TTK Madde 621

2. Önemli kararlar

MADDE 621(1) Aşağıdaki genel kurul kararları, temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması hâlinde alınabilir:

a) Şirket işletme konusunun değiştirilmesi.

b) Oyda imtiyazlı esas sermaye paylarının öngörülmesi.

c) Esas sermaye paylarının devrinin sınırlandırılması, yasaklanması ya da kolaylaştırılması.

d) Esas sermayenin artırılması.

e) Rüçhan hakkının sınırlandırılması ya da kaldırılması.

f) Şirket merkezinin değiştirilmesi.

g) Müdürlerin ve ortakların, bağlılık yükümüne veya rekabet yasağına aykırı faaliyette bulunmalarına genel kurul tarafından onay verilmesi.

h) Bir ortağın haklı sebepler dolayısıyla şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması ve bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten dolayı şirketten çıkarılması.

ı) Şirketin feshi.

(2) Kanunda belli kararların alınabilmesi için ağırlaştırılmış nisap aranıyorsa, bu nisabı daha da ağırlaştıracak şirket sözleşmesi hükümleri, ancak şirket sözleşmesinde öngörülecek çoğunlukla kabul edilebilir.

(3) (Ek: 12/7/2013-6495/52 md.) Bir ortağın şirketten çıkarılma sebeplerinin sonradan şirket sözleşmesine konulabilmesine dair sözleşme değişikliği, şirket sermayesini temsil eden tüm ortakların genel kurul toplantısında oy birliği ile karar almasıyla mümkündür.[1]
………………………………………..
[1] 6495 sayılı Kanun’un 52. maddesi ile üçüncü fıkra maddeye eklenmiştir.

TTK Madde 621

TTK Madde 621” hakkında 4 yorum

  1. GEREKÇE/Madde 621 – Madde, önemli kararlar için karar alma yetersayısını düzenlemektedir.

  2. 17 Temmuz 2013 tarih ve 67300147.431.04-848670/7630 – 5731 sayılı Bakanlık görüşü: ”6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 640 ıncı maddesinin birinci fıkrasında, bir ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabilmesine ilişkin sebeplerin şirket sözleşmesinde öngörülebileceği düzenlenmiştir. Ayrıca, Kanunun 621 inci maddesinde, bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten dolayı şirketten çıkarılabilmesi, önemli kararlardan sayılarak, önemli kararların, temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması halinde alınabileceği hüküm altına alınmıştır.

    Kanunda, bir ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabilmesine ilişkin sebeplerin şirket sözleşmesinde öngörülebileceği ve şirket sözleşmesinde öngörülen sebepten dolayı hangi nisapla şirketten çıkarılabileceği düzenlenmekle birlikte, bir ortağın şirketten çıkarılma sebeplerinin sonradan şirket sözleşmesine konulabilmesine dair sözleşme değişikliğine ilişkin kararın hangi nisapla alınacağı düzenlenmemiştir.

    Bu itibarla, kuruluşta tüm ortakların şirket sözleşmesini imzalamaları suretiyle yaptıkları düzenleme aynı yönde oluşmuş ortak bir iradenin sonucu ortaya çıkan bir düzenleme olduğundan, bir ortağın şirketten çıkarılma sebeplerinin sonradan şirket sözleşmesine konulabilmesine dair sözleşme değişikliğinin, şirket sermayesini temsil eden tüm ortakların oybirliği ile alınacak karar ile gerçekleştirilebileceği değerlendirilmektedir.

  3. KARARLAR

    1. “Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere, esasen davacı şirketin iki ortaklı bir limited şirket olmasına, 6102 sayılı TTK’nın 616/1-h ve 621/1-h bentleri çerçevesinde iki ortaklı limited şirkette davalı ortağın haklı nedenlerle şirketten çıkarılması talebiyle mahkemeye başvurulması için alınan ortaklar kurulu kararının karar nisabını taşımaması nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan reddinin gerekmesine göre, davacı vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E:2017/5410, K:2019/4147, T:10.06.2019

    2. “Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı, davacı şirket ana sözleşmesinde ortaklıktan çıkarmaya ilişkin özel bir hüküm bulunmadığı, bu nedenle üç ortaklı limited şirket olan davacı şirkette bir ortağın ortaklıktan çıkarılmasına 6102 sayılı Kanun’un 621 inci maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca oy birliği ile karar verilmesi gerektiğinden ve tescili istenen kararda bu şartlar sağlanmadığından, davalı … müdürlüğünün tescil istemini reddetmesinin usul ve yasaya uygun olduğu ve bu itibarla, İlk Derece Mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde herhangi bir isabetsizliğin bulunmadığı gerekçesiyle başvurunun esastan reddine karar verilmiştir…Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA…” Yargıtay 11. HD., E:2023/4492, K:2024/6488, T:18.09.2024

    3. Bölge Adliye Mahkemesinin … kararı ile … pay devrinin onaylanmasına ilişkin kararın 6102 sayılı Kanun’un 621 inci maddesinde sayılan ve nitelikli çoğunluk aranan kararlardan olmadığı, mezkur Kanun’un 620 nci maddesine göre kararın toplantıda temsil edilenlerin salt çoğunluğu ile alındığı, karar nisabının sağlanmış olduğu, keza 595 inci maddenin ikinci fıkrası uyarınca esas sermaye payının devri için ortaklar genel kurulunun onayının şart olduğunu ve devirin bu onayla geçerli olduğu, limited şirketlerde esas sermaye payının sözleşme ile devredilmek istenmesi halinde, şirketin diğer ortaklarının önalım hakkı veya rüçhan hakkına sahip olacaklarına dair yasal düzenlemenin mevcut olmadığı, incelenen davalı şirket esas sözleşmesinde de esas sermaye payının devrini yasaklayan veya sınırlayan(bağlam hükmü) bir düzenleme yer almadığı gibi, payın üçüncü kişiye devredilmek istenmesi halinde, mevcut şirket ortaklarına bu paya ilişkin ön alım hakkı veya rüçhan hakkı tanıyan bir düzenleme de mevcut olmadığı, limited şirketlerde ortakların sahip olduğu rüçhan hakkının 6102 sayılı Kanun’un 591 inci maddesinde düzenlendiği, bu düzenleme ise pay devrine ilişkin olmadığı, esas sermayenin arttırılması halinde, ortaklara payları oranında arttırıma katılma hakkı vermektedir ve sözleşme ile pay devri hallerine uygulanamayacağı, bu nedenle davacının diğer ortak tarafından devredilen paylar yönünden rüçhan hakkının kısıtlandığına bu nedenle devir onayına ilişkin 15.03.2018 tarihli ortaklar kurulu kararının iptali gerektiğine yönelik istinaf sebebinin yerinde olmadığı… karar verilmiştir… Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA…” Yargıtay 11. HD., E:2023/2916, K:2024/5775 T:10.07.2024

    4. 6102 sayılı TTK’nın 640. maddesinin 1. fıkrası şirket sözleşmesinde, bir ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılabileceği sebeplerin öngörülebileceğini düzenlemiş olup, maddenin 3. fıkrasında şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme kararı ile haklı sebebe dayanılarak şirketten çıkarılması hali saklı tutulmuştur. Maddenin birinci fıkrası uyarınca, şirket sözleşmesinde bir ortağın ortaklıktan çıkarılması için sebepler öngörülmüş ise, şirket genel kurul kararı ilgili ortak ortaklıktan çıkarılabilir. TTK’nın 640/1. maddesi uyarınca, şirket sözleşmesinde bir ortağın ortaklıktan çıkarılması için sebepler öngörülmemiş ve ortağın şirketten çıkarılmasına mesnet durum, vakıa esas sözleşemede öngörülen hallerden birinin kapsamına girmiyor ise, ilgili ortağın ortaklıktan çıkarılması mahkeme kararı ile mümkündür. TTK’nın 640/3. maddesine uyarınca, şirketin istemi üzerine bir ortağın haklı sebeple ortaklıktan çıkarılmasına karar verilebilmesi için öncelikle şirket genel kurulunun bu yönde bir karar alması gerekir. Zira Kanun’un 616/1-h ve 621/1-h maddelerinden böyle bir kararın alınması gerektiği açıkça anlaşılmaktadır. Ayrıca TTK 616/1-h maddesi bir ortağın şirketten çıkarılması için mahkemeden istemde bulunulması hali şirket genel kurulunun devredilemez yetkilerinden biri olup, bir ortağın haklı sebeple limited şirket ortaklığından çıkarılması için genel kurul kararı alınmadan açılan davalarda eksikliğin giderilmesi için mahkemece şirkete verilen kesin süreye rağmen eksiklik giderilmez ise davanın usulden reddine karar verilmesi gerekir.

    Somut olayda; davacı limited şirketin esas sözleşmesinde TTK’nın 640/1 maddesi uyarınca bir ortağın şirket ortaklığından çıkarılması için sebeplerin öngörülmediği, davacı şirketin 20.06.2016 tarihli olağanüstü genel kurulunda, şirket ortaklarından …’in şirket ortaklığından TTK’nın 616/1-h ve 640 maddeleri uyarınca çıkarılması kararı alındığı anlaşılmıştır. 20.06.2016 tarihli olağanüstü genel kurul kararında, ortağın şirketten ”çıkarılmasına” karar verilmiş olup, sırf ”ortağın şirketten çıkarılabilmesi için dava açılması” kararı alınmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetli değildir. Bu durumda, dava dosyasına sunulan 20.06.2016 tarihli olağanüstü genel kurul kararının 6102 sayılı TTK’nın 616/1-h ve 640/3 maddeleri uyarınca bir ortağın haklı sebeple şirket ortaklığından çıkarılması için mahkemeden istemde bulunma yetkisini içermekte olduğunun kabulü ile mahkemece dava şartı eksikliğinin tamamlandığı gözetilerek, davanın esası hakkında iddiaların değerlendirilip neticesine göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmamış olup, kararın davacı lehine bozulması gerekmiştir.” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E: 2019/2320, K:2020/295, T:13/01/2020

    5. “İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; 6102 sayılı TTK’nın 640/3. maddesi gereğince haklı sebebe dayalı olarak ortağın şirketten çıkarılması için ancak şirketin dava açabileceği, şirketin davayı açabilmesi için TTK’nın 616/1- h bendi gereğince genel kurulun bu konuda bir karar vermesinin gerektiği ve bu hususun dava ön şartı mahiyetinde olduğu, şirket tarafından dava açılmış olmakla birlikte davalının şirket ortaklığından çıkartılabilmesi için alınmış ortaklar kurulu kararı bulunmadığı gerekçesiyle, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiştir.
    Karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.

    İzmir Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davacı vekilinin istinaf başvurusunun; 6102 sayılı TTK’nın 621/1-h maddesi uyarınca bir ortağın haklı sebepler dolayısıyla şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulması ve bir ortağın şirket sözleşmesinde öngörülen sebeplerden dolayı şirketten çıkarılmasına yönelik, temsil edilen oyların en az üçte ikisinin oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunca alınmış bir genel kurul kararı bulunması gerektiği, anılan genel kurul kararının davacı şirketçe alınmadığı, davacı şirketin iki ortaklı ve ortakların % 50 eşit paya sahip olması karşısında, şirketin mevcut pay durumu nedeniyle davalının ortaklıktan çıkarılması için mahkemeye başvurulmasına yönelik genel kurul kararı alınması da mümkün olmadığı, ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve esas bakımından kanuna uygun olduğu gerekçesiyle esastan reddine karar verilmiştir.” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E:2020/1316, K:2021/354, T:25.01.2021

    6. 6. “Dava, davalının davacı Şirketin ortaklığından 6102 sayılı Yasa’nın 640/3’üncü maddesi hükmü uyarınca haklı nedenle çıkarılması istemine ilişkin olup, somut olayda davalının davacı şirketin % 10, dava dışı ortağın ise % 90 oranında paydaşı olduğu, davacı Şirket ana sözleşmesinde ortağın haklı nedenle şirketten çıkarılmasına ilişkin bir düzenlemenin yer almadığı dosya kapsamı ile sabittir. Taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, davacı Şirket’in işbu davayı açmadan önce 6102 sayılı TTK’nın 621/h maddesi hükmü uyarınca mahkemeye başvurma kararını genel kurulda temsil edilen oyların en az üçte ikisinin veya oy hakkı bulunan sermayenin tamamının salt çoğunluğu ile almasına gerek olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, davanın TTK’nın 640’ncı maddesi hükmü uyarınca açılması ve şirket ana sözleşmesinde bir ortağın hangi hallerde ortaklıktan çıkarılabileceği hususunda bir düzenlemenin bulunmaması nedeniyle genel kurul kararına ihtiyaç bulunmadığı sonucuna varılarak doğrudan işin esasına girilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir.

    Oysa, anılan Yasa’nın 640’ncı maddesinde bir ortağın şirketten çıkartılması konusu özel olarak hüküm altına alınmış olup, anılan hükme göre şirket anasözleşmesine konulacak bir hükümle bir ortağın genel kurul kararı ile şirketten çıkarılmaya ilişkin sebepler konulabilir. Aynı hükmün 3’ncü fıkrasında da anasözleşmede çıkarmaya ilişkin hüküm bulunmasa dahi şirketin istemi üzerine ortağın mahkeme kararı ile haklı sebeplere dayanılarak şirketten çıkarılması mümkün hale getirilmiştir. Ancak, ortaklardan birinin haklı sebeple ve mahkeme kararı ile şirketten çıkarılabilmesi için şirketin, genel kurulunda ortak hakkında haklı sebeple çıkarılması davası açılması için mahkemeye başvuru kararını genel kurulda temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan sermayenin tamamının salt çoğunluğu ile alınması şarttır.(TTK’nın madde 621/1-h) Bu bağlamda anılan yasal düzenlemeler çerçevesinde ana sözleşmede çıkarmaya ilişkin hüküm olmasa bile işbu davanın açılabilmesi için davalı hakkında çıkarma davası açılması yönünde bir karar alınmasının dava şartı olduğunun kabulü gerekir.

    Bu durumda mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda davalı ortak hakkında haklı nedenle davacı Şirket’ten çıkarma davası açılması yönünde karar alınmasının dava şartı olduğu ilkesel olarak kabul edilmek ve sonucuna göre işin esasına girilmek gerekirken bu yönden yanlış ilkeye ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak doğrudan işin esasına girilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E:015/10688, K:2016/4780, T:28/04/2016

    7. “…davacı şirketin iki ortaklı bir limited şirket olmasına, 6102 sayılı TTK’nın 616/1-h ve 621/1-h bentleri çerçevesinde iki ortaklı limited şirkette davalı ortağın haklı nedenlerle şirketten çıkarılması talebiyle mahkemeye başvurulması için alınan ortaklar kurulu kararının karar nisabını taşımaması nedeniyle davanın dava şartı yokluğundan reddinin gerekmesine göre, davacı vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E:2017/5410, K:2019/4147, T:10/06/2019

    8. “Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, 6102 sayılı TTK’nın 643. maddesi yollamasıyla uygulanması gereken aynı Kanunun 539/3. maddesi gereğince tasfiye halindeki davacı şirket adına açılan işbu dava bakımından dava ehliyetinin (yeteneğinin) tasfiye memuruna ait bulunmasına, keza aynı Kanunun yine 640/3. maddesi delaletiyle uygulanması gereken 535. maddesi gereğince şirket müdürünün ancak tasfiye işleri ile sınırlı ve nitelikleri gereği tasfiye memurları tarafından yapılamayan işlemlere özgü yetkisinin bulunması nedeniyle şirket leh ve aleyhine açılan davalarda temsil yeteneğininin bulunmadığı gibi şirket adına açılan işbu davada, tahkikatın hitamına değin, tasfiye memurunun davaya icazet ve şirketi temsilinin sağlanmamış olmasına; öte yandan limited şirketlerde bir ortağın haklı nedenlerle şirket ortaklığından çıkarılması için, 6102 sayılı TTK’nın 640/3, 621/1-h maddeleri gereğince, ağırlıklı nisap ile alınmış bir genel kurul kararının varlığının dava şartı olarak öngörülmüş olması nedeniyle, iki ortaklı limited şirketler bakımından bu şartın tahakkukunun mümkün bulunmamasından ötürü, somut davanın dinlenemez nitelikte olmasına göre, davacı şirket müdürünün vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E:2016/4753, K:2017/7190, T:13/12/2017

    9. “Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, Kayseri Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden gelen cevap dikkate alınarak davacı şirketin 2 ortaklı bir limited şirket olduğu, davalı …’ın % 50, diğer ortak dava dışı …’nun da % 50 hisseye sahip olduğu, 01.01.2015 tarih ve 1 no’lu ortaklar kurulu kararı ile davacı şirkete ilk 10 yıl için dava dışı ortak … ve davalı …’ın münferiden temsile yetkili kılındığı, … plakalı aracın Kayseri 1. Noterliği’nin 30.05.2016 tarihli araç satış sözleşmesi ile bizzat davacı şirket tüzel kişiliği tarafından dava dışı …’ya satılıp devredildiği, gerek aracı alan kişiye yöneltilmiş bir muvaza davasının olmaması ve gerekse de satıcı durumundaki şirketin kendi muvazaa iddiasına dayanarak hak talep edemeyecek olması gözetildiğinde bu yöndeki iddianın reddinin gerektiği, TTK’nın 621. maddesine göre bir ortağın şirketten haklı sebeple şirketten çıkarılması için mahkemeye başvurulabilmesi için genel kurulda temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması ve bu konuda genel kurulda bir kararın alınması gerekli olduğu, bu yönde davacı şirketin genel kurulunda bir karar alınmadığı, somut olay bakımından alınmasının da mümkün olmadığı, dolayısıyla davalı ortağın çıkarılmasının şirket tarafından talep edilemeyeceği, aksi düşünülse dahi TTK’nın 640/3. maddesi gereğince haklı sebeple ortağın şirket ortaklığından çıkartılabilmesi için haklı sebebin varlığının ispatının arandığı, buna göre sadece rekabet yasağı ihlaline dair iddia ispatlanmasına rağmen davacının yeni şirketini mezkur davadan çok kısa süre önce kurduğu ve bu yönüyle rekabet yasağı ihlalinin de ağır ihlal olmadığından haklı sebep olarak görülemeyeceği, yine TTK’nın 636/3. maddesi gereğince haklı sebeplerle şirketin feshinin ancak şirket ortağı tarafından talep edilebileceği, davacı şirketin bunu talep etmesinin de mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

    Ankara Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebeplerine göre ilk derece mahkemesinin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir….Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA…” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E:2018/3979, K:2019/5410, T:16/09/2019

    10. “…davacı tarafça, davalı şirketin 20/06/2014 ve 29/08/2014 tarihli genel kurul kararlarının butlanı ve iptali istemi ile açılan işbu davada, davalı şirkette davacı dışındaki %90 oranında hisseye sahip ve müdür olan dava dışı ortağın dava konusu genel kurul kararlarını tek başına alamayacağı ve bu nedenle tüm bu kararların batıl olduğu yönündeki mahkeme gerekçesi yerinde değildir. Zira, 6102 sayılı TTK’nın 620. maddesi uyarınca Kanun veya şirket sözleşmesinde aksi öngörülmediği takdirde, seçim kararları dâhil, tüm genel kurul kararları toplantıda temsil edilen oyların salt çoğunluğu ile aynı Yasa’nın 621. maddesinde tadadi sayılan önemli kararlar ise genel kurulda temsil edilen oyların en az üçte ikisinin ve oy hakkı bulunan esas sermayenin tamamının salt çoğunluğunun bir arada bulunması hâlinde alınabilir. Bu durum karşısında, TTK’nın 622. maddesi yollaması ile 445. maddesi gereğince dava konusu genel kurul toplantılarında alınan 3, 5, 6 ve 7. maddelerdeki kararlar aleyhine iptal davası açılabileceği nazara alınıp, 20/06/2014 tarihli genel kurul kararları yönünden davacının muhalefetinin toplantı tutanağında yazılı bulunduğu, 29/08/2014 tarihli genel kurul kararları yönünden ise, davacının muhalefetinin bulunmadığı da göz önünde bulundurularak, her bir karar için TTK’nın 445. maddesi uyarınca iptal sebeplerinin gerçekleşip gerçekleşmediği ile önemli ve önemsiz kararlar yönünden nisapların oluşup oluşmadığı konusunda inceleme yapılarak, nisap oluşmadığı takdirde butlan, nisap oluştuğu takdirde ise iptal sebeplerinin bulunup bulunmadığı hususlarında ayrı ayrı değerlendirme yapılıp, hasıl olacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken yanılgılı değerlendirmeye dayalı, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E:2016/2095, K:2017/796, T:14/02/2017

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön