TTK Madde 407

A) Genel olarak

MADDE 407 (1) Pay sahipleri şirket işlerine ilişkin haklarını genel kurulda kullanırlar. Kanuni istisnalar saklıdır.

(2) Murahhas üyelerle en az bir yönetim kurulu üyesinin genel kurul toplantısında hazır bulunmaları şarttır. Diğer yönetim kurulu üyeleri genel kurul toplantısına katılabilirler. Denetçi [1] genel kurulda hazır bulunur. Üyeler ve denetçiler görüş bildirebilirler.

(3) 333 üncü madde gereğince belirlenen şirketlerin genel kurul toplantılarında Gümrük ve Ticaret Bakanlığının[2] temsilcisi de yer alır. Diğer şirketlerde, hangi durumlarda Bakanlık temsilcisinin genel kurulda bulunacağı ve genel kurul toplantıları için temsilcilerin görevlendirilmelerine ilişkin usul ve esaslar ile bunların nitelik, görev ve yetkileri ayrıca ücret tarifeleri Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca[3] çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir. Bakanlık temsilcisinin toplantıya katılma giderleri ve ücretleri ilgili şirket tarafından karşılanır.



[1]     6335 sayılı Kanun’un 41 inci maddesi ile,  407 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “ve kendilerini ilgilendiren konularda işlem denetçisi” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
[2]     6335 sayılı Kanun’un 42 nci maddesi ile “Sanayi ve Ticaret Bakanlığının” ibaresi “Gümrük ve Ticaret Bakanlığının” şeklinde değiştirilmiştir.
[3]     6335 sayılı Kanun’un 42 nci maddesi ile “Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca” ibaresi “Gümrük ve Ticaret Bakanlığınca” şeklinde değiştirilmiştir.

 

TTK Madde 407

TTK Madde 407” hakkında 4 yorum

  1. GEREKÇE/Madde 407 – Birinci fıkra: Birinci fıkra genel kurulun, bir taraftan şirket işlerine ilişkin kararların alındığı bir iç organ olduğunu, diğer taraftan da, şirketin iradesini oluşturmasının aracı olan paysahipliği haklarının kural olarak – bu organda kullanıldığını hükme bağlamaktadır. Hükmün kendisine, doğrudan, paysahiplerinin katılma, önerme, tartışma ve oy verme gibi yönetime ilişkin haklarını konu aldığı görülmektedir. Anılan hakların genel kurulda kullanılması hem genel kurulu hem de bu hakları niteleyen emredici bir özellik idi. Tasarıdaki istisnalar ile genel kurul kararlarının iptaline ve geçersizliklerinin tespitine (m. 445, 446), genel kurulun toplantıya çağrılmasına ve gündeme madde konulmasına (m. 411, 412) ve incelemeye (m. 437) ilişkin haklar kastedilirdi. Ancak, katılma ve oy haklarının bu özellikleri, son beş yılda kırılmaya uğramıştır. Fransa (15/05/2001 tarihli Kanun), ve İsveç başta olmak üzere bazı AB üyesi ülkeler on-line katılıma olanak sağlamışlar (Genel Gerekçe 71 numaralı paragrafa bakınız.). Genel gerekçe 93 numaralı paragrafta anılan rapor ise yönetimin yaygınlaştırılmasını önermiştir. Anonim şirketler hukukunun gelişme yönlerinden biri de on-line katılım ve oy vermenin dogmatik düzenlemesidir. Aynı açılımı Tasarı da yapmış ve 1527 nci maddesinin üçüncü fıkrasında “genel kurullara elektronik ortamda katılma, öneride bulunma, görüş açıklama ve oy verme, fizikî katılmanın ve oy vermenin bütün hukukî sonuçlarını doğurur” hükmüne yer vermiştir. Ancak, bu tür katılma ve oy verme, bazı teknik uygulamaları ve ayrıntılı usul hükümlerini gerektirdiğinden uygulama bir Bakanlar Kurulu tüzüğünün çıkarılmasına bağlanmıştır.

    İkinci fıkra: İkinci fıkra yenidir. Alm. POK 118 (2) paragrafından esinlenilmiştir. Amaç paysahiplerinin yönetim ve denetime ilişkin sorularının cevaplanmasını sağlamaktır. Bilgi alma hakkına ilişkin 437 nci maddenin gerekçesine bakılmalıdır. Paysahiplerinin genel kurula katılma hakları olup yükümlülükleri yokken, murahhas üyeler, en az bir yönetim kurulu üyesi ve denetçi ile gereğinde işlem denetçisi (m. 400 ve 554) bakımından genel kurula katılma, hem hak hem de yükümdür. Ayrıca Tasarıda yönetim kurulu üyelerinin ve denetçinin görüş açıklayabilme hakları açıkça hükme bağlanmış, bu yolla onların gereğinde kendilerini savunabilmeleri ve yaptıkları işlem ve kararları açıklayabilme olanakları yaratılmış ve böylelikle sorumluluk hukuku yönünden konumları güçlendirilmiştir.

    Bu yüküme aykırılık genel kurul kararlarının geçerliliğini etkilemez. Genel kurula katılma hakkını haiz bulunanlar sadece 407 nci maddede gösterilmiş olanlar değildir. Diğer yetkililer kanunun çeşitli maddelerinde öngörülmüştür. İnter alia, paysahiplerinin temsilcileri, organ temsilcisi (m. 428), bağımsız temsilci (m. 428), kurumsal temsilci (m. 428), tevdi eden temsilcisi (m. 429) intifa hakkı sahipleri. Genel kurula katılma hakkının esas sözleşmeyle başkalarına tanınması ratio legis’e pek uygun düşmemekle birlikte, içtihat yolunun açık olduğu şüphesizdir. Müşavirler, basın mensupları vs. genel kurula izinle katılabilir.

    Esas sözleşme genel kurulun görüntü ve ses taşınması yoluyla naklini öngörebilir (Tasarının 1527 nci maddesinin birinci fıkrası).

    Üçüncü fıkra: Tasarı komiserlere ilişkin değişik bir düzenleme getirmiştir. Düzenlemenin esası şöyle açıklanabilir. Komiserin genel kurullara katılması yönünden şirketler ikiye ayrılmıştır. Bakanlık komiseri bir kısım anonim şirketlerde (6762 sayılı Kanunda olduğu gibi) bulunacaktır. Bu şirketler Bakanlığın tebliğiyle belirlenecektir. Diğer şirketlerde de komiser bulunacaktır. Ancak bu komiserlerin kimler olacağı ve nitelikleri Adalet Bakanlığıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığının birlikte çıkaracakları bir tebliğde gösterilecektir.

    Önerge: Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 407 nci maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    “(3) 333 üncü madde gereğince belirlenen şirketlerin genel kurul toplantılarında Sanayi ve Ticaret Bakanlığının temsilcisi de yer alır. Diğer şirketlerde, hangi durumlarda Bakanlık temsilcisinin genel kurulda bulunacağı ve genel kurul toplantıları için temsilcilerin görevlendirilmelerine ilişkin usul ve esaslar ile bunların nitelik, görev ve yetkileri ayrıca ücret tarifeleri Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir. Bakanlık temsilcisinin toplantıya katılma giderleri ve ücretleri ilgili şirket tarafından karşılanır.”

    Önerge – Gerekçe: Bilindiği üzere, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu gereğince anonim şirketlerin genel kurullarında Bakanlık temsilcisinin bulunması zorunluluğu vardı.

    Tasarıda da aynı zorunluluk öngörülmektedir. Özellikle aile şirketi şeklindeki anonim şirketler ile bir kişi ile kurulacak anonim şirketlerde Bakanlık temsilcisinin zorunlu olarak bulundurulmasında kamu yararı görülmediği gibi tasarıda yapılacak bu düzenleme ile bu tür şirketler için kolaylık getirilmekte ve ortaya çıkacak maliyetler ile zaman kayıplarının önüne geçilmesi sağlanmış olacaktır.

  2. KARARLAR

    1. “Davacılar dava dışı şirketin ortakları olup; şirketin 25.10.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptalini, yok hükmünde olduğunun tespitini talep etmiştir. Mahkemece 6102 sayılı Kanun’un 420 nci maddesi gereğince erteleme talebinde bulunulmasına rağmen buna göre hareket edilmemesi nedeniyle finansal tabloların müzakeresi ve buna bağlı konular bakımından genel kurulda alınan kararların iptaline, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiştir. Kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince şirket ana sözleşmesinin 12. maddesi gereğince genel kurul toplantısında bakanlık temsilcisinin varlığının zorunlu olduğu, toplantıda bakanlık temsilcisinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, 25.10.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan tüm kararların iptaline karar verilmiştir.

    6102 sayılı Kanun’un 407 nci maddesinin üçüncü fıkrasında aynı Kanun’un 333 üncü maddesine yapılan atıf gereğince bu hükümde belirlenen şirketler bakımından genel kurul toplantısında bakanlık temsilcisi aranmaktadır. Ayrıca 28481 sayılı Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları İle Bu Toplantılarda Bulunacak Bakanlık Temsilcileri Hakkında Yönetmeliğin 32 nci maddesi gereğince bakanlık temsilcisinin bulunmasının zorunlu olduğu genel kurul toplantıları belirtilmiştir. Buna göre ancak belli şirketler bakımından ve bazı genel kurul toplantıları yönünden genel kurul toplantısında bakanlık temsilcisinin varlığının gerektiği dikkate alınarak ve 25.10.2019 tarihli genel kurul toplantısına ilişkin olarak yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 11. HD., E:2023/1948, K:2024/5186, T:25.6.2024

    2. “Bölge Adliye Mahkemesince, TTK’nın 407/2. maddesinin “Murahhas üyelerle en az bir yönetim kurulu üyesinin genel kurul toplantısında hazır bulunmaları şarttır. Diğer yönetim kurulu üyeleri genel kurul toplantısına katılabilirler. Denetçi genel kurulda hazır bulunur, üyeler ve denetçiler görüş bildirebilirler.” hükmünü içermekte olduğu, anılan hükümden anlaşılacağı üzere genel kurul toplantısında en az bir yönetim kurulu üyesinin asaleten hazır olması gerekir. Somut olayda ise, dava konusu genel kurulda davalı şirket yönetim kurulu üyelerinden hiçbirinin asaleten hazır olmadığı, bu durumun TTK’nın 407/2. maddesi hükmüne aykırı olduğu ancak maddenin gerekçesinde ise bu yükümlülüğe aykırılığın genel kurul kararlarının geçerliliğini etkileyemeyeceğinin açıkça belirtildiği, emsal nitelikteki Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 18/06/2018 tarih 2016/12403 Esas 2018/4469 Karar sayılı ilamında “Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve TTK’nın 407/2 maddesi gereğince murahhas üyelerin ve denetçinin genel kurula katılmamasının başlı başına iptal sebebi sayılamayacak olmasına …. göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.” denildiği, hal böyle olunca mahkemece madde gerekçesinin maddenin yorumu ile birlikte değerlendirilerek yönetim kurulu üyesinin genel kurula katılmamasının başlı başına genel kurul kararlarının iptalini gerektirmeyeceği gözetilerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik görülmediği, davacı vekili hiçbir mali inceleme yapılmadan bilirkişi raporu alındığı, bilanço ve diğer mali tabloların gerçeğe uygun olup olmadığının araştırılmadığı yönünde istinaf itirazında bulunmuş ise de, dava konusu genel kurul toplantısında gündemin 6. maddesi ile yönetim kurulu üyelerinin 720.800 menfi oyla ibra edilmediği, davalı şirket yönetim kurulu üyeleri ibra edilmediğinden gündemin 4. maddesi ile alınan bilanço ve kar zarar hesaplarının tasdik edilmesinin sonuca herhangi bir etkisinin bulunmadığı, kaldı ki genel kurul toplantısına katılan davacı yanın bilanço görüşmelerinin ertelenmesini talep etme hak ve yetkisi bulunduğu halde bu yönde bir talepte de bulunmadığı, gündemin 7. maddesi ile davalı şirket yönetim kurulu üyeleri seçildiği, seçilen yönetim kurulu üyelerinden birinin davalı şirketin ibra edilmeyen eski yönetim kurulu üyesi olduğu, ibra edilmeyen yönetim kurulu üyesinin yeniden seçilmesinde yasaya ve ana sözleşmeye aykırılık bulunmadığı gibi bilinmeyen iki kişinin yönetim kurulu üyesi olarak atanmasında da herhangi bir engel bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E:2021/3273, K:2022/8547, T:01/12/2022

    3. “İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, Olağan Genel Kurul Toplantısına yapılan çağrının usulsüz bir şekilde yapıldığına yönelik istinaf istemi yönünden; TTK 1524. maddenin birinci fıkrasında belli ortaklıkların internet sitesi açmak ve bu sitenin belirli bir bölümünü ortaklıkça kanunen yapılması gereken ilanların yayımlanmasına özgülemek yükümlülüğünden sözedildiği, bu yükümlülüğün genel kurul veya yönetim kurulu kararlarıyla veya bunların geçerliliğiyle doğrudan hiç bir ilgisinin bulunmadığı, davacının sermaye payı ve dava konusu genel kurul kararlarına ortakların bir kısmının bizzat, bir kısmının ise vekaletle toplantıya katıldıkları dikkate alındığında, çağrının usulüne göre yapılmaması ve gündemin gereği gibi ilan edilmemesi sonucu oluşan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasına etkili olmadığı, dolayısıyla alınan kararların iptali şartlarının oluşmadığından davacının bu yöndeki istinaf isteminin yerinde görülmediği, genel kurul kararlarının iptaline ilişkin dava açılabilmesi için dava açan ortağın iptalini istediği kararın alındığı genel kurula katılıp kararlarda aleyhte oy kullanması ve oylamadan sonra muhalefet şerhini tutanağa geçirmesi gerektiği, bu gereklilik dava şartlarından olup, somut olayda iptali istenen kararlar alındıktan sonra davacının muhalefet şerhlerini tutanağa geçirmediğinden davacının bu yöndeki istinaf isteminin de yerinde görülmediği, iptali istenen genel kurul kararlarının alındığı tarihe göre olayda uygulanması gereken 6102 sayılı TTK’ nın 407.maddesinin 3.fıkrasında aynı kanunun 333 üncü madde gereğince belirlenen şirketlerin genel kurul toplantılarında Sanayi ve Ticaret Bakanlığının temsilcisinin bulunacağının bildirildiği, diğer şirketlerde ise hangi durumlarda Bakanlık temsilcisinin genel kurulda bulunacağının Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenleneceğinin belirtildiği, belirtilen yönetmelik 28.11.2012 günlü resmi gazetede yayınlanmış olan Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları İle Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmelik olduğu, dosya içeriği ve sunulu ticaret sicil kayıtlarına göre dâvalı şirket TTK’nın 333.maddesi kapsamındaki şirketlerden olmadığı gibi davaya konu olan ve iptali istenen 20/02/2017 tarihinde yapılan 2015 ve 2016 yılları birleştirilmiş olağan genel kurul kararları da bahsi geçen yönetmeliğin 32. maddesinin birinci fıkrasında belirten nitelikleri taşımadığından davacının bu yöndeki istinaf isteminin de yerinde görülmediği, davacının bilgi alma ve inceleme hakkının kısıtlandığına yönelik istinaf istemi yönünden, davacının bilgi alma ve inceleme hakkının ihlali durumunda Kanun’un TTK m. 437/5, 392/4 düzenlemelerine göre başvurabileceğinden İlk Derece Mahkeme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğu gerekçesiyle davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir… Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA…” Yargıtay 11. HD., E:2020/7083, K:2022/2003, T:16.03.2022

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön