TTK Madde 481

B) Ödemeye çağrı

MADDE 481(1) Payların bedelleri, yönetim kurulu tarafından, esas sözleşmede başkaca hüküm bulunmadığı takdirde, pay sahiplerinden ilan yoluyla istenir. İlanda, ödenmesi istenen sermaye borcunun oranı veya tutarı ile ödeme tarihi ve ödemenin nereye yapılacağı açıkça belirtilir.

(2) İkincil yükümlülükler hakkında, esas sözleşmede, sözleşme cezası da öngörülebilir.

TTK Madde 481

TTK Madde 481” hakkında 2 yorum

  1. GEREKÇE/Madde 481 – Hüküm, esas itibarıyla 6762 sayılı Kanunun 406 ncı maddesinin tekrarıdır. Ancak mevcut metinde sorun yaratan iki noktada yeni metinde açıklık sağlanmış, bir de hükme ilânın içeriğine ilişkin bir ekleme yapılmıştır. Birinci cümlede (varsa) primin de aynı yolla isteneceği ve yetkili organın yönetim kurulu olduğu belirtilmiştir. Yönetim kurulunun bu yetkisi devredilemez. Esas sözleşmeler sadece “ilan yolu ile isteme” kuralında farklı düzenleme getirebilirler. Bu, şeffaflık ilkesi aleyhine ve paysahibinin haber almasını zorlaştıran yönde olamaz. 481 inci madde, ilâna ek olarak, haber verme olanağını artırmayı sağlamalıdır. İlanın içeriği de asgarî düzeyin belirlenmesine ilişkindir. Çağrının web sitesine de konulması 1524 üncü maddenin gereğidir.

  2. KARARLAR

    1. “İstinaf Mahkemesince iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, ıskat hususu 6102 sayılı TTK’nın 482 ve 483. maddelerinde düzenlenmiş olup, benzer maddelere 6762 sayılı TTK’nın 406, 407 ve 408. maddelerinde de yer verildiği, ıskat prosedürünü uygulama konusunda yetkinin yönetim kuruluna ait olup, bu yetkinin devredilemez yetkilerden olduğu, ıskatın uygulanması için sermaye borcunu yerine getirmeyen ortağın 6102 sayılı TTK’nın 481. maddesine göre temerrüde düşürülmesi, TTK’nın 483. maddesi uyarınca gazete yoluyla ilan yapılarak bir ay içinde sermaye borcunu ödemesi gerektiği, aksi halde paylara ilişkin haklarından yoksun bırakılacağının belirtileceği, yönetim kurulunun şirketin hak ve menfaatleri doğrultusunda sermaye borcunu ödemeyen ortak hakkında icra takibi yapabileceği gibi, ıskat usulünü de uygulayabileceği, yönetim kurulu ıskat veya sermaye borcunun ödenmesi konusunda herhangi bir işlem yapmamış ise azınlık pay sahiplerinin mahkemeye başvurarak ıskat prosedürünün uygulanmasını isteyemeyeceği, azlığın hakları arasında yönetim kurulunu ıskat konusunda toplantıya çağırma ve karar almasını sağlama hak ve yetkisinin bulunmadığı, herhangi bir ortak sermaye borcunu yerine getirmemiş ise azınlık pay sahibinin yapabileceğinin 6102 sayılı TTK’nın 369. maddesi kapsamında görevini özenle ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altında bulunan yönetim kurulu üyelerine, TTK’nın 553. maddesine göre kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurları ile ihlal ettikleri iddiasıyla sorumluluk davası açmaktan ibaret olduğu gerekçesiyle, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir…Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA…” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E:2018/2214, K:2019/7637, T:28/11/2019

    2. “Dava, davacı tarafın sermaye artırımından doğan ortaklık haklarından mahrum bırakılmasına (ıskat) ilişkin yönetim kurulu kararının iptali istemine ilişkindir.

    Anonim ortaklıklarda, pay sahibinin borcu, taahhüt ettiği payların karşılıklarını ifaya yöneliktir. Bu ilke, hem nakdi, hem de ayni sermaye taahhüdü için geçerlidir. Bu ortaklıklarda paydaşlardan ödenmemiş bakiye sermaye taahhütlerinin istenmesi ve buna bağlı olarak gündeme gelen pay sahiplerinin ıskatı usul ve şartları, mülga 6762 sayılı TTK’nun 406-408. maddelerinde düzenlenmiş olup 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK’nun 481-483. maddelerinde de bu hükümlerle paralel düzenlemelere yer verilmiştir. Buna göre, 406. madde uyarınca payların bedelleri anasözleşmede başkaca hüküm yoksa pay sahiplerinden ilan suretiyle istenir. Bununla birlikte, 406. maddede yazılı olduğu şekilde ilan suretiyle değil de ortaklara taahhütlü mektupla çağrıda bulunulması halinde tebliğ edilen bu çağrı, gazetede ilandan daha kuvvetli bir bildirme yolu olduğundan, bunun da geçerli olduğunu kabul etmek gerekir (Dairemizin 21.02.1980 tarih, 456/818 sayılı ilamı). Sermaye borcunu ödemeyen bir pay sahibinin ıskat edilebilmesi için öncelikle temerrüde düşürülmesi gerekir. Temerrüdün söz konusu olabilmesi için de bakiye sermaye borcunun ödenmesi konusunda yetkili organın bir karar alması ve bunu sözleşmede öngörülen usul ve şekilde talep etmesi, uygulamadaki ifade ile, apel işlemini yapması gerekir. Şayet anasözleşmede, sermaye borcunun ödeme süreleri ve miktarı duraksamaya neden olmayacak biçimde belirlenmiş ise pay sahibine ihtar gerekmeksizin temerrüt oluşur. Temerrüde düşen ortağa, yönetim kurulu tarafından 6762 sayılı TTK’nun 37. maddesinde yazılı gazete ile anasözleşmenin öngördüğü biçimde ilan suretiyle bir ay içinde ödemeye davet ve aksi halde haklarından mahrum edileceğinin ihtar edilmesi gerekmektedir.

    Somut uyuşmazlıkta, 23/09/2011 tarihli ihtarnamenin iadeli taahhütlü mektupla davalı tarafa tebliğ edildiği, 7 gün içinde sermaye artırımından doğan borcun ödenmesi, aksi takdirde ilk genel kurulda diğer ortaklara teklif edileceğinin bildirildiği, 14/11/2011 tarihli ihtarnamenin iadeli taahhütlü mektupla davalı tarafa tebliğ edildiği, 30 gün içinde sermaye artırımından doğan borcun ödenmesi, aksi takdirde ilk genel kurulda diğer ortaklara teklif edileceğinin bildirildiği, 23/12/2011 tarihli yönetim kurulu kararı ile davalının ıskatına dair karar alındığı, 06/01/2012 tarihli ticaret sicil gazetesinde ıskatın ilan edildiği anlaşılmaktadır. Ancak az önce de belirtildiği üzere, ıskat için öncelikle sermaye borcu bulunan ortağın temerrüte düşürülmesi gerekmedir. Temerrüt için ise yetkili organın bir karar alması ve bunu sözleşmede öngörülen usul ve şekilde talep etmesi gerekmektedir. Dosya kapsamında temerrüde ilişkin alınmış bir karar bulunmadığı gibi davalı şirketin anasözleşmesi de dosya kapsamında bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece davalı şirketin anasözleşmesi getirtilerek ıskata ilişkin düzenlemelerin bulup bulunmadığı, varsa yapılan işlemlerin anasözleşmeye uygun olup olmadığı, yine yetkili organ tarafından sermaye borcu nedeniyle davalı tarafın temerrüde düşürülüp düşürülmediği hususları incelenmemiştir.

    Ayrıca davacı tarafça sermaye artırılmasına ilişkin genel kurul kararının butlanı istemine ilişkin olarak dava açıldığı, bu davanın sonucunun beklenilmesi de talep edilmiştir. Butlan davasının sonucunun işbu davayı etkileyeceği nazara alınarak butlan davasının sonucunun da beklenilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı karar verilmesi doğru görülmemiştir.” Yargıtay 11. HD., E:2016/9492, K:2018/4038 T:29.05.2018

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön