II – Borçlunun def’ileri
MADDE 825– (1) Borçlu, emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak senedin geçersizliğine ilişkin veya senet metninden anlaşılan def’ilerle alacaklı kim ise ona karşı, şahsen haiz bulunduğu def’ileri ileri sürebilir.
(2) Borçlu ile önceki hamillerden biri veya senedi düzenleyen kişi arasında doğrudan doğruya varolan ilişkilere dayanan def’ilerin ileri sürülmesi, ancak senedi iktisap ederken hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması hâlinde caizdir.
TTK Madde 825
GEREKÇE/Madde 825 – Bu madde, 6762 sayılı Kanunun 737 nci maddesinden, dili güncelleştirilerek aynen alınmıştır.
KARARLAR
1. “Mahkemece, “…6102 sayılı TTK.’nun 778. maddesi yollamasıyla, bononun mahiyetine aykırı düşmedikçe poliçelerin cirosuna ait aynı yasanın 681-690 maddeleri hükümleri bonolar hakkında da uygulanacağı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, bono kanunen emre yazılı senetlerdendir. TTK’nun 648/1. maddesi uyarınca ”Bütün hallerde ciro, poliçenin cirosu hakkındaki hükümlere göre yapılır.” Poliçenin cirosu TTK’nun 681 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. TTK’nun 681/1. maddesinde ”Her poliçenin açıkça emre yazılı olmasa dahi, ciro ve teslim yoluyla devrolunabileceği hükme bağlanmıştır.
Def’iler başlıklı TTK’nun 687. maddesinde ise; ”poliçeden dolayı kendisine başvurulan kimse, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkiye dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğer ki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun. Alacağın temliki yoluyla yapılan devirlere ait hükümler saklıdır.” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanunun emre yazılı senetlerle ilgili 825. maddesinde de ”Borçlunun Def’ileri” kenar başlığı altında; ”Borçlu,emre yazılı bir senetten doğan alacağa karşı ancak, senedin geçersizliğine ilişkin veya senet metninden anlaşılan def’ilerle alacaklı kim ise ona karşı şahsen haiz bulunduğu def’ileri ileri sürebilir, Borçlu ile önceki hamillerden birisi veya senedi düzenleyen kişi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ilerin ileri sürülmesi, ancak senedi iktisap ederken hamilin bilerek borçlunun zararına hareket etmiş olması halinde caizdir.” hükmüne yer verilmiştir.
Şahsi (kişisel) def’iler, emre yazılı senetlerdeki borç taahhüdünün objektif mevcudiyetine hiçbir etkisi olmayan, borçlunun belli bir alacaklı ile arasındaki hukuki münasebetten doğan def’ilerdir. Başka bir anlatımla, kişisel def’iler, taraflar arasındaki ilişkinin sonucudurlar. Şahsi, dolayısıyla belli bir alacaklıyla olan özel ilişkiden kaynaklanan bu def’iler, ancak bu alacaklıya karşı ileri sürülebilir; daha sonraki alacaklılara karşı ileri sürülemez. Şahsi def’ilerin ileri sürülmesi ile ilgili bu sınırlama, 6102 sayılı TTK’nun 687. maddesinde açıkça ifadesini bulmuştur. Bu maddeye göre, poliçe borçlusunun keşideci veya sonraki hamillerle doğrudan doğruya ilişkilerinden kaynaklanan def’ileri hamile karşı dermeyan etmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, ciro edene karşı haiz olunan kişisel def’iler, senedi devralana karşı ileri sürülemez.
Bununla birlikte Yerleşik yargısal uygulamalarda belirgin olduğu üzere; Sahtecilik def’i senedin hükümsüzlüğüne yönelik def’i olup mutlak defilerdendir. Bu nedenle sahtelik ve tahrifat def’i herkese karşı ileri sürülebilir.(Ertekin Erol,Karataş İzzet, Uygulamada Ticari Senetler, Turhan Kitabevi, 1998, 3.Bası.s:766, Öztan Fırat Kıymetli Evrak Hukuku,12.Bası, 2006, s:76). Sahtecilik iddiasını ileri süren davacı ise bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür.
Mahkememizce aldırılan Jandarma Genel Komutanlığı Merkez Jandarma Kriminal Laboratuvar Amirliği tarafından düzenlenen raporda; davaya ve takibe konu bono üzerinde yer alan alan 29.02.2018 vade tarihindeki ‘8’ rakamının tahrifat yolu ile ‘6’ yapılarak 29.02.2016 olarak değiştirildiğinin tespit edilmiş olduğu, buna göre mutlak def’ilerden olan sahtecilik iddiasının herkese karşı ileri sürülebileceği de nazara alındığında, bu yöndeki ispat yükümlülüğünün de davacı tarafça yerine getirildiği anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte dava dilekçesinde, davaya konu senedin 75.000,00 TL bedelli, 29.02.2016 düzenleme tarihli, 29.02.2018 vade tarihli olduğu hususunun ayrıca ve açıkça belirtilmiş olduğu, düzenleme tarihi ile bono bedeline yönelik bir itiraz ve tahrifat iddiasının bulunmadığı, senet metninden de bononun teminat senedi olarak verildiği hususunun anlaşılamadığı, yine dosya kapsamına göre, davacı tarafça davalının senedi kötüniyetli olarak iktisap ettiği veya tahrifatın bizzat davalı tarafça yapıldığı hususunun da kanıtlanmamış olmasına göre, vade tarihinde yapılan tahrifatın bononun geçerliliğine etki etmeyeceği ve bononun geçerli bir bono olduğu kanaatine varılmıştır.
Ne var ki, Bono üzerinde yapılan tahrifat dikkate alındığında, bononun vade tarihinin tanzim esnasında 29.02.2018 olarak belirlendiği ve davalı tarafça başlatılan icra takip tarihinin 02.10.2017 olup, dava tarihinin ise 02.01.2018 olduğu, buna göre gerek takip gerekse dava tarihi itibariyle vadesi gelmiş, muaccel olmuş bir alacaktan bahsedilemeyeceği anlaşıldığından, davalı … hakkındaki davanın kabulü ile Ankara 11. İcra Dairesine ait 2017/18335 Esas sayılı takip dosyasında takip tarihi itibariyle muaccel bir alacağının bulunmadığı gerekçesiyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine…” karar verilmiştir….” Ankara BAM 31. HD., E:2023/1236, K:2024/612, T:06.06.2024