II- Taşınmazlarla ilgili hükümlerden gemilere uygulanacak olanlar
MADDE 937– (1) Bu Kanunda, İcra ve İflas Kanununun taşınmazlara ilişkin hükümlerine tabi olacağı açıkça bildirilen gemiler hakkında 936 ncı madde hükmü uygulanmaz.
(2) Türk Medenî Kanununun 429 uncu maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendi ile 444 üncü, 523 üncü ve 635 inci maddelerinin uygulanmasında, “taşınmaz” terimine yapı hâlinde veya tamamlanmış olan bütün gemiler ve “tapu sicili” terimine “gemi sicilleri” de dâhildir.
TTK Madde 937
GEREKÇE/Madde 937 – Maddenin birinci fıkrası, 2004 sayılı Kanunun 23 üncü maddesinin dördüncü fıkrasının yürürlükten kaldırılması sebebiyle doğabilecek boşluğu gidermek üzere kabul edilmiştir. “Cebrî İcra Hakkında Özel Hükümler”e ilişkin Sekizinci Kısım ve 2004 sayılı Kanun bakımından gemiler, 936 ncı maddenin genel kuralı uyarınca “taşınır” eşyadır. Ancak, ilgili maddelerde bildirilen gerekçeler uyarınca, 2004 sayılı Kanunun taşınmazlara ilişkin bazı hükümleri gemilere de uygulanacaktır (bakınız. Tasarının 1380, 1383 üncü maddeleri). Bu konuda bir tereddüdün oluşmaması için, maddenin birinci fıkrasındaki açıklayıcı düzenleme sevk edilmiştir.
Maddenin ikinci fıkrası, 6762 sayılı Kanunun 891 inci maddesinden, Türk Medenî Kanununda yapılan değişiklikler göz önünde bulundurularak alınmıştır.
Önerge: Görüşülmekte olan 96 sıra sayılı Türk Ticaret Kanunu Tasarısının 937 nci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
“(2) Türk Medeni Kanununun 429 uncu maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendi ile 444 üncü, 523 üncü ve 635 inci maddelerinin uygulanmasında “taşınmaz” terimine yapı hâlinde veya tamamlanmış olan bütün gemiler ve “tapu sicili” terimine “gemi sicilleri” de dâhildir.
Önerge – Gerekçe: 22/4/1926 tarihli ve 818 sayılı Borçlar Kanunu, 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 647 nci maddesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda mevcut metindeki 499 uncu maddeyi karşılayan bir madde bulunmamaktadır. Eski Borçlar Kanununun 490 ıncı maddesi Türk Borçlar Kanununun 592 nci maddesine kısmen alınmış ancak yeni metinde “taşınmaz rehni” ibaresine yer verilmemiştir. Bu sebeple 937 nci maddenin ikinci fıkrasından “taşınmaz rehni” terimine de “gemi ipoteği” şeklindeki cümle parçası çıkarılmıştır.
KARARLAR
1. “Dava, gemi sicil müdürlüğü işleminin iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yukarıda yazılı gerekçe doğrultusunda davanın usulden reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleriyle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık yönüyle re’sen yapılmıştır.Davacı Milli Gemi Sicilinde … nosu ile kayıtlı … isimli geminin %50’sinin maliki olup, geminin %49 hissenin …’e, geri kalan %1 hissenin de …’a ait olduğu, davacının gemi hissenin satışı adına davalı Liman Başkanlığına 27.01.2020 tarih, … takip nolu elektronik başvuru yaptığı ancak bu başvurusunun davalı tarafından “satış işleminin, bakanlık genelgesine göre gemi satıcısından istenecek belgeler bölümünün 6. sırasında yer alan takyidatın kaldırıldığına dair karar yazısı veya alacaklısının muvafakatı” koşulunun yerine getirilmemesi” nedeniyle reddedildiği, gemi üzerinde altı ayrı icra dosyasından haciz bulunduğu ve haciz konulmasına esas icra dosyalarından sadece Ankara …İcra dairesinin … esas sayılı dosyasında davacının borçlu bulunduğu, diğer dosyalarda borçlunun geminin %49 hissesine malik olan dava dışı … olup, anılan icra dairelerinden gönderilen yazılarda borçlunun ve borç miktarının açıkça belirtildiği ve davacının borçlu olduğu icra dosyasında alacaklının muvafakat yazısını davalı sicile ibraz ettiği ihtilafsızdır. Davalı taraf, sistem üzerinden sicile haciz şerhi düşülürken, gemi maliklerinin pay oranları üzerine değil doğrudan gemi üzerine haciz şerhi konulduğu ve Gemi Sicil Nizamnamesinin 21. Maddesine göre, bir tescilin yapılması diğer bir şahsın hakkını müteessir edecekse tescilin yapılabilmesi o şahsın muvafakatine bağlı olduğu dolayısıyla tek bir icra dosyasından alacaklı muvafakati getirilmesinin yeterli olmayıp diğer icra dosyası alacaklılarının da muvafakatinin bulunması gerektiğini ileri sürmektedir. TTK 936. maddesine göre, sicile kayıtlı olup olmadıklarına bakılmaksızın bütün gemiler bu Kanunun ve diğer kanunların uygulanmasında taşınır eşyadandır. TTK 937 maddesinde ” Bu Kanunda, İcra ve İflas Kanununun taşınmazlara ilişkin hükümlerine tabi olacağı açıkça bildirilen gemiler hakkında 936 ncı madde hükmü uygulanmaz.(2) Türk Medenî Kanununun 429 uncu maddesinin birinci fıkrasının (2) numaralı bendi ile 444 üncü, 523 üncü ve 635 inci maddelerinin uygulanmasında, “taşınmaz” terimine yapı hâlinde veya tamamlanmış olan bütün gemiler ve “tapu sicili” terimine “gemi sicilleri” de dâhildir.” hükmü bulunmaktadır.”Mülkiyet ve Diğer Ayni Haklar” başlığı altında düzenlenen TTK 996 maddesi uyarınca, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, bu bölüm hükümleri yalnız Türk Gemi Siciline kayıtlı bulunan gemiler hakkında uygulanır. Sicile kayıtlı gemi payı iktisabına ilişkin 1007. maddesine göre, sicile kayıtlı gemi payının mülkiyeti, malik ile iktisap edenin bu hususta anlaşmaları ile devralana geçer. Anlaşmanın yazılı şekilde yapılması ve imzaların noterce onaylanması şarttır. Bu anlaşma gemi sicil müdürlüğünde de yapılabilir.Somut olayda, gemi üzerindeki takyidatlara esas icra müdürlüğünden gelen haciz yazılarında borç miktarının ve borçlunun … olduğunun belirtilmesine göre, davalı tarafından adı geçen borçlunun gemi üzerindeki %49 payına haciz konulması gerekirken davacının da payını kapsayacak şekilde geminin tamamının üzerine haciz konulması yasaya açıkça aykırılık teşkil etmekte olup, davalının kendi hatalı uygulamasından kaynaklanan bu yanlışlığı düzeltmesi ve sonrasında davacının talebini değerlendirmesi gerekmektedir. Dolayısıyla davacının, haczin sadece dava dışı borçlunun payı üzerine konulması ve kaydın icra dairelerinden gelen haciz yazıları ile uyumlu hale getirilmesi için davalıya ayrıca başvurmasına gerek bulunmamaktadır. Zira davalı taraf, cevap dilekçesindeki beyanıyla, sistem üzerinden haciz şerhi düşülürken borçlunun payı yerine geminin tamamı üzerine haciz konulduğunu kabul etmiş olmakla uygulamanın kendi hatalarından kaynaklanmasına göre, ilk derece mahkemesince davanın erken açıldığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi isabetli olmadığından; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına…” İstanbul BAM 43. HD, E:2021/890, K:2021/1289, T:04.11.2021