihli raporun butlanının tespitine ilişkin davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik olmadığı… ve butlan ve iptal koşulları oluşmayan asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir… Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA…” Yargıtay 11. HD., E:2020/6203, K:2022/3451 T:26.04.2022
6. “Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama, Türk Ticaret Kanunu’nun 390/1. maddesinde, “Esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanır ve kararlarını toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğu ile alır.”, TTK’nın 390/4. maddesinde, “Üyelerden hiçbiri toplantı yapılması isteminde bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu kararları, kurul üyelerinden birinin belirli bir konuda yaptığı, karar şeklinde yazılmış önerisine, en az üye tam sayısının çoğunluğunun yazılı onayı alınmak suretiyle de verilebilir. Aynı önerinin tüm yönetim kurulu üyelerine yapılmış olması bu yolla alınacak kararın geçerlilik şartıdır. Onayların aynı kağıtta bulunması şart değildir; ancak onay imzalarının bulunduğu kâğıtların tümünün yönetim kurulu karar defterine yapıştırılması veya kabul edenlerin imzalarını içeren bir karara dönüştürülüp karar defterine geçirilmesi kararın geçerliliği için gereklidir.” denildiği, işbu davada yönetim kurulu üyesi olan davacı davet edilmeksizin ve TTK’nın 390/4. maddesinde belirlenen usule de uyulmaksızın geçersiz şekilde yapılan yönetim kurulu toplantısında alınan, genel kurulun olağanüstü toplantıya davet edilmesine ilişkin 09/10/2014 tarihli yönetim kurulu kararının TTK’nın 391/1-b maddesi uyarınca batıl olduğu, bu durumda, 31/10/2014 tarihli olağanüstü genel kurulun TTK’nın 410/1. maddesi uyarınca yönetim kurulu tarafından toplantıya çağrıldığı kabul edilemeyeceği gibi, TTK’nın 416. maddesinde düzenlenen çağrısız genel kurul usulüne de uyulmamış olduğundan, usulüne uygun şekilde toplanmış bir genel kurul bulunmadığından, bu genel kurulda alınan 3 ve 5 nolu kararların da batıl olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalı Y.. İnşaat Pazarlama Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin 09/10/2014 tarihli ve 5 nolu Yönetim Kurulu Kararı ile 31/10/2014 tarihli Olağanüstü Genel Kurul’unda alınan 3 ve 5 nolu kararların batıl olduğunun tespitine karar verilmiştir….usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA…” Yargıtay 11. HD., E:2021/5189 K:2022/1332 T:28.2.2022
7. “… her ne kadar dosyada dava konusu genel kurul toplantı çağrı kararının alındığı 15.02.2013 tarihli yönetim kurulu kararı bulunmasa da, 12.01.2015 tarihli, ayrık bilirkişi raporunda, genel kurulun 5 kişilik yönetim kurulunun 2 üyesi tarafından toplantıya çağrıldığı, bu durumda bir yönetim kurulu kararından ve geçerli bir çağrıdan bahsedilemeyeceği belirtilmiş, dosyaya ibraz edilen davalı şirketin ”2012 yılı Olağan Genel Kurul Gündemi”ne ilişkin belgede ise, 5 kişilik yönetim kurulundan 4 yönetim kurulu üyesinin imzasının bulunduğu, davacının genel kurul toplantısı sırasında ibraz ettiği ”Genel Kurul Talimat Bildirim Formu” başlıklı belgenin 1. maddesinde, genel kurula davetin kanuna aykırı olduğu bildirilerek 3. maddesinde de toplantı yapılmaması isteminde bulunulduğunun anlaşılması karşısında mahkemece öncelikle, dava konusu genel kurul çağrısının yapıldığı 15.2.2013 tarihli yönetim kurulu kararı incelenerek, TTK’nın 390. maddesinde belirtilen usul ile ve ayrıca toplantı ve karar nisaplarına uygun olarak alınıp alınmadığı tespit edilip, 5 kişilik yönetim kurulunun 2 kişi ile toplantı yapılmaksızın karar alındığının anlaşılması halinde alınan kararın yok hükmünde olduğu, bu nedenle işbu karara dayalı olarak yapılan genel kurul toplatısında alınan kararların da yok hükmünde olacağının gözetilmesi gerekir. Ancak bunun tek istisnası çağrısız genel kurul toplantısı ise de o toplantıda ortakların tümünün toplantıya katılıp, toplantının yapılmasına herhangi bir itirazlarının bulunmaması ve toplantı sonuna kadar da hazır bulunmaları gerekir. Oysa, davacı tarafından ibraz edilen ”Genel Kurul Talimat Bilgi Formu” başlıklı belgeden genel kurul toplatısının TTK’nın 416. maddesindeki çağrısız genel kurul yapılması usulüne de uygun yapılmadığının sabit olması karşısında bütün bu yönler değerlendirilerek sonucuna göre karar vermek gerekirken anılan hususlar göz önünde bulundurulmaksızın yazılı gerekçe ile hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 11. HD., E:2018/1112, K:2019/6571, T:22.10.2019
8. “Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına ve İlk Derece Mahkemesi ile Bölge Adliye Mahkemesi kararlarında, sadece yönetim kurulu kararındaki davacı imzasının, davacının eli mahsulü olmadığı gerekçesi, TTK’nın 390/1. maddesine göre davanın kabulü yönünde karar verilmesi için yeterli değil ise de, TTK’nın 390. maddesinin 4. fıkrasına göre davacının imzasının sahte olması ve davacıya öneri yapıldığının kanıtlanamamış olması yanında, davacının toplantıya katılmadığına ilişkin davalı ikrarı da gözetildiğinde yönetim kurulu kararının geçersiz olduğunun sabit görülmesine ve emsal olarak gösterilen Dairemiz kararının anonim şirket genel kurul kararı ile ilgili olup yönetim kurulu kararının yokluğuna ilişkin işbu davada emsal teşkil etmeyecek olmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.” Yargıtay 11. HD., E:2019/2316, K:2019/5023, T:02.07.2019
9. “Dava, yönetim kurulu kararının butlanının tespiti davasıdır. Yönetim kurulunun kararının butlanına ilişkin açılacak davada hem 6762 sayılı T.T.K. döneminde ve hem de 6102 sayılı T.T.K. döneminde davalı olarak şirketin gösterilmesi zorunludur. Burada ne kararı alan veya karara olumlu oy veren üyeler, ne genel kurul, ne yönetim kurulu davalı sıfatına sahiptir (Yargıtay 11. H.D.; 20/09/1993 tarih, 6323 E.-5717 K. sayılı karar, Eriş-2010, cilt III, s.2714 ). Bu bağlamda somut olaya bakıldığında; davanın pasif husumet ehliyeti bulunmayan kişilere karşı açıldığı anlaşılmakla, davacı …’un açtığı davanın bu gerekçeyle reddi gerekir ise de, yazılı gerekçeyle reddi doğru olmamıştır. Ancak bu hususun düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden sonucu itibariyle doğru bulunan hükmün gerekçesi açıklanan şekilde değiştirilerek onanması gerekmiştir.” Yargıtay 11. HD., E:2018/2402, K:2019/3927, T:20.5.2019