TTK Madde 812

A) Sahte veya tahrif edilmiş çek

MADDE 812(1) Sahte veya tahrif edilmiş bir çeki ödemiş olmasından doğan zarar muhataba ait olur; meğerki, senette düzenleyen olarak gösterilen kişiye, kendisine verilen çek defterini iyi saklamamış olması gibi bir kusurun yüklenmesi mümkün olsun.

TTK Madde 812

TTK Madde 812” hakkında 2 yorum

  1. GEREKÇE/Madde 812 – Bu madde, 6762 sayılı Kanunun 724 üncü maddesinden, dili güncelleştirilerek aynen alınmıştır.

  2. KARARLAR

    1. “Mahkemece, toplanan delillere göre, Çek Kanunu ve TTK’nın muhatap bankaya keşideci imzasını denetlemek suretiyle ödeme yapmama yetkisi tanımadığı, çeklerin süresinde bankaya ibraz edildiği, keşidecinin çekler nedeniyle imza inkarı, menfi tespit ya da çekin kaybolması nedenine dayalı iptal davası açtığına yönelik bir delilin dosyaya sunulmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne ve davacı lehine icra inkar tazminatına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    6102 sayılı TTK.’nun 801 ve 812. (6762 sayılı TTK.’nun 713 ve 727.) maddeleri uyarınca muhatap bankanın çekteki keşideci imzasını kontrol etme yükümlülüğü bulunmaktadır. Bu durumda çekin sıhhati ve muhatap bankanın sorumluluğu bakımından mahkemece çekteki imzanın keşideciye ait olup olmadığı hususunda araştırma ve inceleme yapılarak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.” Yargıtay 19. HD., E:2014/1903, K:2014/4708, T:11.03.2014.

    2. “Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile çekin önceki keşide tarihi 02.10.2011 iken 10.02.2011 olarak değiştirildiği ve bu değişikliğin de davacı şirket yetkilisi tarafından paraf edildiği, çekte bir tahrifat bulunmadığı, çek nedeniyle dava dışı kişiye ödeme yapan muhatap bankadan çek bedelinin talep edilmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir…Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Kanun’un 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA…” Yargıtay 11. HD., E:2022/543, K:2023/3947, T:21.6.2023

    3.6102 sayılı TTK’nın 812. maddesi gereğince sahte veya tahrif edilmiş bir çeki ödemiş olmasından doğan zarar muhataba ait olur. Bu durum da muhatap banka çekteki imzanın keşideciye ait olup olmadığını incelemek durumundadır Somut olayda da davalı muhatap banka, çekin kendisine ibrazı üzerine bu incelemeyi yapmış ve imzanın keşideciye ait olmadığı gerekçesi ile ödeme yapmamıştır.

    Bu nedenle davalı Banka’nın ödemeden imtina etmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın kabulü doğru görülmemiş, hükmün temyiz eden davalı Banka yararına bozulması gerekmiştir.” Yargıtay 11. HD., E:2015/4012, K:2015/10481, T:14.10.2015

    4. “…somut olay değerlendirildiğinde; dava konusu çek defterinde yer alan 23 adet boş çek yaprağının 05.12.2009 tarihinde çalındığı, olayın hemen akabinde Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, ayrıca davalı bankanın İvedik Şubesine durumun bildirildiği, öte yandan Şube tarafından çeklerin bankanın sistemi üzerinden iptal edildiği ve buna ilişkin ekran görüntüsünün davacıya verildiği, çalınan çek yapraklarından biri olan 3022030 numaralı çekin üçüncü kişiler tarafından sahte imza ile tedavüle sokulduğu ve davalı bankaya ibrazı üzerine 27.04.2010 tarihinde 3.110,00TL olarak çek hesabından ödendiği anlaşılmaktadır.

    Davacının şikayeti üzerine başlatılan soruşturma neticesinde açılan ceza davasında verilen Adana 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 12.02.2015 tarihli ve 2013/365 E, 2015/57 K. sayılı kararında; dava konusu çekin ön yüzündeki yazılar ve keşideci imzası ile arka yüzündeki “Ades Döküm” içerikli kaşe üzerinde atılı bulunan birinci ciranta imzasının sanık Murat Sarısu’ya ait olduğu bilirkişi raporları ile tespit edildiği belirtilmiştir. Bu durumda dava konusu çekin sahte imza ile tedavüle sokulduğu, başka bir deyişle çekin sahte olduğu dosya kapsamı ile sabittir.

    Davalı bankanın İvedik Şubesine çeklerin çalındığının bildirilmesine ve şube tarafından bankanın sistemi üzerinden çeklerin iptal edilmesine rağmen çekin ibrazı üzerine ödeme yapılması, ayrıca en basit tedbirlere dahi başvurulmaması davalı bankanın objektif özen yükümlülüğüne açıkça aykırı davrandığının ve 6762 sayılı TTK’nın 724. (6102 sayılı TTK’nın 812.) maddesi anlamında sorumlu olduğunun açıkça göstergesidir. Zira davalı banka çalışanları en azından çekteki keşideci imzası ile davacı şirket yetkililerinin bankanın sistemine yüklenmesi gereken imzalarını karşılaştırarak sahteciliği önleyici tedbirler alabilirlerdi. Bu nedenle en basit tedbirlere dahi başvurmayan davalı bankanın davacının oluşan zararından sorumlu olduğunun kabulü gerekmektedir.

    Bununla birlikte dava konusu çeklerin Mehmet Ades’in cüzdanında bulunduğu, 05.12.2009 tarihinde saat 18.00 sıralarında arabasıyla seyir hâlinde iken yoldaki bir vatandaşın el kaldırması üzerine durduğu ve havanın yağışlı olması nedeniyle vatandaşı otobüs durağına bırakmak için arabasına aldığı, çeklerin de içinde bulunduğu cüzdanın bu şahıs tarafından çalındığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla somut olayda kış mevsiminde ve yağmurlu bir havada ayrıca akşam vakti yardım isteyen bir kişinin otobüs durağına bırakılması için arabaya alınması nedeniyle davacıya kusur izafe edilmesi hakkaniyete uygun olmayacaktır. Ayrıca davalı banka tarafından davacının dava dışı kişilerle birlikte bankayı dolandırmak amacıyla el ve iş birliği içerisinde hareket ettiği de iddia ve ispat edilebilmiş değildir. Bu nedenle somut olay çerçevesinde yukarıda bahsedildiği üzere davacının kendisine bırakılan çek defterini iyi saklamamış olduğu davalı tarafından ispatlanamadığından davacının tazminat miktarından indirim sebebi olan müterafik (ortak) kusurunun bulunduğu söylenemez.

    Öte yandan 6762 sayılı TTK’nın 724. (6102 sayılı TTK’nın 812.) maddesi anlamında keşideciye yüklenecek kusurun tespiti bankacılık işlemleriyle ilgili olmadığı için hâkimin hukuki bilgisi ile belirlenebilir bir durumdur. Bu nedenle keşideciye yüklenecek kusurun tespiti sadece hâkimin hukuki bilgisi ile çözümlenebileceği dikkate alınarak 24.11.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6754 sayılı Bilirkişilik Kanunu’nun 3/3. maddesinde belirtilen “Genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz” hükmü de göz önüne alındığında bilirkişi incelemesi gerektirmemektedir.
    Hâl böyle olunca, davacının müterafik (ortak) kusurunun bulunmadığını ve tüm sorumluluğun davalı bankaya ait olduğunu kabul eden direnme kararı yerindedir.” Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E:2017/131, K:2019/1395, T:19.12.2019

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön