E) Zamanaşımı
MADDE 855– (1) Bu Kitap hükümlerine tabi taşımalarda, yolcunun bir kaza sonucu ölmesi veya bedensel bütünlüğü zedeleyen bir zarara uğraması hâlinde istem hakları on yılda; diğer zararlarda ise bir yılda zamanaşımına uğrar.
(2) Bu süre, eşya taşımasında, eşyanın gönderilene teslimi; yolcu taşımasında, yolcunun varma yerine ulaşma tarihinden başlar. Eşya tamamen zayi olmuş veya yolcu gideceği yere ulaşamamış ise, zamanaşımı süresi, eşyanın teslimi ve yolcunun ulaşması gereken tarihten itibaren işlemeye başlar.
(3) Rücu haklarına ilişkin zamanaşımı, rücu alacaklısının, zararı ve rücu borçlusunu öğrendiği tarihten itibaren, üç ay içinde zarar hakkında rücu borçlusuna bildirimde bulunmuş olması şartıyla; rücu alacaklısına karşı mahkeme kararının kesinleştiği günden, kesinleşmiş mahkeme kararı bulunmayan hâllerde ise, rücu alacaklısının borcu ifa ettiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
(4) Gönderen veya gönderilen, taşıyıcıya karşı olan haklarını, bir yıl içinde 18 inci maddenin üçüncü fıkrasına uygun şekilde istemiş olmaları şartıyla, def’i olarak her zaman ileri sürebilirler.
(5) Taşıyıcının kastından veya pervasızca bir davranışıyla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinden veya ihmalinden dolayı;
a) Eşya zıyaa, hasara uğramış veya geç teslim edilmişse,
b) Yolcu geç ulaşmışsa,
taşıyıcının sorumluluğu üç yılda zamanaşımına uğrar.
(6) 13/10/1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunundaki zamanaşımı hükümleri saklıdır.
GEREKÇE/Madde 855 – Birinci fıkra: Dördüncü kitap hükümlerine tâbi taşımadan doğan her türlü talep hakları bir yıllık zamanaşımına tâbidir.
İkinci fıkra: İkinci fıkra zamanaşımı süresinin başlangıcını belirlemektedir. Fıkranın birinci cümlesi 6762 sayılı Kanunun 767 nci maddesinin ikinci fıkrasından, ikinci cümle de aynı maddenin.üçüncü fıkrasından alınarak Yargıtay kararları ile oluşmuş bulunan birikim korunmuştur.
Üçüncü fıkra: 6762 sayılı Kanunun 767 nci maddesinde rücu haklarında zamanaşımının ne zaman başlayacağına ilişkin bir hüküm bulunmuyordu. İkinci fıkra hükmü ise rücu haklarına uygulamaya müsait bir hüküm değildi. Bu sebeple, CMR’nin 39 uncu maddesinin dördüncü fıkrası ve 1998 tarihli Kanun ile değişik Alm. TK’nın 439 uncu paragrafının ikinci fıkrasının üçüncü cümlesi doğrultusunda kaleme alınan üçüncü fıkra hükmü Tasarıya eklenmiştir.
Dördüncü fıkra : Bu fıkra, 6762 sayılı Kanunun 767 nci maddesinin dördüncü fıkrasından alınmış, ancak, Tasarının 889 uncu maddesi uyarınca “dava hakkının eşyanın kabulüyle düşmesi”nin söz konusu olmaması sebebiyle, bu şartı öngören ibare Tasarıya alınmamıştır. Hakların korunması için yapılacak ihtarın şekli hususunda Tasarının 18 inci maddesinin üçüncü fıkrası ile uyum sağlanmıştır.
Beşinci fıkra: Bu fıkra, 6762 sayılı Kanunun 767 nci maddesinin beşinci fıkrasından alınmış, ancak, CMR’nin 32 nci maddesinin birinci fıkrasında benimsenen süre kabul edilmiş ve kusur dereceleri bakımından da Tasarının 886 ve 887 nci maddelerinde, 930 uncu maddesinin ikinci fıkrasında (ve “Deniz Ticareti”ne ilişkin Beşinci Kitabın 1187 ve 1267 nci maddelerinde) tercih olunan ve konuya ilişkin milletlerarası sözleşmelerin hükümlerine dayanan ifade esas alınmıştır.
Altıncı fıkra: 6762 sayılı Kanunun 767 nci maddesinin altıncı fıkrasından alınan bu hükümde, Kanunlarda yapılan değişiklikler yüzünden maddelere yapılan yollamaların tereddüde yol açabilmesi sebebiyle, Karayolları Trafik Kanunundaki zamanaşımına ilişkin hükümlere genel olarak yollama yapılması tercih edilmiştir.
Önerge: Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 855 inci maddesinin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve beşinci fıkrasının (b) bendinin madde metninden çıkarılmasını, diğer bentlerin ise buna göre teselsül ettirilmesini arz ve teklif ederiz.
“(1) Bu Kitap hükümlerine tâbi taşımalarda, yolcunun bir kaza sonucu ölmesi veya bedensel bütünlüğü zedeleyen bir zarara uğraması hâlinde istem hakları on yılda; diğer zararlarda ise bir yılda zamanaşımına uğrar.”
Önerge – Gerekçe: Yapısı itibarıyla tipik bir insan hakkı olan destekten yoksun kalma, iş göremezlik zararları ve manevî tazminat ile bu alana bağlı diğer talep hakları uzun zamanaşımıyla koruma altına alınmıştır. Kural, sözleşmeler hukuku ile de hem ahenktir.
KARARLAR
1. “Asıl dava, karayolu ile yurtiçinde yapılan taşımadan doğan zararın 6102 sayılı Kanun’un 856 ncı ve devamı maddeleri uyarınca tahsili, birleşen dava ise, taşımada zıyaa sebebiyet veren olay nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın genel hükümler kapsamında tahsili istemine ilişkindir.
Davalı vekilinin tazminat hesabına yönelik temyiz itirazı dışındaki temyiz itirazlarının reddine, asıl davaya yönelik davacının temyiz itirazları ile davalının tazminat hesabına yönelik itirazları yönünden yapılan incelemede;
Asıl davada taşıyıcının sorumluluğu eşya taşımasına ilişkin 6102 sayılı Kanun’un 856 ncı ve devamı hükümlerinden, sürücü olan davalının sorumluluğu ise 6098 sayılı Kanun’un haksız fiil hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Birleşen davada ise sorumluluğun dayanağı anılan Kanun’un 49 vd. maddeleridir.
6102 sayılı Kanun’un 875 inci maddesinin birinci fıkrası ‘Taşıyıcı eşyanın taşınmak üzere teslim alınmasından teslim edilmesine kadar geçecek süre içinde eşyanın zıyaından, hasarından veya teslimindeki gecikmeden doğan zararlardan sorumludur’ hükmünü, aynı Kanun’un tazminatın hesaplanmasına ilişkin 880 inci maddesinin birinci fıkrası ‘Taşıyıcı eşyanın tamamen ya da kısmen zıyaından dolayı tazminat ödemekle sorumlu tutulduğunda, bu tazminat eşyanın taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki değerine göre hesaplanır.’, hükmünü, aynı maddenin ikinci fıkrası ise ‘Eşyanın hasara uğraması hâlinde, onun taşınmak üzere teslim alındığı yer ve zamandaki hasarsız değeri ile hasarlı değeri arasındaki fark tazmin edilir. Zararı azaltmak ve gidermek için yapılacak harcamaların birinci cümleye göre saptanacak değer farkını karşıladığı karine olarak kabul edilir.’ hükmünü haizdir. Eşya taşımasında zamanaşımını düzenleyen aynı Kanun’un 855 inci maddesinin birinci fıkrası, zamanaşımı süresini yolcunun bir kaza sonucu ölmesi veya bedensel bütünlüğü zedeleyen bir zarara uğraması hâlinde istem hakları on yıl, diğer zararlarda ise bir yıl olarak belirttikten sonra beşinci fıkrasında bu bir yıllık sürenin dışından hangi hallerde 3 yıllık sürenin uygulanacağını düzenlemiştir. Bu hükme göre taşıyıcının kastından veya pervasızca bir davranışıyla ve böyle bir zararın meydana gelmesi ihtimalinin bilinciyle işlenmiş bir fiilinden veya ihmalinden dolayı eşya zıyaa veya hasara uğramış veya geç teslim edilmişse, yolcu geç ulaşmışsa, taşıyıcının sorumluluğunun 3 yılda zamanaşımına uğrayacağı hükme bağlanmıştır.
6102 sayılı Kanun’un 882 nci maddesi ise, sorumluluğun sınırlarını CMR konvansiyon hükümlerine uyum sağlamak amacıyla kilogram başına belli bir özel çekme hakkıyla sınırlamıştır. Kanun’un 886 ncı maddesi, anılan sınırlama hakkının kaybı nedenlerini düzenlemiş bulunmaktadır. Bu hükme göre, kasten veya pervasızca bir davranışla ve zarar oluşması ihtimalinin bilinciyle işlenen fiil veya ihmalin sonucu olarak zararın oluştuğu ispat edilirse taşıyıcı veya 879‘da belirtilen kişiler sorumluluğu sınırlayan ve sorumluluktan kurtulma hallerinden yararlanamaz.
Asıl davada taşıyıcı kooperatifin sorumluluğu bakımından somut olaya gelince, taşıyıcının yardımcısı konumundaki sürücünün, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, aracı hızlı kullandığı ve olayda asli kusurlu olduğu sabittir. Bu durumda 6102 sayılı Kanun’un 855 inci maddesinin beşinci fıkrasında öngörülen zamanaşımı süresinin taşıyıcı yönünden dikkate alınmasında bir isabetsizlik görülmemiştir. Zira madde 879 uyarınca taşıyıcı yardımcılarının kusurundan kendi kusuru gibi sorumludur.
Ancak zararın hesaplanmasında tazminatın hesabına ilişkin yukarıda belirtilen hükümler gözetilmeksizin hasar gören emtianın yerine üretilen emtianın, faturasının dikkate alınması doğru olmamıştır. Bu durumda mahkemece eşyanın teslim edildiği yer ve zamandaki rayiç değeri ile gönderenin üstlenmesi durumunda sigorta, taşıma bedeli ve varsa sair masraflar dikkate alınarak gerçek zararın hesaplanması, sonra da mevcut kusur durumunun sorumluluk sınırını ortadan kaldırıp kaldırmayacağı değerlendirilerek 6102 sayılı Kanun’un 882 inci maddesindeki sorumluluk sınırına göre sınır belirlenerek, sorumluluk sınırını kaldıran hal yoksa ve gerçek zararda sınırın altında ise gerçek zarara, sınırın üstünde ise sınıra göre, sorumluluk sınırını kaldıran hal varsa gerçek zarara göre karar verilmesi gerekirken anılan hükümler gözetilmeksizin hasara göre emtianın yerine üretilen emtiaya ilişkin sonraki faturanın tazminat hesabında dikkate alınması doğru olmamıştır.
Asıl davada taşıyıcının yardımcısı olan sürücü davalı haksız fiili işleyen olması nedeniyle sorumluluğu 6098 sayılı Kanun’un haksız fiili düzenleyen 49 uncu ve devamı hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir. Hal böyle olunca anılan Kanun’un 72 nci maddesi uyarınca zamamaşımı süresi bu davalı yönünden iki yıldır. Bu durumda bu davalı yönünden zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.” Yargıtay 11. HD., E:2022/1884, K:2023/5782, T:11.10.2023